*** 20 Temmuz 1974 sabahı Türk savaş uçaklarının Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ni bombalamaları sonucu hayatını kaybeden 31 Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk’ü kendi elleriyle açılan bomba kraterine defneden Kipros Dimostenis yaşadıklarını anlattı…
*** “Bazı hastaları yanımıza aldık birkaç hemşireyle birlikte ve bombadan ötürü ölen hastalarımızın parçalanmış beden parçalarını toplamaya başladık… Koğuştaki hemen hemen herkes öldürülmüş ve bedenleri parçalanmıştı… Onları bir tek kafalarından tanıyabilirdik… Tek yolu buydu… “İşte bu kafa filana aittir, şu kafa filana aittir” diye tanıyabildik hastalarımızı, başlarından yani… Böylece bir liste çıkardık. Ortalık yatışınca ve hastalarımıza yoklama yapınca, kaç kişinin bombalamada öldüğü hakkında liste çıkardık…”
*** “Onları herhangi bir dini görevli, herhangi bir papaz falan olmadan gömmüştük. Çünkü ceset parçalarını toplayıp o çukura koyuyordum… Parça parçaydılar… Çarşafların içine koyuyordum bu parçaları ve bu çukura gömüyordum… Sanki de hayvanları gömer gibiydik – çok korkunçtu bu – çünkü yazdı, koku dayanılmazdı, yakınına gidemezdiniz bile, toplayıp çarşafa sarıp atıyorduk çukura… İnsanları dua etmeden, hiçbirşey yapmadan gömmek çok korkunçtu… O çukura Kıbrıslırumlar’ı, Kıbrıslıermenileri ve Kıbrıslıtürkler’i birlikte gömmüştük, ölen herkesi o kratere gömmüştük… Kadın-erkek, birlikte gömmüştük…”
*** “Hastane koğuşlarının damları evlerin çatıları gibiydi, asbesttendi… Hastane yaptırılırken, bu asbest damlara büyük kızılhaçlar çizmiştik ki hastane olduğu havadan bakıldığında anlaşılabilsin… Yani bu kızılhaçları o günlerde çizmemiştik, 1964’te hastane yapılırken çizilmişti bunlar… Bu hastaneyi inşa eden şirket yapmıştı bu kızılhaçları hastane koğuşlarının damlarına… Hepsinde de vardı bu kızılhaçlar… Yapabileceğimiz tek şey de buydu zaten, damlara kızılhaç koymak yani… Hastane olduğu anlaşılsın diye… Yani hastanenin damında silah yoktu…Hiçbirşey yoktu. Zaten personele bakacak olursak, her bir koğuşta bir veya iki hemşire vardı… İnsanları içeride tutmakla meşgul oluyorlardı. Yani elimizde personel de yoktu başka bir şey için…”
20 Temmuz 1974 sabahı Türk savaş uçaklarının Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ni bombalamaları sonucu hayatını kaybeden 31 Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk’ü kendi elleriyle açılan bomba kraterine defneden Kipros Dimostenis yaşadıklarını anlattı…
Kipros Dimostenis, önce Yenidüzen’de yayımlanmış ve ardından POLİTİS gazetesinde yayımlanan Atalassa Psikiyatri Hastanesi’yle ilgili olarak bir yazımı okuyunca hemen beni aramış ve yazımda bir hata olduğunu, hastanenin damında uçaksavar bulunmadığını söyledi. Bunu bana kimin söylemiş olduğunu öğrenmek istedi… Bunu bana bir Kıbrıslırum okurum anlatmıştı…
Kipros Dimostenis, çok uzun yıllar boyunca – emekli oluncaya kadar bütün hayatı boyunca Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde hemşire ve üst düzey bir yönetici olarak çalışmıştı… Eşi Lili de öyle…
Onunla Eylence’deki evlerinde buluşarak bir röportaj yapmak üzere anlaştık…
Anlattıkları çok ilginçti ve bir o kadar da dehşet vericiydi…
Bombardımanı birebir yaşamış, büyük bir bombanın bir koğuşa isabet ederek burada bulunan 31 Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk hastanın parçalanarak ölümüne tanık olmuş, ardından bu hastaların parçalanmış beden parçalarını toplayarak onları kendi elleriyle açılan bomba kraterine defnetmek zorunda kalmıştı… Bu insanın ömür boyu asla unutamayacağı bir dehşetti…
Kipros Dimostenis ve eşi Lili Dimostenus’la Eylence’deki evlerinde Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ne ilişkin yaşadıkları ve hatıralarıyla ilgili röportajımız şöyle:
SORU: Sayın Kipros Dimostenis, bize biraz kendinizden söz eder misiniz?
KİPROS DİMOSTENİS: Evet… 77 yaşındayım. 1940’ta dünyaya geldim. Lefkoşa’da doğdum. Annem de, babam da Lefkoşalı’ydı… Eylence bölgesinde yaşadım hep. Bir tek hemşirelik eğitimi için İngiltere’ye gittiğim dönem hariç…
SORU: Lefkoşa’da büyüdünüz… 1940’ların Lefkoşası nasıl bir yerdi?
KİPROS DİMOSTENİS: 1963 olayları öncesi mi diyorsunuz? Çok rahat bir yerdi – insanlar hep bir aradaydı… Birlikte barlara giderdik, kardeş gibi yaşardık herkesle…
SORU: O dönem gittiğiniz barlardan aklınızda ne kaldı? Eğlence mekanlarından… Şantekler? Çağlayan?KİPROS DİMOSTENİS: Evet, Çağlayan Türk tarafındaydı. Lefkoşa’da mahkemelerin yanında bir yer vardı, bardı bu…
SORU: Kaç kardeştiniz?
KİPROS DİMOSTENİS: Ben ailenin tek oğluydum, beş kızkardeşim vardır.
SORU: Hemşire olmaya ne zaman karar vermiştiniz?
KİPROS DİMOSTENİS: 1957’de okulu bitirmiştim. Samuil Lisesi’ni bitirmiştim… O zamanlar ücretler çok düşüktü. Eczacı olan bir arkadaşım vardı, o bana hemşirelik sektörüne katılmamı önermişti çünkü hükümet o günlerde özel sektörden daha fazla maaş ödüyordu. Böylece 1957’de hemşireliği seçtim.
SORU: Sonra İngiltere’ye gittiniz…
KİPROS DİMOSTENİS: Evet, 1958’de İngiltere’ye gittim ve orada bir hemşirelik okulunda öğrenim gördüm.
SORU: Kaç yıl?
KİPROS DİMOSTENİS: Aslında hemşirelik okulunda öğrenim üç yıllık bir öğrenimdi. Ancak bitince ben bir süre daha kalıp çalıştım, para kazanıp geri dönebilmek için… Böylece Kıbrıs’a 1962’de döndüm…
SORU: 1962’de geri döndüğünüzde nerede istihdam edildiydiniz?
KİPROS DİMOSTENİS: Lefkoşa’daki Psikiyatri Hastanesi’nde istihdam edildiydim…
SORU: Atalassa Psikiyatri Hastanesi ne zaman kurulduydu?
SORU: Gerek Hilton yanındayken, gerekse Atalassa’ya taşındığınızda, hastalarınız karmaydı… Yani Kıbrıslıtürk, Kıbrıslırum, Kıbrıslıermeniler vardı…
KİPROS DİMOSTENİS: Evet… 1974’e kadar hastalarımız karmaydı… 1963 Aralık ayına kadar Kıbrıslıtürk hemşireler de vardı. 1974’e kadar Kıbrıslıtürk hastalar vardı Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde. 1974’te Kıbrıslıtürk hastaları oradan almaya karar verdiler ve Birleşmiş Milletler’le gelerek aldılar…
SORU: 1960’larda kaç tane Kıbrıslıtürk hasta vardı hatırladığınız kadarıyla?
KİPROS DİMOSTENİS: Pek çok hastamız vardı, gelen hastalar da kalıyorlardı… Tüm farklı toplumlardan pek çok hastamız vardı. Kıbrıslırumlar, Kıbrıslıermeniler, Kıbrıslıtürkler… 900’den fazla hastamız olduğunu da hatırlarım bir dönem…
SORU: Çakır Ali’yi hatırlar mısınız?
KİPROS DİMOSTENİS: Çakır Ali’yi hatırlarım… 1974’te hastane bombalandığında o da ölmüştü bu bombardımanda… Hastanede kalıyordu, Koççatlı’ydı… O zamanlar artık yaşlı bir adamdı… Belki de 70 yaşlarında falandı… Kronik bir hastaydı… Kronik hasta ne demektir bilir misiniz manasını? Yani başka bir yerde yaşayamaz, hastanede yaşayabilir yalnızca demektir.
SORU: Birlikte çalıştığınız Kıbrıslıtürk hemşireleri hatırlıyor musunuz?
KİPROS DİMOSTENİS: Cihan vardı, Sarper vardı – Sarper şefimizdi… Lütfi Kayım vardı, Leymosun’dandı… Ancak Lefkoşa’ya taşınmıştı işi nedeniyle. Baykan, Fikriye, Cihan, Ayşe, Servet… Seval vardı, babası Raci…
SORU: 1963’ten sonra Kıbrıslıtürk hemşireler hastaneye gelmekten vazgeçmişti dediniz…
KİPROS DİMOSTENİS: Tahtagala’daki o olayın meydana geldiği geceden sonra hiçbirisi işe dönmemişti.
SORU: Ancak Kıbrıslıtürk hastalar, Atalassa’daki hastanede kalmaya devam etmişti…
KİPROS DİMOSTENİS: Tabii, Kıbrıslıtürk hastalar kalmaya devam etti 1974’e kadar. 1974’te de tüm Kıbrıslıtürk hastaları alıp gitmediler, bazılarını aldılar, bazıları kalmaya devam etti…
SORU: 1974’e gelecek olursak, Atalassa Akıl Hastanesi, önemli bir askeri kampın hemen yanındaydı… Burası Kıbrıslırumlar’ın bir askeri komuta merkeziydi diye anlattılar bana…
KİPROS DİMOSTENİS: Askeri komuta merkezi değildi, askeri bir kamptı… Çok büyük bir önemi yoktu yani, yalnızca askeri bir kamptı, o kadar. Mesela benim oğlum askerliğini yapacağı zaman oraya gönderilmişti ve Atalassa askeri kampında yapmıştı askerliğini. Yani askeri bakımdan çok büyük önemi olan bir yer değildi…
SORU: Bazı kitaplarda önemli bir yermiş, komuta merkeziymiş gibi ifadeler var…
KİPROS DİMOSTENİS: Hayır, hayır… Yalnızca askeri bir ordu kampıydı, o kadar. Askerin çeşitli yerlerde kampları olur ya, onlar gibi bir şey işte.
SORU: Önce darbeden bahsedelim isterseniz. Darbe esnasında hastane çevresinde neler olmuştu? Bir şey olmuş muydu?
KİPROS DİMOSTENİS: Eşim Eleni de Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde hemşireydi ve nöbetteydi… Ancak çocuklarımız hastalanmıştı, kızamık çıkarmışlardı… Ben evde iki çocuğumuzlaydım, hastaneye giderek eşimi eve gönderdim, çocuklara baksın diye… Cuma gecesine kadar hastanede çalışıyordum. Cuma akşamı saat 7’de hastaneden çıkıp eve geldim.
Darbe sırasında hastaneye giderken izin istemiştim çünkü tehlikeliydi yollarda hareket etmek, bir paso almıştım hastaneye gidebilmek için. Eylence’deki evimizden Atalassa’daki hastaneye gidinceye kadar yalnızca iki noktada askerler görmüştüm, yolu kesip izinleri (pasolara) kontrol ediyorlardı.
DEVAM EDECEK