Hüseyin Ertay
Birçok güvenlik ve çevresel etkilerin belirsiz olduğu 3. Çevresel Etki Değerlendirilmesi raporunun da olumsuz görüş aldığı III+ nesil VVER-1200 basınçlı hafif su reaktörü tasarımıyla Mersin İli Gülnar İlçesi Akkuyu Mevkiinde kurulacak 4800 MW kapasitesi olması düşünülen Akkuyu NGS’nin inşaatına her şeye rağmen başlanmıştır. Bu tip santraller Batılı ülkelerde malzeme, güvenlik ve teknolojik yönlerden rekabet edemediğinden sadece İran, Hindistan ve Çin’de politik baskılar sonucu pazarlanabildi.
Enerjide dışa bağımlılığın, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini olumsuz yönde etkilediği açıkça bilinmektedir. Bu ülkelerin enerjide atacağı adımlar gerek politik gerekse ekonomik yönde maalesef ülke lehine sonuçlanamayabilir. Türkiye enerji projeksiyonuna bakıldığında politikacılar, nükleer enerjiye yapılacak yatırımlarla Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının ve karbon emisyonunun azalacağını iddia etmektedirler. Külliyen yalan! Bu yazıda, nükleer enerji yatırımı tamamlandıktan sonra Türkiye’de artacak elektrik fiyatlarının KKTC elektrik fiyatları üzerindeki olası etkiyi ve Akkuyu NGS’nin kaynağı olacağı radyoaktif sızıntıların Kıbrıs üzerinde yaratacak etkileri açıklayacağız.
Elektrik faturaları yine pahalılaşacak!
Akkuyu NGS’nin kurulum maliyeti 7.000 $/kW olduğunu düşünecek olursak santralin toplam kurulum maliyeti en az 33,6 milyar $ olacaktır. Yeni nesil NGS’lerin işletme ve bakım maliyetleri megavat saat başına 12,5 ABD dolar seviyesindedir. Kapasite faktörleri nispeten daha düşük olan rüzgar ve güneş elektrik santrallerinin kurulum maliyetleri 1.000 Euro/kW civarlarında ve işletme maliyetleri de neredeyse yok denecek kadar azdır. Toplam yatırım maliyeti, işletme ve bakım maliyeti, elektrik üretim maliyeti daha yüksek olan ve Rusya'ya olan bağımlılığı daha fazla arttıracak bir yatırım çevreyi yok etme pahasına neden yapılıyor?
Diğer maliyetlerden söz edecek olursak; Uranyum rezervlerinden ve uranyum zenginleştirme teknolojisinden yoksun olan Türkiye, Akkuyu NGS’nin yakıtı olan zenginleştirilmiş uranyum kaynağını da Rusya’dan temin edecektir. Bu da Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını arttıracaktır. Uranyum satın alımları spot piyasadaki fiyatlarla değişkenlik göstermektedir. Rusya’dan satın alınacak uranyum fiyatı kesin olmamakla birlikte yeni nesil reaktörlerde yakıtın birim enerji maliyetindeki etkisi %17-20 arasında değişmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yakıt maliyetinin olmaması, dışa bağımlılığı azaltmakta olduğu ve elektrik fiyatlarını aşağıya çekeceği göz önüne getirilmesi gerekmektedir. Akkuyu NGS’nin yıllık üretmesi planlandığı 3,5 milyar kWh elektrik enerjisini üretebilecek Türkiye’de dağıtık vaziyette kurulacak güneş elektrik santrallerinin ilk yatırım maliyetleri Akkuyu NGS ilk yatırım maliyetine göre 5 milyar Euro daha az olacaktır.
Nükleer güç santralleri, elektrik üretim faaliyeti esnasında radyoaktif atıklar oluşmaktadır. Bu radyoaktif atıkların depolanma işlemlerinin maliyetleri çok yüksek olduğundan bu maliyet, enerji birim maliyet hesabına katılmayıp tamamıyla tüketiciye yansıtılmaktadır. Bu da her bir abonenin ödediği elektrik fatura tutarının artmasına sebebiyet vermektedir. Atıkların doğadan yalıtılması için halen bir tesis mevcut değildir. Sonuç olarak, bu santrallerin doğaya olumsuz etkileri var ve bu etkiler engellenemiyor.
