KKTC’yi sonsuza dek yaşatmaksa  hedefiniz, ceremesine de katlanacaksınız!

Serhat İncirli

Ayrı devlet istemiyor musunuz?
İstiyorsunuz!
Mehmet Ali Talat’ın dediği gibi, “bunun için ahkam da kesmiyor musunuz?” 
Kesiyorsunuz!
E bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur ki, elinizden alınınca bönürüyorsunuz!
İnsan haklarıydı da, hukukun üstünlüğüydü da!
Yine Sayın Talat’ın dediği gibi, “edep ya hu!”…

-*-*-

“Efendim, neden Anastasiadis’i veya Rum tarafını eleştirmiyorsunuz?”
Sık sık bu soruyu soruyor bazı “propaganda uzmanları”…
Nesini eleştireyim ki Anastasiadis’in?
Oturun, konuşun!
Ayrı devlet isteyen o değil ki; sizsiniz!


-*-*-

Mesela dün ne dediniz?
Dün dediniz ki, “spor ambargosu kabul edilemez”…
Peki siz neden hayatınızda bir tek defa, “Bu ambargoyu koyanlardan biri de mecburen yapıyor belki ama Türkiye’dir” demediniz?

-*-*-

Türkiye’de “ayrı devlet” talep eden Kürt siyasetçi var mı?
Mesela Selahattin Demirtaş, neden hapistedir?
Ayrı devlet istediği için mi?
Bence değil…
Siz ne düşünüyorsunuz?
Aranızda bir tek defa, Demirtaş’a destek vermek için açıklama yapanınız var mı?
Kıbrıs Adası üzerinde, egemen – eşit ve de etnik temele dayalı ayrı – bağımsız devlet isteyeceksiniz; pasaportunuzu iptal edecekler ve huylanacaksınız ha!!!
Ne demek ayrı devlet?
Terörist misiniz?
Lütfen yani!

-*-*-

Şu gerçeği asla unutmayın!
“Kıbrıs sorunu kesinlikle çözülmelidir”.
Ve çözüm modeli de “iki tarafın en yakın noktada buluşabildiği, buluşabileceği federal çözümdür”.
Eğer çözüm olmazsa, söylediğiniz tutarsızlıklar, Türkiye’nin tüm trolleri arkanızdan gelse de bir işe yaramayacaktır!

-*-*-

Haaaa, kafanızda başka çözüm modelleri mi var?
Varsa, açıkça ortaya çıkıp, mesela elalemin pasaportu ile değil, kendi pasaportunuzla efeleneceksiniz!
1930 model kafanızdaki çözüm modellerinden biri “Türkiye’ye ilhak mı?”...
Buyuracak ve söyleyeceksiniz!
Ama “egemen – eşit devlet istiyoruz; spor ambargosu insanlık ayıbıdır” gibi söylemden öteye geçmeyen çok eskimiş – küflenmiş hikayelerle zamana oynamayacaksınız.
Çözümsüzlüğü yaşam tarzı belleyip de, bir yandan da şikayetçi olmayacaksınız!

-*-*-

Gerçekten egemen – eşit bir devletse iddianız, bizi ikna etmek için, eşlerinizin ve çocuklarınızın ceplerinde bulunan “TC ve KKTC” dışındaki ülkelere ait kimlik ve pasaportları iade edeceksiniz!
Yani, “İki yüzlü olmayacaksınız”…

-*-*-

Bu sözde onurlu siyaset ve bol bayraklı milliyetçi nutuklarla bir yere varamazsınız!
Kıbrıs türk toplumunu geleceğe değil, cehennemin dibine taşıyorsunuz!

