KKTC’ye ihalesiz akaryakıt  almak mı demiştiniz?

Serhat İncirli

KKTC’nin elektrik üretimi maksadıyla Türkiye’deki TPIC adlı kurumdan ihalesiz akaryakıt alması ne demektir?

-*-*-

Önce TPIC nedir ona bir bakalım…
TPIC, Turkish Petroleum International Company’nin kısaltılmış adıdır.
Uluslararası Türk Petrolleri Şirketi diye çevirisini yapabiliriz…
TPAO'ya bağlı bir kuruluş olarak 1988 yılında kurulmuştur. 

-*-*-

TPAO nedir?
Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı…
Kendi internet adresindeki “tanımlama” şöyledir:
“… 1954 tarihinde 6327 sayılı kanunla, kamu adına hidrokarbon arama, sondaj, üretim, rafineri ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmak amacıyla kurulmuştur… 1954 - 1983 yılları arasında entegre bir petrol şirketi yapısında arama, üretim, rafinaj, pazarlama ve taşımacılık gibi pek çok faaliyetlerde bulunmuş, sonrasında yapılan yasal düzenlemelerle, yürüttüğü faaliyet alanlarının sayısını azaltmıştır. Günümüzde TPAO, hidrokarbon arama ve üretim projeleri yürüten ulusal petrol şirketi olarak faaliyetlerine devam etmektedir.”

-*-*-

TPAO, uluslararası petrol piyasasında, “alengirli” işler yapma şansına pek sahip değildir.
Ancak TPIC aracılığı ile her türlü “Ali Cengiz”i rahatlıkla oynayabilmektedir.

-*-*-

Kısaca açıklamak gerekirse, uluslararası petrol piyasasında, her türlü “karanlık” iş, TPIC aracılığı ile yapılabilmektedir.
Örnek mi?
Lübnan’ın atık akaryakıtının, ihalesiz bir şekilde KKTC’deki Teknecik’e satılması…

-*-*-

Haliyle, KKTC’de akaryakıt tedarikinde Merkezi İhale Komisyonu’nun devreden çıkarılıp, akaryakıtın doğrudan TPIC aracılığı ile alınacak olması; bu ülke adına “en pis kokan” durumu işaret edecektir.
Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Kısacası yapılacak olan; ihalesiz, kontrolsüz, denetimsiz, kuralsız bir şekilde; dilediği yerden, dilediği kalitede yakıtı, dilediği fiyata “Kıbrıs Türk toplumuna sokmanın” bir başka açıklamasıdır.
Ve rüşvetle ve komisyonla…
Öfffff! 
İlllak yani!


Eneşi Bronzo siyaseti

Azerbaycan neden KKTC’yi tanımıyor?
“Abi, Türkiye çok tanıdıydı da sıra Azerbaycan’a mı geldiydi?”…
Soru haklı!
Ama yine de, “KKTC’nin tanıtılması ve yaşatılması” gerektiği konusunda sabah ve akşam her öğün sonrası alınan ilaç gibi “demeçler” veren bizim zevat bu konuda neden sessiz?

-*-*-

Mahmut Abbas’a da geleceğim…
Ama öncesinde mesela daha önce de sorduğum bazı soruları tekrar edeyim…
Mesela, neden UBP’li bir çok siyasetçi veya Ersin Tatar camiye gidiyor ya da “bayağı Müslümanmış” gibi davranıyor?

-*-*-

Bir soru daha: Neden örneğin hükümetimizin ortaklarının tamamına yakını “Mustafa Kemal Atatürk”ü hiç bilmezmiş gibi davranıyor?

-*-*-

Şimdi Abbas meselesine geri dönelim; “Neden KKTC Dışişleri, Abbas’ın Güney Kıbrıs temaslarını ve sözlerini kınamadı?”…

-*-*-

İşte siyaseti kirleten, yozlaştıran, seviyesizleştiren ve Türkiye ile KKTC’nin arasını en çok açan konular bu ve buna benzer konulardır.

-*-*-

Ortada, “gönülden bir bağ” yoktur…
TC Yönetimi ile KKTC Yönetimi arasındaki ilişki, “tam anlamıyla yalakalık, biat, itaat” ilişkisine dönüştürülmüştür.

