KKTC’nin Türkiye ile anlaşma imzalamaya ihtiyacı yoktu!..

Son haftaların gündemi, KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile TC Başbakanı Erdoğan’ın New York’ta imzaladığı “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması” üzerine kuruldu. Ancak, hükümet partisi UBP bu gündemle ilgili pek konuşmuyor. Muhalefet

Son haftaların gündemi, KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile TC Başbakanı Erdoğan’ın New York’ta imzaladığı “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması” üzerine kuruldu.

Ancak, hükümet partisi UBP bu gündemle ilgili pek konuşmuyor. Muhalefet ise, “Eroğlu yetkili miydi, hem kıta sahanlığını sınırlandırmak diye bir konu olabilir miydi, hükümet bunun neresinde, meclis niye devre dışı kaldı, anlaşma hemen meclise gelsin” gibi yorumlara boğulmuş, bunu tartışıp duruyor…

Bu yaklaşımdan çıkan tek bir sonuç var, bu anlaşma kabullenilmiştir, tamamdır; sadece şeklen ve demokratik işlem süreci açısından yanlışlar var… Yanlış olan işte bu kabullenmedir…

Doğu Akdeniz havzasında zengin doğal gaz ve petrol kaynaklarında sondaj yapmaya kalkışan Kıbrıslı Rumların zamansız girişimine Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin tepkisi, bu çalışmanın Rumların tek başına değil, çözümden sonra yeni ortaklık devleti marifetiyle yapılmasına odaklı idi. Türkiye bir de bu sularda “en uzun sahildar ülke” hakkı olduğuna da vurgu yaptı…  Ancak, esas vurgu, Kıbrıslı Türkler olmaksızın Kıbrıslı Rumların böyle bir girişimi kabul edilemez üzerinde… Ve eğer Rumlar devam edecekse, egemen KKTC sularında ve sahanlığında ve hatta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olarak da adanın her tarafında da “biz” de aynısını yapacağız… Tavırlar ve söylemler bu nitelikte…

Peki, sözü edilen “biz” kim ve “onlar” kim?...

“Onlar” belli… ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ egemenliğini tepe tepe kullanan Kıbrıslı Rumlar… Karar verdiler, adım attılar, ittifaklar da geliştirdiler, Amerikan Yahudisi iş insanlarına ait Noble Energy şirketiyle anlaşma yaptılar ve tehlikeleri de göze alarak işe ciddi ciddi ve tekniğin gerektirdiği şekilde başladılar… Yunanistan?... O meydanda yok, sadece Türk tepkilerine yanıt vermekten öte de bir rol üstlenmemiş… Kıbrıs Rum lideri, Yunanistan’la anlaşma imzalamamış, kıta sahanlığını Yunanistan’a sunmamış, Yunanlı herhangi bir unsuru da dahil etmemiş, “egemenim, egemenliğimi kullanıyorum” demiş ve yola devam…

“Biz” belli değil… Eğer, Rumların yaptığı girişime misilleme yapılacaksaydı veya ‘onlar yapıyor biz de yapalım’ denilecekseydi, bu “biz” Kıbrıslı Türkler olmalıydı… Ve onların “sonsuza kadar yaşayacak egemen KKTC”si olmalıydı… Bu egemen KKTC, Kıbrıslı Rumların yaptığı gibi yapacak ve kendisi uygun gördüğü bir şirkete, kuruluşa, unsura bu işi kendisi verecekti, onunla kendisi anlaşma imzalayacak ve tek muhatap kendisi olacaktı… Bu unsur, gerçekçi olarak bakıldığında, doğal olarak Türkiye kaynaklı olacaktı… Ama işveren de egemenliğini kullanan KKTC olacaktı…

Halbuki, “baskın basanındır” şeklinde bir anlaşma ile, denizlerdeki egemenlik de Türkiye’ye verildi… Ve özne Türkiye oldu… Bunu, varlığı kabullenilmiş ama kotarılış biçimi ile içeriği tartışılan o anlaşma ile yaptılar… Eğer KKTC egemense, bu anlaşmaya Kıbrıslı Türklerin ihtiyacı yoktur; KKTC egemen değilse, bu anlaşmaya Türkiye’nin ihtiyacı yoktur… Kendi kendimizi kandırmaktan öte bir şey olmayan bu anlaşma üzerinde, yapılan diğer tartışmalar da sadece bu gerçeği gözden kaçırmak veya görmemek üzerine kuruludur.

Peki Türkiye bu anlaşmayı neden istedi, bu konudaki hassasiyet nerden kaynaklanıyor? Burasını da açmak ve yorumlamak gerek… Eğer böyle bir anlaşma olmaksızın Türkiye şu anda yaptığını yapsaydı, Kıbrıs’ta işgalci olduğuna dair uluslar arası politikalara malzeme verecekti. Bu anlaşma yapılmasaydı ve Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumların yaptığı şekilde egemen olarak ilerleseydi, o zaman da Türkiye’nin endişesi vardı: “Ya bu Kıbrıslı Türkler doğal gazı ve petrolü bulursa, Türkiye’yi devre dışı bırakırsa ve hatta ekonomisini bu kaynakla düzeltip Türkiye’ye bağımlılığını da ortadan kaldırırsa ve en kötüsü de bu kaynaklar nedeniyle başka üçüncü taraflarla işbirliğine girerse?!. Bu bir kabus!. Dolayısıyla, bir anlaşma imzalat, al elinden ‘haklarını’, ‘sıfır risk’ politikası uygula…”

Yapılan ve tartışılan ve meclise onaya gelecek olan anlaşmanın varlık nedeni bu işte… Dolayısıyla, egemen Kıbrıslı Türklerin bu anlaşmaya ihtiyacı yoktur, egemen KKTC’nin meclisinin ve özellikle ilerici partilerin milletvekillerinin böyle bir anlaşmayı onaylaması da muhatap olduğu egemen Kıbrıslı Türkler için doğru değildir…“Ama ne egemenliği yahu?!...” diye geçiyorsa akıllardan ve algı da bu ise, o zaman da,  KKTC’nin meclisinin böyle bir anlaşmayı değil onaylaması tartışması bile, muhatap olduğu egemen Türkiye Cumhuriyeti hükümeti için gereksizdir… Mal onların…

Havamız bitti, denizlerimiz gitti, karamız zaten yaşamımızı kararttı… ‘KKTC Forever’miş…

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri