“Kolombiya’da çatışma sonrası dönem: Adalet vaadi…” 1

Sevgül Uludağ

HAFIZA MERKEZİ

 

Nelson Camilo Sánchez

Kolombiya’da FARC ile devlet arasındaki savaş, dünyanın en uzun süreli silahlı çatışmalarından biri. Bu sebeple, geçtiğimiz aylarda Kolombiya hükümeti ile FARC Marksist gerillaları arasındaki bu çatışmayı bir barış süreci ile sona erdirmeye yönelik somut gelişmeler olduğu haberleri, uluslararası toplumun geniş bir kesimi tarafından beklenti ve kutlama ile karşılandı. Bu olumlu gelişmeler arasında, savaş sırasında ağır suçlar işleyenler için geçerli olacak özel bir yargılama sürecine ilişkin 2015 sonunda çift taraflı olarak yapılan bir duyuru da vardı.

Başkan Obama anlaşma yürürlüğe girdiğinde “Kolombiya’nın barışa adaletle nasıl ulaşılabileceğinin bir modeli olacağını” söyledi. Avrupa Birliği delegasyonu da, anlaşmanın, kurbanları barış sürecinin merkezine koyduğu gerçeğinin altını çizen benzer bir vurgu ile süreci olumlu karşıladığını bildirdi. Haftalar sonra, uluslararası toplum bir bütün olarak anlaşmaya kesin desteğini sundu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, tarafların, sürecin nihai bir anlaşma ile resmen sonuçlanmasından bağımsız olarak, anlaşmaya uyulup uyulmadığını doğrulayacak bir misyon oluşturulması önerisini kabul etti.

Bu adli takibat anlaşmasına dair değerlendirmelerinde daha ihtiyatlı olanlar da vardı. Örneğin insan hakları alanında faaliyet yürüten sivil toplum örgütü Human Rights Watch (HRW) sözcüsü, bunun uluslararası yasalara uygun olup olmadığı sorusunu dile getirdi. Yine Washington’daki Latin Amerika Ofisi gibi diğer bazıları, HRW’nin görüşünü paylaşmıyor olsalar da, anlaşmada halen netleştirilmesi gereken kimi noktalar bulunduğunu ve nihai onayı vermeden önce anlaşmanın uygulanmasının sıkı bir şekilde izlenmesi gerektiğini haklı bir şekilde not ettiler.

Bu özel adli takibat anlaşmasının önemini ve çelişki ve zorluklarını daha iyi anlamak için dört kilit nokta var. İlki, hangi bağlam dahilinde oluşturulduğunu anlamak. İkincisi, anlaşmanın dayandığı ve geçerli olacak yasal ilkeleri bilmek. Üçüncüsü hüküm verecek mahkemenin yapısını analiz etmek. Son olarak ise, mahkemenin hakkında hüküm vereceği insanlara verilecek ceza formlarını anlamak.

Savaşın ardından adaleti sağlamak

Bir savaşın ardından adaleti sağlamak her zaman zor bir görev olmuştur ve Kolombiya örneği istisna değil. Öncelikle, elli yıldan uzun bir süredir devam eden çatışma, yalnızca arkasında çok sayıda (yedi milyondan fazla) kurban bırakmakla kalmayıp, işlenen suçların miktarı ve bu suçların birçoğunun üzerinden geçen süre dikkate alındığında, soruşturma görevini de çok maliyetli hale getirdi. İlk etapta anlaşmanın fazla iddialı görünmesinin sebebi bu.

İkinci olarak, bu özel adli takibat anlaşması, dayatma değil müzakere edilmiş olması ile ön plana çıkıyor. Küresel anlamda konuşursak, bu yeni bir durum, çünkü genelde adalete yönelik adımlar, hükümet ile mevcut bir silahlı grup – bu durumda FARC – arasında, çatışmanın sonunda müzakere edilmesi ve bir adalet süreci başlatılmasına yönelik görüş birliğinin sonucu olmuyor. Bunun yerine, çatışmanın galip tarafı kendi adaletini mağluba empoze ediyor.

Üçüncüsü, hükümet ve FARC anlaşmayı müzakere etmiş olmasına rağmen, özel takibat anlaşması sadece gerilla grubunun ağır suçlar işlemiş üyelerini kapsamıyor. Çatışma sırasında bu gibi suçlar işlemiş herkesi kapsıyor. Buna silahlı çatışmayı desteklemiş veya finanse etmiş olanların yanı sıra Kolombiya güvenlik güçlerinin üyeleri ve diğer kamu görevlileri de dahil. Bu, galiplerin yargılanmaktan kaçabildiği ve dolayısıyla seçmece bir cezasızlık oluşturan “galibin adaleti”nden başka bir şey.

Dördüncüsü, bu süreci karmaşıklaştıran bir özellik de sıfırdan başlıyor olmaması ve Kolombiya’da halihazırda atılmış tarihi adımlara dahil edilmesi gerekliliği. Bu zorluğa bir örnek, çatışmanın parçası olan ama on yıl önce dağıtılmış paramiliter gruplara karşı kurulmuş ceza mahkemelerini ilgilendiriyor. Burada iki kat risk var. Bir yanda, FARC ile anlaşmanın, önceki tüm emekleri sıfırlayacak olması. Diğer yanda ise FARC bağlantılı olmayan şahısları ve grupları hükümet düşmanları ile eşitlememek için, hükümet belirli gruplara farklı muamele edecek bir anlaşmayı müzakere edebilirdi. Ancak bu, sürecin meşruiyetini yitirmesine sebep olurdu çünkü böylesi bir ayrı yasa uygulamasını meşrulaştırmak çok zor, özellikle de hedef uzlaşma sağlamak ve şiddet ve intikam döngüsünü kırmak iken.

Adaletin anlamı

Müzarekeye dayalı geçiş süreçleri daima bir ikilemle yüz yüzedir: barışı tehlikeye atmadan nasıl adalet aranır ve barış arayışındaki bir toplum cezasızlığa ne kadar izin verebilir? Barış mevcut bir silahlı grubun iradesine bağlıyken, bu grubun hedefleri, hakikatlerin tam olarak açığa çıkarılmasından ve mesuliyetten ziyade, daha az adaletle bir çıkış stratejisine odaklanmış olacaktır. En iddialı kanuni takibatların çatışmanın sonunda kesin bir kazanan olduğunda gerçekleşmesinin sebebi budur. Ama deneyimler bu durumlarda dahi, her hakikati, her şahsı ve her vakayı açığa çıkarmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Adalete dair maksimalist pozisyonları sebebiyle, bu girişimlerin birçoğu başarısızlığa uğradı.

 

DEVAM EDECEK