-*-*-

KKTC’yi sonsuza dek yaşatmaksa hedefiniz, ceremesine de katlanacaksınız!
Ne mi demek istiyorum?
Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu’nu zaten kullanmıyor muydunuz?
Öyle dediniz!
Kullanmıyorsanız, o zaman, haydi eller ceplere, British Passports please!
İngiliz pasaportlarını da iade ediniz!
İngiliz şeyiyle Türk gerdeği olmaz canlarım benim!
Bilmem anlatabildim mi?
Madem ki “Türk oğlu Türk’sünüz”… 
Madem ki “Osmanlı torunusunuz”; buyurunuz!
-*-*-

“Hakkımızdır”!!!
Ma nedir hakkınız olan?
Hem egemen eşit devlet istiyorsunuz hem de ayrılmak istediğiniz devletin ya da üçüncü bir devletin pasaportunu mu taşıyacaksınız?
İkiyüzlü müsünüz siz?
Türk değil misiniz?

-*-*-

Talat ne demişti?
Edep ya hu!

-*-*-

“Edep ya hu” ne demektir?
En basit ifadeyle “yüce Allah'ım, sen utanmak nedir bilmeyen insanları terbiye et” demektir!


Biz sağlığımızla, geleceğimizle uğraşıyoruz; efendiler çıkar hesaplarıyla!

Korkuyor muyum?
Çok korkuyorum…
Maske, mesafe, hijyen ve aşı meselesine büyük önem veriyorum…
Ama, benim ya da üç beş kişinin hatta yüzde 70’imizin buna önem vermesi yeterli değil…

-*-*-

Covid 19 vakalarında çok ciddi artış var…
Ve korkutuyor!
Ekonomik endişelerle çok da haklı olarak “ kapanmayı” reddettik ama devlet, yapması gereken mesela “takibi” yapamadı.
Aşılanma oranı yüzde 48 deniyor ama bu rakam tahmini!
Çünkü devlet, nüfusu bilmiyor.

-*-*-

Vatandaş boş vermiş durumdadır…
Bunun sebebi de devleti yönetenlerin tutarsız, kişisel hesaplarla yüklü, son derece başarısız siyasetleridir.

-*-*-

İnsan hareketliliği artmış durumdadır…
Sağlık, evet ekonomiyle birlikte götürülmeliydi ama bizde sağlık çöktü; ekonomi zaten çöküktü!

-*-*-

Şimdi ya aşılanma oranını güçlü bir nüfus ve istatistik bilinci ile artıracağız; ya bu hastalığın çaresi olsun diye bir ilaç bekleyeceğiz; ya da hastalık kendiliğinden gidiverecek!
Yani, elimizde olan tek şey, güçlü bir aşılama siyaseti olabilir.
Öteki ikisi Allah’a kalmış durumda!
Önce nüfusu bilmemiz gerekiyor…
Rakamları inkar etmeyerek…
Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Yoksa sizin kafanızda başka tilkiler mi oynuyor?
Nasıl nasıl?
Türkiyeli ağır abi demiş ki; “… Kurultaya gidersek ya F. Bey ya da H. Bey kazanacak; en iyisi yıldırım bir seçimle, kurultay yapmadan erken seçime gitmek”…
Bunun için de senaryo hazırmış!
Meclis açılamayacak, hükümet düşecek ve kurultay iptal edilip, E. Bey genel başkanlığında seçime gidilecek!

-*-*-

Biz sağlığımızla, geleceğimizle uğraşıyoruz; efendiler çıkar hesaplarıyla!
Bu toplumu bilemem, çünkü bir ferdi olarak ben dahil geçmişi siyasi hatalarla dop doludur… 
Ama şundan eminim; Allah sizi affetmeyecek!


Sevgili Serdar Atai sosyal medya hesabında paylaştı…

Rum tarafından Tatar ve Anastasiades konulu bir mizahi paylaşım...

Soru: Peki, şimdi ne yapacaksanız Sn. Tatar?
Cevap: Tabii ki Nikos Anastasiades Hukuk Bürosu aracılığıyla başvuruda bulunup, Anastasides'in damadından bir apartman satın alarak, Başpiskopos'a da 300 bin euro rüşvet verdikten sonra, 2 gün içerisinde yeni Pasaportuma kavuşacağım.

(Not: Aha tam da bu yüzden ikisi de anlaşmak istemiyor aslında…)