İŞÇİLERİN yaşadığı odalar NAZİ kampını andırıyor.
Gördüm o odaları, Auschwitz Toplama Kampı'nda...
Yataklar böyleydi.
Hatta yastık vardı, yorgan vardı, insanların kazınmış saçlarından...
* * *
2’nci Dünya Savaşı yıllarında değil 2020’li zamanlardayız.
Bu zulüm bu çağa yakışmıyor.
250 “kayıt dışı” işçi!
Bu kadar çok insan nasıl görünmez ey insanlık, sesleri nasıl duyulmaz?
İki yüz elli diyorum, öyle üç, beş değil!
* * *
Maaşsız bu insanlar, parasız!
Açlığa ve sefalete terk edilmişler.
Aç, diyorum, gerçekten aç!
Öyle “slogan” değil...
“Açlığın sınırı” değil, kendisi...
Ödenmemişler...
Dört aydır, ödenmemişler.
İşlemiş, terlemiş, sömürülmüşler.
* * *
Bangladeş’ten gelmiş işçiler...
Pakistan’dan, Sri Lanka’dan...
Ucuz insanlık ülkesinde ucuz işçiler bunlar...
Tenleri koyu, sırtları terli, avuçları nasırlı...
“Pis insanlar” öyle mi?
“Kokuyorlar” ha?
Ne kadar da ayıp...
Hiç yakışmıyorlar “tertemiz” patronlarına (!)
* * *
Çalışma Bakanı ayıplıyor (!)
Vekili de (!)
Belediye başkanı ayıplıyor (!)
Denetçisi de (!)
Polis de ayıplıyor, müfettişi de (!)
Ne ayıp ne ayıp...
Utanması gereken herkes ayıplıyor...
Kimse utanmıyor nedense...
* * *
Penceresiz odalarda, tahta üzerine seriyorlar bedenlerini ve lağım içinde tutunuyorlar hayata...
Yerde yiyorlar, paslı kaplarda, yere işiyorlar.
* * *
Kokuyorlar değil mi?
“Nereden beladan da geldiler.”
Kokuşmuşluğumuz bize yetmezmiş gibi!