KKTC’nin kokuşmuşluğunun sorumlusu bulundu: Niyazi Kızılyürek!

Serhat İncirli

Elektrik, gördüğünüz gibi çökmüş durumda ve hepsinden önemlisi mafyaya teslim…

Kokuyor tüm ilişkiler!

-*-*-

Eğitim mi?

Kıbrıslının en çok övündüğü şey, laik – demokratik – çağdaş eğitimdi… 

Şimdi sıfır!

Şeriata doğru adım adım…

Diploma satan sahte üniversitenin mütevellisinden bakan çıkıyor!

Orta – lise çadıra mahkum okullar var…

Hala İngiliz ve Rumlardan kalan okullarda eğitim yapılmaya çalışılıyor…

-*-*-

Su bitti ülkede!

Evet, plansız yerleşim, çevreyi, denizi kirletti ama suyu da tüketti!

Elbette muhteşem bir projeyle TC’den su getirildi ama astarı yüzünden pahalı!

-*-*-

Sağlık mı?

İlaç yok!

Yatak yok!

Hasta çok!

Haaa bir de “hastane yapacağız, edeceğiz” gibi filmlerin modası hiç geçmiyor!

-*-*-

Ormanları kurtlar yedi!

Turizm, sadece kumarla idare eder halde!

Tarım, çoktaaan sizlere ömür!

-*-*-

Demokrasi, öyle bir hale geldi ki, bazılarımız demokrasiye tecavüz edenlere aşık oldu!

Tam bir Stockholm Sendromu durumu var!

Tecavüzcüsüne aşık UBP, en basit örnek!

-*-*-

Rum müşteri gelmese, marketinden, benzin istasyonundan, eczanesinden, kuaföründen, perdecisinden her an batacak en az 500 işletme söz konusu…

-*-*-

Dış siyaset tamamen yıkıldı!

Molozlarını döküp TC – KKTC arasında ada yapalım diyen geri zekalılara teslim edildi ama ne ilginçtir, o molozlar, en son Macaristan’daki Türk Devletleri Teşkilatı toplantısında gömüldü!

-*-*-

Ve faşistler, bu ısgarta ve çökmüş durumun sorumlusunu buldu!

Niyazi Kızılyürek!

Niyazi hoca demiş ki, “KKTC’nin tanınma ihtimalinin olduğunu sanmıyorum…”

Vaaaay da sen misin bunu söyleyen?

Allah’a çok şükür ki faşistlerimiz var; yoksa çökmüşlüğün, kokuşmuşluğun, rüşvetin, ahlaksızlığın sorumlusunun Niyazi hoca olduğunu nasıl bilecektik?


Kişisel serveti ülkenin dış borcu kadar olan lider!

Alternatif tarih çok önemlidir…

Eduardo Galeano’nun “Aynalar” adlı kitabı, bu açıdan muhteşem bir eser…

Süleyman Doğru Türkçe’ye çevirmiş…

Bazı notlar aldım…

Sizlerle de paylaşmak istiyorum…

-*-*-

“… Biz, insancıklar, her şeyin yok edicisiyiz…

Hemcinslerimizin avcısıyız, atom bombasının, hidrojen bombasının ve insanları öldürürken nesnelere hiç vermediği için bunların arasında en faydalısı olan nötron bombasının yaratıcılarıyız…

Makineler icat eden, icat ettiği makinelerin hizmetinde yaşayan, içinde yaşadığı evi yiyip bitiren, kendisinin içeceği suyu ve kendisine yiyecek veren toprağı zehirleyen, kendisini kiralayabilen ya da satabilen ve kendi benzerlerini kiralayabilen ya da satabilen…

Zevk için öldüren, işkence eden, tecavüz eden yegane hayvanlarız…”

-*-*-

“… Nesnel (objektif) olma mecburiyeti, demokratik ülkelerin kitlesel iletişim araçlarına kılavuzluk eden bir unsurdur.

Nesnellik, çatışma anlarında konuyla ilgili tarafların her birinin bakış açısını halka ulaştırmaya çalışır.

Vietnam Savaşı yıllarında, Birleşik Devletler’in büyük kitlesel iletişim araçları hem kendi hükümetlerinin hem de düşmanın durumu hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.

Bu konulara merak duyan George Bayley, 1965 ve 1970 yılları arasında ABC, CBS ve NBC adlı televizyon kanallarında her iki tarafa ayrılan zamanları ölçtü: İstilacı ulusun bakış açısı yüzde 97’lik bir zaman dilimini kaplarken istilaya maruz kalan ulusun bakış açısına yüzde 3’lük bir zaman dilimi kalmıştı.

Doksan yediye karşı üç.

İstila edilenler için savaşa katlanma mecburiyeti, istila edenler içinse bunu anlatma hakkı.

Haber gerçekliği yaratmakta, gerçeklik haberi değil.”

-*-*-

“… Bertold Brecht gerçekliğin kullandığı maskelerle dalga geçmeye bayılırdı.

1953’te Komünist (Doğu) Almanya’da emekçi protestoları başladı. İşçiler sokaklara çıktı ve Sovyet tankları da onların çenelerini kapatma işini üstlendi. Bu arada devletin resmi yayın organı, Brecht’in iktidar partisini desteklediğini gösteren bir mektup yayınladı. Üzerinde oynama yapılan mektup O’nun aslında söylemediği şeyleri söylermiş gibi gösteriyordu. Bunun üzerine Brecht, içerisinde bazı önerilerin yer aldığı bir şiiri el altından yayarak, sansürle dalga geçmenin bir yolunu yine buldu:

17 Haziran ayaklanmasının ardından / Yazarlar Sendikası Başkanı / bazı bildiriler dağıttırmış Satin Caddesi’nde / Diyormuş ki bildiride, / halka güveni kalmamıştır hükümetin / ve halkın çok çalışması gerekir / kendini affettirmesi için. / Daha kolay olmaz mı acaba, hükümetin halkı feshetmesi / ve yerine yenisini seçmesi?”

-*-*-

Burada araya gireyim, bir bilgi vermeye çalışayım: 1960’ta Belçika’dan bağımsızlığını kazanan Kongo’da lider Lumumba’yı bir süre sonra katlettiler… Yerine Mobutu geçti… Mobutu, 30 sene iktidarda kaldı… Batı O’nu çok sevdi…

Ve bu konuda Galeano’nun Aynalar’ında şu ifade yer alıyor:

“Mobutu öldüğünde şahsi serveti, ülkesinin tüm dış borcunun biraz altında rakama karşılık geliyordu…”


KKTC’de hükümet!