Koalisyon görüşmeleri  ve federal çözüm!

Serhat İncirli

Koalisyon görüşmeleri başlıyor.
Kim, kimle hükümet kuracak?

-*-*-

Yakın coğrafyamızda, yani komşumuz Güney Kıbrıs’ta sistem farklı olabilir ama genellikle parlamentoda koalisyon kuruluyor…
Ve nasıl kuruluyor bu koalisyonlar?
Tabii ki her konuda pazarlık yapılarak!
Her konu derken?
Örneğin, bakanlıklar ve kurumlar bölüşülüyor, bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hangi partinin adayının destekleneceği ya da büyük belediyelerde hangi başkan adayına oy verileceği gibi anlaşmalar yapılıyor…

-*-*-

Bizde yapılamaz mı?
Bir örnek vereyim; mesela HP ve DP ile UBP’nin “üçlü” koalisyon kuracağı öne sürülüyor…
Veya bana göre en güçlü olasılık bu!
Örneğin HP’nin (yine bana göre) “UBP tarafından önceki yerel seçimde belediye başkan adayı gösterilmeyen ancak bağımsızların desteklendiği” Lefkoşa, Mağusa ve Girne’den “destek talebi” olabilir…

-*-*-

İki bakanlık talebinde ısrar edilmez ama Faiz Sucuoğlu’ndan “Lefkoşa Belediye Başkanlığı” veya diğer iki belediye başkanlıkları için destek talep edilir. 
Güçlü bir isim aday gösterilir, UBP de bu adayı destekler…

-*-*-

Diyeceksiniz ki, “belediye başkanlığı seçimlerinde isimler, partilerden daha önemlidir, Faiz bey anlaşır ama UBP’li desteklemez”…
O da partinin disiplin ve dürüstlük ayıbı olur!

-*-*-

DP için de aynı şey geçerlidir…
Örneğin Mağusa’da mevcut aday zaten DP – UBP ortaklığının sonucudur; bu kez DP adına aday çıkar, UBP destekler!
Mesela diyorum!
İlla “böyle olmalı” diyecek halim yok!

-*-*-

Haaa, sadece “bakanlık” özelinde pazarlık zaten yapılmıyor, altlarının doldurulmasından tutun, Kıb – Tek, BRTK, LAÜ, Koop, Kalkınma Bankası, Vakıflar Bankası ve DAÜ gibi kurumlara kadar paylaşım bayağı geniştir.
“Bize bir bakanlık verin ama LAÜ ve DAÜ yönetimini de istiyoruz” denilebilir…
Veya bir bakanlık talep edilse bile; Serdar Denktaş’ın bir dönem tuttuğu bakanlık silsilesine benzer bir şekil de oluşturulabilir…

-*-*-

Bu arada belirteyim, Serdar Denktaş’ın adını kasten yazdım…
Çünkü dün yaptığı “Kıbrıs sorunu masada olmaksızın, UBP – CTP koalisyonu” önerisine kesinlikle katılmıyorum…
Sebebim de şudur: Çok yakın bir gelecekte Kıbrıs sorunu kesinlikle can alıcı bir şekilde yeniden gündemimizde olacaktır.
Türkiye, “sorunsuz – kavgasız” bir dış politika çizgisinden kaçamayacağını anlamış gibi görünüyor.
Hatta “görünüyor” iddiası az; kesinlikle böyledir.

-*-*-

Türkiye, özellikle İsrail ve Amerika ile daha yakın ilişkiye girmek zorundadır.
Haliyle, “Doğu Akdeniz’de efelenme veya bazı sahte kahramanlık tehditlerine” son verdiği apaçık ortadadır.

-*-*-

Bu “dostluk” içeren yeni dış politika akımı kapsamında, Ersin Tatar’ın resmen rezil edildiği ve tüm Dünya’dan uzaklaştırılıp, Kayseri’ye, Nasreddin Hoca şenliklerine talim ettirildiği fahri doktora maskaralıkları dönemi kapanacaktır.

-*-*-

Kıbrıs’ta “egemen eşit iki devletli çözüm” saçmalığı ya da “geçici blöf konjenktürü” de tarihe karışacaktır.
İşte bu ahval ve şerait içerisinde, federal çözüm modelinin en ciddi savunucusu olan CTP’nin, Kıbrıs sorununa çözüm modelini vurgulamadan bir koalisyon kurması, mantıklı değildir.