Ömrü 40-60 sene olan ve kullanım ömrü tamamlanan bu santralin sökümü de bir o kadar uzun soluklu ve maliyetlidir. Üç farklı evreye ayrılan söküm işlemlerinin İngiltere’de 135 yılı bulabileceği konuşuluyor. Söküm işlemlerinin maliyeti ise santral kurulum maliyetinin en az %10’u kadar olabileceği netlik kazanmıştır.
Kıbrıs’a gidecek su projesiyle birlikte elektrik nakil hattı projesinin de gerçekleştirilip Türkiye’den Kıbrıs’a enerji satışının gerçekleşeceğini düşündüğümüzde Türkiye’deki elektrik fiyatlarının artması Kıbrıs halkına da yansıyacaktır. Elektrik üretiminin %16’sının kurulacak NGS’lerden karşılanacağını düşünecek olursak nükleer enerjideki birim enerji fiyatı üst tavanının 15,33 ABD cent olması ve bu fiyatın Türkiye’deki elektrik satış fiyatlarının üzerinde olması satılacak birim enerji bedelini yükseltecektir.
Kıbrıs açıklarındaki kanser sebebi!
Akdeniz’deki doğa felaketinden bahsedecek olursak; Akkuyu NGS gerek denizden gerekse havadan yüksek dozda zehir ve radyasyon salıyacaktır. KKTC elektrik santrallerinin toplam kurulu gücünün 15 katı büyüklüğünde olacak Akkuyu NGS için inşa edilecek soğutma sistemi ful kapasite çalışırsa yılda 35 milyar metreküp deniz suyunu Akdeniz’den çekecektir. Konunun ciddiyetini başka bir şekilde anlatmak gerekirse; Güney Kaliforniya/Amerika kıyılarında 2200 MW gücünde kurulu San Onofre Nükleer santralin çevreye verdiği zararı belirten yazı 25 Eylül 2006 tarihinde santral işletmecisi ve sahibi Edison şirketi tarafından kaleme alınıyor. Yazıda: “Bizim yaptığımız hesaplara göre; santral için denizden çekilen günde 65 milyon metreküp deniz suyunun içindeki lavra miktarı her metreküpte 400-600 olup, her gün soğutma sistemine giren balık sayısı 25,7 milyon ile 38,6 milyon arasındadır.” Caretta Carettadan nesli tükenmenin eşiğine gelen Akdeniz foklarının ve 12 binden fazla deniz canlısının yaşadığı Doğu Akdeniz bölgesinde kurulacak Akkuyu NGS’nin Akdeniz’deki deniz yaşamını etkilemeyeceğini düşünmememiz ihtimaller dışında kalıyor. KKTC ve Kıbrıs gelirinin önemli bir bölümünün Turizm ve Eğitime gelen kişilerden sağlandığı gerçeğini düşündüğümüzde Akkuyu NGS’den kaynaklanan küçük bir sızıntı bile bu gelirleri olumsuz etkileyecektir.
Akdeniz’in sahip olduğu zengin deniz ürünlerinden biz ve komşu ülke halkı olabildiğince besleniyor. Geleneksel haline gelen bu tüketim, deniz besin ürünlerinin radyoaktif ve kimyasal maddelere maruz kaldığında da ayni seviyede kalacak mı? Maalesef Akdeniz’de avlanan deniz ürünlerini tüketeceğiz. Tüketeceğiz çünkü işbirlikçi medya, nükleer santralde rastlanan günlük (küçük) faciaları halka yansıtmayacak, radyoaktif ve kimyasal atıkların boyutlarını topluma anlatmayacak ve Akdeniz’de yaşanan kirliliği inkâr edeceklerdir. Ayni, ANAP’ın kurucularından eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral’ın Çernobil faciasından sonra kameralar önünde çay içerken “İşte bakın, Akdeniz üretimi çay. Ben içiyorum siz de içebilirsiniz.” demesi gibi. Ama olayın boyutu farklıydı, facia yaşandıktan birkaç sene içinde Karadeniz’de yaşayan halk kanserden ve birçok hastalıktan acı çekmeye başlamıştı.
Çernobil NGS’de 26 Nisan 1986 tarihinde yapılan deneylerde ihmaller zinciri sonucunda reaktörde patlama gerçekleşmiş, akabinde Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının açığa çıkardığı radyasyonun 200 kat daha fazlası havaya, suya (deniz ve içme suyu) ve toprağa karışmıştır. Kazada 200 bin kişi hayatını kaybetmiş, sakat doğumların Ukrayna’da %230, Beyaz Rusya’da %180 artmış ve yüzlerce insan tiroit kanserine yakalanmıştır. Çernobil’in 1100 km uzağında yer alan Türkiye’de bile Çernobil faciasının etkileri halen daha devam ederken Akkuyu NGS’de olası bir felaketin Türkiye, Kıbrıs, Suriye ve bölgedeki diğer ülkelerde etkisi hayal edilemeyecek kadar trajik ve kontrol edilemez bir hale ulaşır.
Fukişima NGS’de 11 Mart 2011 tarihinde meydana gelen Tohoku depremi akabinde Fukuşima santralindeki yedek güçler devre dışı kaldı ve akabinde santralde radyoaktif sızıntılar ortaya çıkmıştır. Hasar gören reaktörlerde çekirdek erimesi meydana gelmiş ve santralin 20 km yarıçapında 100 binin üzerinde yaşayan kişi bölgeden uzaklaştırıldı. Akkuyu NGS’nin 25 km uzağındaki Ecemiş fay hattında olası bir hareketlenmenin yaşanması esnasında 20 km yarıçapının karantina altına alınmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Sebebi ise; santralda yaşanacak üst düzey sızıntının Kıbrıs sahillerinde hissedileceği dolayısıyla insan sağlığına etki edeceğini söyleyebiliriz.
Bu bir çağrıdır! Akkuyu Nükleer Güç Santralının (NGS) 25 km uzağından geçen 300 km uzunluğundaki Ecemiş fay hattında tespit edilen sismik hareketlerden sonucu meydana gelen Akkuyu NGS kazasındaki felaketi en aza indirgemek adına Akkuyu NGS çevresinde yarıçapı 30 km’lik alan radyoaktif sızıntı ve radyoaktif bulut oluşumu yüzünden derhal boşaltılmıştır. Felaketin boyutu halen tespit edilememiş olup Kıbrıs adası, Yunanistan, İsrail, Suriye ve civarı ülkelerin kazadan haberdar olup tedbirlerini almaları önemle rica olunur.
Bu senaryo 11 Mart 2011 tarihinde deprem sonrası Fukişima NGS’de yaşanan nükleer facianın anlık etkilerini Mersin’de kurulacak Akkuyu NGS’ye uyarlayarak anlatılmıştır. Unutmayın, bu facia esnasında yüzlerce insan ölmüş ve binlercesi de vücuduna aldığı radyasyondan dolayı ya kısa sürede çaresiz bir hastalığa yakalanmış ya da vücuduna aldığı hasarı miras diye bir sonraki nesle aktaracaktır. Bu talihsiz olayın ne kadar ürpertici olduğunu bir düşünsenize… Bizi, adamızı terk etmeye zorlayacak böyle bir çağrıyı duymak istemediğimiz gibi bu korku ve endişeyle de yaşamak istemiyoruz.
Akkuyu NGS dayatmasını birlikte benimseyip karşısında somut adımlar atmanın zamanı geldi de geçiyor. Senelerdir Kıbrıs sorunu diye devam eden davamızı çözümleyemesek de şimdi “Birlik, Mücadele, Dayanışma!” zamanı diyerek Türkiye hükümetinin başımıza açacağı bu geri dönülemez soruna bir dur dememiz gerekiyor. Aksi taktirde ileriki nesillere Kıbrıs şivesini, kültürünü ve yaşam tarzını miras bırakmaktansa yeni doğacak bebeklerimize çaresi bulunamayan hastalıkları aşılayacaklar.