Komplekse gerek yok; Türkiye hep müdahale etmiştir!

Serhat İncirli

Türkiye Cumhuriyeti, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ilk Büyükelçi olarak Emin Dirvana’yı atadı…
Emekli Kurmay Yarbay Emin Dirvana Kıbrıs kökenliydi…
Havadis Gazetesi’nin Poli ekinde Halil Paşa, Dirvana ile Rauf Denktaş arasındaki kavgayı yazmıştı…
Ardından Gazedda’da aynı makale yayınlandı… 
Meraklıysanız, çok şahane bilgiler var, bulup okuyabilirsiniz, arama motorlarını deneyin…

-*-*-

Konumuz Denktaş – Dirvana kavgası değil…
Konumuz, Türkiye’nin taaa Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana görevlendirdiği tüm Büyükelçiler, komutanlar, MİT görevlileri veya diğer görevlilerinin, Kıbrıs Türk toplumu içerisindeki her türlü siyasi ve ekonomik yaşama bir şekilde müdahale etmiş olmasıdır.

-*-*-

Bazılarının müdahaleleri çok açık ve çok sert olmuştur…
Mesela TMT içerisindeki tartışma ya da disiplin sıkıntısını, bir TMT mensubunu vurarak çözen Bayraktar dahi görev yapmıştır buralarda… 

-*-*-

Ve haliyle “Büyükelçi ya da komutanlarla yerel yöneticiler” arasında mutlaka bazı farklı çatışmalar, çekişmeler de olmuştur…

-*-*-

Seçimlere müdahaleler, kavgaların en başta gelen sebebiydi geçmişte…
Şimdi de bazı kavgalar oluyor…
Ama şimdi, komutanların daha çok devre dışı kaldığı bu kavgalar “maddi çıkar” içerebiliyor…

-*-*-

Metin Feyzioğlu, ani ve beklenmedik bir şekilde mi görevden alındı?
Hayır!
Bazı siyasilerimizle aralarında sorunlar olduğu biliniyordu!
Ancak bu sorunların ne olduğu ya da neler olduğu konusunda net bilgimiz yok!
Kavga vardı ama sebebi ve dozajı görevden almayı gerektirecek seviyede değildi!

-*-*-

“Şu Büyükelçi ile bu sorun, o komutanla da bu sorun yaşandı” meselelerini umarım bir gün tarihçiler yazar ama şunu iyi bilmek lazım; en iğrenç siyasi müdahalelerden biri 1980 Denktaş – Ziya Rızkı arasındaki cumhurbaşkanlığı yarışına yapılmıştı… Ve askeri ağırlıklı bir müdahale söz konusuydu…

-*-*-

Ersin Tatar’ın seçildiği son cumhurbaşkanlığı yarışındaki müdahale de en açık ve en barizler arasındadır ama daha çok “Kıbrıs sorunu sakın çözülmesin, bizim arkadaşlar çalabildiğini çalsın” sebebini ihtiva etmektedir…

-*-*-

Evet Metin Feyzioğlu neden bir anda buradan gitti?
Adam resmen Türkiyeli büyük iş insanlarının işleri daha çabuk olsun diye büyük çabalar harcamaktaydı…
Yani “döneme uygun görevlerini” eksiksiz yerine getiriyordu…
Peki ne oldu da bir anda gitti?

-*-*-

Dün çok önemli bir kaynak bana dedi ki; “… Feyzioğlu’nun gitmesini her hangi biri doğrudan istemiş değil; ancak yeni büyükelçinin atanmasını bizzat Ersin Tatar talep etti…”
Nasıl yani?
Sordum!
“Birileri, Ersin Tatar’a, Tayyip Beyle yalınız başına görüşürsen, mutlaka Yasin Ekrem Serim’in büyükelçi atanmasını talep et dedi; O da talep etti” diye yanıtladı!

-*-*-

Tatar, başbakanken, dönemin Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Altan Er’in görevden alınmasını da sağlamıştı…
Altan Er’e (Bunu daha önce de yazdım), “Halil Falyalı ile tanışmanız lazım, çok iyi bir milliyetçi kardeşimizdir” diyen Tatar, Altan Er Paşa’nın bunu kabul etmemesi üzerine, bir Ankara ziyareti sırasında dönemin Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’dan “… dinlemez komutanım bizi, dinlemez, dinlemez, alın genni görevden” talebinde bulunmuştur!

-*-*-

Altan Er’in suçu, merhum Halil Falyalı ile tanışıp yemek yememekti!
Feyzioğlu’nun suçunu bilemem!

-*-*-

Bir de üçüncü müdahale girişiminden söz edelim…
Yeri gelmişken!
Gerçekleşmeyen müdahale girişimi…
Başarısız müdahale!
Bu müdahaleyi Tatar değil bir başka büyüğümüz talep etmiş…
Bu büyüğümüz, Tayyip Erdoğan’dan, “Din İşleri Dairesi Başkanı Ahmet Ünsal’ı görevden almak için destek talep etmiş…”
Erdoğan’dan, “sen işine bak” benzeri bir yanıt almış!

-*-*-

Haaa Faiz beyin devrilmesinden tutun, geçen haftaya damgasını vuran UBP başkanlık yarışı açık müdahalelerine kadar, son dönemlerde de, en baştaki gibi ortalık müdahale doludur!
Müdahaleye maruz kalanların sık sık “egemen eşit devlet” diye bağırıp çağırmaları da bundandır!
Kompleksten!

-*-*-

Sahte bir şekilde egemencilik eşitlikçilik oynayan UBP zihniyetine göre, Türkiye para ödediği için her türlü müdahale hakkına sahiptir…
Tekerlek öyle dönmektedir!
Ve işin ilginç yanı, birkaç yüz kişi dışında, kimsenin de şikayeti yoktur!


Sokak köpekleri

Türkiye’de “kontrolden çıkan” sokak hayvanları konusu, çok sert kavgalarla birlikte TBMM’de “yasa” halini aldı…
En basit anlatımla, sokak köpekleri başta olmak üzere, bir çok sokak hayvanı, ilgililer tarafından toplanacak, sahibi çıkmazsa, “çok hastadırlar” denilerek bir hafta sonra uyutulacak…

-*-*-

Yasa, belediyelere kuduz, bulaşıcı hastalık veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanların veteriner hekimin kararı ile öldürülmesi hakkını veriyor…
“Barınaklara toplayın” da deniyor ama yeterli barınak olmadığı biliniyor!

-*-*-

Dünya’nın bir çok ülkesinde benzer sorunlar yaşandı…
Çeşitli kaynaklar, Romanya’nın, 2001’de Türkiye’ye benzer bir uygulama gerçekleştirdiğini anlatıyor…

-*-*-

Hayvan hakları, ülkelerin gelişmişlik seviyesiyle doğru orantılıdır…
Ne kadar gelişmiş ülke, o kadar yüksek hayvan hakları…

-*-*-

Bu sorun, KKTC’de de var…
Ve bu sorun, üzerinde çalışmalar, hazırlıklar, planlar, programlar yapılmadığı takdirde büyüyecek… 
Lefkoşa Sanayi Bölgesi başıboş köpeklerle dolu… 

-*-*-

Sahiplenilip akabinde sokağa bırakılan ciddi sayıda köpek var…

-*-*-

Aklımdan silinmeyen savaş sahneleri vardır…
Ama çocukluğumu etkileyen en acı sahneler arasında, köy köy dolaşıp sokak köpeklerini vurarak öldüren “köpek itlaf ekipleri”nin yarattığı sahneler de bulunmaktadır… 

-*-*-

Hep hırsızlık, hep yolsuzluk, hep rüşvet değil; biraz da bu işlere zaman ayırsak!
Lütfen!

-*-*-

Şöyle de denilebilir; şu anda çok büyük bir sorun değildir ama egemen eşit tanınma, UBP’ye Ünal abiyi yeniden başkan yapma, elektrik ve benzer bazı işlerde rüşvet yutma, büyükelçi kovma, büyükelçi isteme gibi çok gerekli bazı işlerle iştigal ederken, bu konuya da bakabiliriz…

Son dakika! Son dakika! Son dakika! İsrail, Gazze’den çekiliyor, Benyamin Netanyahu başbakanlıktan çekiliyor, siyaseti bırakıyor… Ünal Üstel, Ersin Tatar ve Zorlu Töre’nin açıklamaları ile darmadağın olan İsrail’e son darbeyi Fikri Ataoğlu yaptı… Ataoğlu da İsrail devlet yöneticilerini kınayınca, tüm İsrail güçleri Gazze’den ve daha önce işgal ettikleri Filistin topraklarından çekildi. Netanyahu, medyaya verdiği demeçte, “… Tatar, Üstel ve Töre’nin açıklamalarına direndik ama Ataoğlu da açıklama yapınca, dayanacak gücümüz kalmadı, ben bırakıyorum” dedi. Bir Türk atasözü der ki; “… Tavşan çükünü küçük bir çakıl taşına sürtmüş, ‘dağı becerdim’ demiş”…