-*-*-

Şunu söyleyebilirim; “UBP, federal çözüm konusunda Türkiye’nin de çıkarları doğrultusunda, yeniden masaya dönülmesine karşı değildir” gibi bir maddenin koalisyon ortaklığı belgesine yerleştirilmesi halinde, bu iki partinin hükümeti oluşturması, bana ters gelmez ki bunu da hemen şu anda UBP’nin kabul etmesini beklemiyorum… 

-*-*-

“Hemen şu anda” dedim dikkat ederseniz…
Ancak en geç 3 veya 6 ay içerisinde, Kıbrıs’ta federal çözüm müzakerelerine dönüleceği, kesindir…

 

Maraş’ta hamasi dangalaklık karın doyurmaz!

Olay budur!
Vallahi farkında değildim!
Dünkü yazımdan sonra gelen trol mesajlarından anladım ki; Türkiye’de ve çok acıdır KKTC’de ciddi sayıda insan, Maraş’ın “Kıbrıslı Türklere ait bir toprak parçası” olduğuna inanıyor…
Yemin ederim ki böyle!

-*-*-

Daha önce de demiştim, Türkiye’de insanlara Kıbrıs meselesi iyi anlatılmadı…
Kıbrıs’ta Zafer miydi neydi o tür diziler sayesinde, kafalar daha da karıştı!

-*-*-

Gerçekten “Maraş bizimdir ama Rum ahali zorla elimizden almak istiyor” atmosferi o kadar hakim ki, İbrahim Benter’in “Maraş Osmanlı mülküdür” açıklaması onların kafalarını daha da karıştırmış!
Şimdi Atatürkçü milliyetçiler ile Osmanlıcı ümmetçiler arasında neredeyse kavga çıkacak!
“Maraş bizimdir” kavgası!

-*-*-

Oysa bizim derdimiz bu değil…
Biz diyoruz ve hukuk da diyor ki; Maraş’taki mülkler Rumlara aittir ve Maraş’ta 1974 yılı tapuları geçerlidir…
Evkaf aksini iddia ediyorsa, elbette mahkemeye başvuru yapacaktır.
Ama Türkiye’deki gariban ahali, haliyle bizdeki gariban Ersin Tatar gibilerin de verdiği gazla, “… hain Kıbrıslı Türkler, durduk oturduk yere bizim malımızı ve de mülkümüzü Rumlara vermek istiyor” diye biliyor…

-*-*-

Maraş, derhal yasal sahiplerine iade edilmelidir.
Karşılığında Ercan uluslararası hukuk dahilinde uçak ve gemilerin doğrudan uçuşlara açılmalıdır.
Gazimağusa Limanı derhal yasal statüsünü kullanır hale gelmelidir.

-*-*-

Haaaa Maraş’ın yeniden inşaası konusunda hem müteahhitlerimiz hem de bağlı olan tüm birimlerin ortaklığı şartı da sağlanmalıdır…

-*-*-

Hükümet kurulur kurulmaz, bu konu iyice ele alınmalı ve daha çok sınır geçiş kapısı ile taçlandırılabilmelidir.

-*-*-

Gerisi mi?
Gerisi sadece hamasi yalancılıktır!
Mavi Vatan dangalaklığıdır!
Ve bu hamasi dangalaklığın karın doyurmadığı, doyurmayacağı da gayet açıktır!

İnsan kaçırmak… İnsanları kaçırarak para kazanmak… Sene 2022… Ve KKTC üzerinden bu kaçakçılığın yapıldığı uluslararası raporlara girmiş… Yıllardır söyleniyordu ve bu satırların yazarı da yıllardır yazıyordu bu ayıbı… Hani nerede “sınır bekçilerimiz?”… Hani nerede “güvenliğimizi sağlayan kahramanlar?”… Demek ki neymiş? Ortada ya bir yalan varmış ya da bu işten acayip para kazanılmasına, yani utanca, yani insanlık suçuna göz yumuluyormuş… Ne acıdır, ne büyük utançtır Allah’ım! Küresel Organize Suç Endeksi 2021 raporu diyor ki; KKTC’de insan tacirlerine “cezasızlık sağlanmaktadır”… Gerçekten siz hiç utanmıyor musunuz?