Dünyanın her yerinde sorunlar var..Grevler, yürüyüşler, protestolar, çeşit muhalif eylemler. Ama sistemleri değiştirmekten uzak. Eski bildiğimiz “Devrimler” yaşanmıyor. 1.ve 2.dünya savaşı sonrası köklü sosyal ve ideolojik sistemler oluştu. Çoğu ülkede bu yeni kriterler uygulandı ama huzursuzluklar bitmiyor..Yerine ne konacağı pek berrak değil. Halk kitleleri için ideolojik bir zemin kalmadığı, onun yerini insani değerlerin aldığına tanık oluyoruz.
AB, kurum olarak geçmiş yüzyıldaki devrimler sonucu topluluklara aktarılan insan hakları, eşitlik, laiklik, özgürlük, söz ve yazı hürriyeti, grev hakkı v.s gibi konularda hassasiyetini sürdürmeye çalışıyor. Avrupada’ki Almanya ve Fransadaki bazı siyasi partiler, Marksist olmayan anti-kapitalist sistemler geliştirme uğraşında.
“Devrimler niye yaşanmıyor?” sorusuna Prof.Dr.Doğu Ergil’in yanıtı şöyle: “Devrimler empoze edilemez. Şartlar olgunlaşınca olur. Bakın dünyada bir sürü isyan ve kalkışma var ama devrim olmuyor. Ama teknolojide hemen hergün sessiz sedasız devrim oluyor ve hayatlarımızı değiştiriyor. Devrimcilerin adlarını bile bilmiyoruz”
3.Medeniyet denilen bilgi-teknoloji çağında toplumsal yapıların öneminden çok bireysellik öne çıktı. Bireyler teknolojinin yönetim ve olanaklarını yeni bir idare olarak algılıyor sanki. Yeni medeniyetin, bireylerin kapasitelerine göre yeni iş imkanları ve hayatlarını idame ettirebilmesini, yönetimlere ve kurumlara çok da muhtaç olmamasını sağladı. Bilgi ve teknoloji, insanın kendi kendini yönetebilme, yaşamdan mutlu olabilme yollarını, kendi yetenek ve çalışmalarına bağlı olduğunu öğretti.
Yeni çağın politikacı ve yöneticilerinin bir kısmının “tek ve güçlü adam” olması eski medeniyet dönemleri gibi toplumları ayaklandırıp devrim yaptırmıyor..
Devrim ve kalkışmaların Kıbrıs bağlamında yapılamaması da yeni medeniyetin bir göstergesi olmalı. İki toplum da barış veya anlaşma konusunda etkisini güçlü biçimde gösterip “Devrim” yapamıyor.
Toplumların iç yönetimlerinin ve özellikle Kuzey Kıbrıs toplumundaki eski çağın kötü kalıntılarının temizlenememesi hatta yeni ve geriye dönülemiyecek bir toplum yapısına dönüşmesi iyileşmenin çok zor olacağını gösteriyor.
Unutmayalım ki her medeniyet ve her toplum yapısı, içinde bulunduğu çağın olanaklarını akılcı ve herkese uygun şekle getirerek, 20.yüzyılın da yönetim ve insani değer ölçülerini kullanarak toplumunu ve bireylerini memnun ve mutlu insanlar yapabilir.