-*-*-

Haliyle, Tayyip Erdoğan’ın “yakın dostu” Aliyev veya Abbas’a, tek bir soru dahi sormaya korkan KKTC yöneticileri; salya sabun “eneşi bronzo siyaseti” ile tam anlamıyla acizleşmiş haldedir…

-*-*-

Ancak bundan daha da kötüsü, vatandaşın sandığa gittiği zaman, bundan sıkıntı duymuyor olmasıdır.


Kompleksli milliyetçiliğin tehlikesi!

“Aşağılık kompleksi”…
İnsan yaşamında ya da insanların başka insanlarla ilişkilerinde çok önemlidir…
Psikolog endamıyla fikir yazacak değilim…
Ama, bazı insanlarda aşağılık kompleksinin “çok tehlikeli” noktalara çıkabileceği; bazılarında ise kişiyi “komik” duruma düşürebileceği “tecrübeyle” sabittir…

-*-*-

Nazım Beratlı yazmıştı yanılmıyorsam; 1990’lı yıllarda Derinya sınır olaylarında Türk Bayrağı’nı indirmek isterken vurularak öldürülen kişinin, “Türk geçmişi” veya “Ortodoks Rum olmayan” bir geçmişi söz konusu olabilirdi…
Çünkü o direğe tırmanacak, Elen Ortodoks bir sağlam milliyetçi olduğunu kanıtlayacaktı.

-*-*-

Bizde de var öyle çok kişi…
Brüksel’de bir toplantıda tanıştığım bir Rum; aşırı Elen milliyetçisiydi…
Kısa bir sohbet sonrası, en iyi ihtimalle dedesinin hem babası hem de annesinin isimlerinin “İslam” ismi olduğu ortaya çıkmıştı…

-*-*-

Kimsenin kökeni beni ilgilendirmez…
Köken, milliyet; “ayrıcalık, üstünlük veya aşağılık” duygusuna sebep olamaz…
Bu şekilde olanlar, bana göre kesinlikle “sağlıksız”dır…

-*-*-

Aşırı milliyetçi saldırganlık sergileyen, her yanı bayraklarla donatan, sağa sola Türklük dersi veren ve sağı solu da gerçek Türk gibi davranmamakla suçlayan bir çok kişinin hatta neredeyse tamamının asıl sebebi; “geçmişten gelen” aşırı “aşağılık kompleksi”dir.

-*-*-

Mesela öyleleri var ki, anlattığı veya sahte bir şekilde savunduğu “Türk milliyetçiliğinin” en kutsal saydığı askerlik görevini, “parasını ödeyerek” bedelli olarak yapmıştır.
Bunların milliyetçiliği çok tehlikelidir.
Öyleleri var ki, mesela geçmişinde “solcu”dur, hatta bir etkinlikte Türk Bayrağı’nı yakmış, ötekisinde fırlatıp ağaçların içine fırlatabilmiştir; şu anda “Türk milliyetçiliği yarışında liderliği kimseye kaptırmamak için”, önüne gelene abuk sabuk yazılar yazarak saldırmaktadır.

-*-*-

Babası, yıllarca İngiliz Sömürge Valisi’ne, akabinde de İngiliz yüksek Komiseri’ne çalışmış; doğal olarak da TMT gibi “Türk milliyetçisi” oluşumlar tarafından dışlanmış, hatta zaman zaman “ölüm listesine” dahi alınmış kişilerimiz de vardır…
Herkese, ama herkese “Türk milliyetçisi nasıl olunur?” dersi vermektedir…

-*-*-

Ve yine öyleleri vardır ki; vergi vermemek için affedersiniz, kıçını yırtıp başına giyebilmektedir ama her milli günde, iş yerinin üzerine, ülkenin en büyük bayraklarını asmaktadır…

-*-*-

Tabii ki bu tip kişiler, bu ülkedeki Türk toplumunu yıllardan beridir, “ya milliyetçisini ya da hainsin” noktasında değerlendirip, Türkiye’deki bazı zavallı siyasileri de bu şekilde alabandalarına almayı başarmışlar ve sonuçta, tüm toplumu tükenme noktasına getirmişlerdir…

-*-*-

Not: Alfred Adler’e göre, kişinin bazı yönlerden kendini diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşaya “aşağılık kompleksi” denir. Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür.