Kolej Sınavının Bünyeye Etkisi

Salih Sarpten

 

Anne: Oğlum bak ne güzel kedi…
Çocuk: Anne o kedi değil. Onun adı “Felis Sisvestris Catus”. Besin zincirinin 3’üncü halkasında yer alan omurgalı bir hayvan…

Yukarıda okuduğunuz gülmece, her sınav sonrasında öğrencilerinin yaşadıklarını anlatmak üzere üretilmiş onlarca örnekten sadece biridir. Gerçekten de Kolej Giriş Sınavları gibi acımasız bir yarışa dönüşen sınavların öğrenci bünyesinde etkileri çok derin oluyor…

Geçtiğimiz hafta sonunda yapılan Kolej Giriş Sınavları’nın 2. Basamağı, organizasyon olarak sıfır hata ile yürütüldü… Sınavın hazırlanışı, soruların içeriği ve düzeyi, geçerlilik, güvenirlik ve kapsam çalışmaları, sonuçların değerlendirilmesi ve ilan edilmesi tam olması gerektiği gibiydi… Ancak ne yazık ki sınavın kusursuz olarak organize edilmesi bu sınavın varlığının yarattığı olumsuz etkiyi ortadan kaldırmıyor…

Eğitim bilimi penceresinden baktığımızda ortaya birçok olumsuz sonuç çıkıyor: Her şeyden önce bu sınav, çoktan seçmeli bir sınav: Yeter ki doğruyu bul anlayışı hakim. İster ezberle bul, ister özel derse git bul. Bul da nasıl bulursan bul. Yani öğrencinin becerisi, yeteneği ve tutumları dışlanıyor… Her ilkokul koleje öğrenci sokma telaşında. Okulların başarısı, koleje öğrenci sokmakla belirleniyor. Oysa ilkokulların eğitim sistemi içerisindeki yeri ve önemi çok daha farklı bir şey…

Bütün bunlardan çok daha vahim olan bir olgu daha var. Bu sınavların çocukların bünyesinde meydana getirdiği etki…

Sınavların öncesinde ve sonrasında, yazının başında okuduğunuz gülmeceden çok daha trajik olaylara tanık oluyor insan… Sınav esnasında çocukların neler yaşadığını varın siz düşünün…

10 yaşını henüz tamamlamış çocuklar, bu ağır yükün altında eziliyorlar… Omuzlarındaki ağır yükün verdiği sorumluluk onlarda mide bulantısı, baş ağrısı, titreme, terleme, kusma gibi ciddi fiziksel sağlık sıkıntılarına dönüşüyor… Bütün bunların yanı sıra yaşanan psikolojik yıkım çok daha büyük oluyor… Ağlamalar, kasılmalar, kendini kontrol edememe ve kaygı düzeyi hat safhada…

Maalesef bir taraftan eğitim sistemini üzerine inşa ettiğimiz sınav sistemi, diğer taraftan da çocuklarımızı özel dersten özel derse, etütten dershaneye koşuşturan anne-babalar olarak çocuklarımızın psikolojilerini bozma bahasına bir yarış içerisindeyiz…

Ne acıdır ki, çocuklarımız neden bu yarışın içinde olduklarının farkında bile değiller… Neden kazanmak zorunda olduklarını bilmedikleri bir sınav için bünyelerindeki bütün sistemleri alt üst edecek bir hayatın içinde buluveriyorlar kendilerini… Elbirliğiyle psikolojilerini darmadağın ediyoruz…

---------------------------------------------------------


Aklınızda Bulunsun
 

Bu Araştırmanın Sonuçlarına Bir Göz Atın

Yanılmıyorsam 2 yıl kadar önceydi… Türkiye’de dershane borcunu ödeyemeyen annenin hapse girdiği, bu psikoloji kaldıramayan evin büyük oğlunun da intihar ettiği haberini okuduğumda böyle bir yapıya eğitim demenin mümkün olmadığını bir yerlere not etmiştim. İşte hem bu nottan hem de bugünkü konumuz olan psikolojik yıkım sınavlarına yönelik olarak yapılan bir araştırma sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum...

İstanbul Üniversitesi’nde görev yapan araştırmacıların 2650 ergen ve genç katılımcıyla gerçekleştirdiği araştırma sonuçları şöyle: “Son yıllarda öğrencilerin hayatlarında belirleyici rol oynadığı düşünülen sınavlardan gençler arasında çok farklı tablolar elde edildiği sonucuna ulaşıldı: Bir kısmı spor hayatına veya müzik eğitimine ara veriyor, tüm aile sınav kampına giriyor ya da herkes sürekli kaygı ve olumsuzluk topunu birbirine atıyor. Çocukların ve gençlerin bir kısmı, hobilerine zaman ayırdıklarında dahi, zevk alamayıp sürekli bir suçluluk hissediyor, genel bir mutsuzluk ile hayatın zorluğu ve sıkıcılığından dem vuruyor. Çocuğuna iyi bir eğitim ortamı kuramadığı için üzülen aileler, kendinden nefret eden çocuklar ve gençler, huzursuz ve gevşeyemeyen ev ortamları ortaya çıkıyor.”

Anne –babalar, çocuklarının saçının teline zarar gelse dünyayı yıkacak kadar üstüne titrerken; “ders çalışmıyor” sıkıntısıyla sergiledikleri davranışlar sonucu onlara verdikleri zararın farkına bile varamıyorlar. Çocuklar ve gençler ise zaman zaman ailelerine saygısızca davranıp, ağır sözler söyleme noktasına gelebiliyor. Öğrenciler, sınav sonrası o dönemin travmalarını hala atlatamadıkları gibi, önlerindeki öğrenim hayatında da hayal kırıklığını üzerlerinde taşımaya devam edebiliyor.

-------------------------------------------------------------------

Biliyor muydunuz?
 

Kolej

Bugünkü ana konumuz kolej olduğuna göre, kolejin ne demek olduğuna hep birlikte bir bakalım…Kolej kavramının en yaygın tanımı şudur: Lise sonrası öğrencileri doğrudan çalışma hayatına hazırlamaya yönelik kısa süreli programlar sunan eğitim kurumlarıdır. Bu programların uzunlukları 3 aydan 4 yıla kadar değişiklik göstermektedir.

Ancak yukarıdaki tanıma uymayan ve tabelasında kolej yazan birçok okul biliyoruz. Bu nedenle kolej tanımıyla ile ilgili literatüre batkımızda şu tanımlarla karşılaşıyoruz:
1. Kimi meslek okullarına verilen ad (Öreğin: Sağlık Koleji, Polis Koleji, Turizm Koleji).
2. Öğretim programında, farklı bir ülke kültürünün aktarılmasına ağırlık veren lise dengi okul…

----------------------------------------------


Anlayana Gülmece

Nasıl Öldün?

- Selam, benim adım Wanda
- Selam, benimki de Slyvia, sen nasıl öldün?
- Donarak öldüm.
- Ne kadar korkunç…
- Yok, o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.
- Peki, sen nasıl öldün?
- Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum.
- Sonra ne oldu?
- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ararken hem aşırı yorulmuşum, hem de bulamadığım için çok öfkelenmiştim, kalp krizi geçirdim ve öldüm.
- Ah be güzelim bir de derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık…