Ağırdağ’dan Lefkoşa’ya dönüyoruz ve ilerleyen günlerde okurlarım aramaya, bilgi vermeye devam ediyor…
Bir kadın okurum arıyor beni…
“Bir arkadaşımız vardı, Türkiye’dendi… Çok üst düzey bir rütbesi vardı… Bir gün Girne-Lapta yöresine gittik, arabayı durdurmamızı istedi belli bir noktada ve ağlayarak bize o noktada ne kadar çok insan öldürüldüğünü anlattı… Çok ağlamıştı o gün… Size bunu anlatmak istedim, vicdanım rahatlasın diye” diyor.
Anlattıklarından anladığım kadarıyla Lapta yöresinde telli bölgeyi tarif ediyor bu okurum.
“Aslında o bölgeyi kazdılar fakat sanırım sadece dört “kayıp”tan geride kalanlara ulaşabildiler” diyorum bu okuruma.
“Belki bir gün bu bölgeye birlikte gideriz ve bana gösterebilirsin” diyorum… “Bakalım tam olarak aynı nokta mı yoksa başka bir nokta mı…”
“Yardım etmeyi çok isterim çünkü vicdanımı rahatlatmak isterim…” diyor.
Çok korktuğu halde, cesaretini toplayıp numaramı çevirmiş… Bu da büyük cesaret gerektiriyor… Ona teşekkür ediyorum… Umarım ki Türkiyeli bu yetkilinin – Ergenekon davasından ötürü tutuklanmış ama daha sonra serbest bırakılmış ancak artık hayatta değilmiş – kendisine göstermiş olduğu yeri bana gösterebilir…
Bir başka okurum arıyor:
“Komşu köyde bir kadın vardır. Bana anlattığına göre Kazafana’da (Ozanköy) ailesine ait evin bahçesine bazı “kayıplar” gömülü imiş… Hiçbirşeye karışmak istemezler… Seninle birlikte ziyaretine gidelim bu kadının ve ailesinin, sana göstersinler yeri, sen de Komite’ye göster” diyor.
“Tabii” diyorum, “önümüzdeki haftalarda bir gün köye gelirim ve gidip komşu köydeki kadını ziyaret ederiz. Bakalım bize ne anlatacak. Sonra da bir gün Kazafana’ya gider, ailesini ziyaret ederiz…”
Bu okuruma da çok teşekkür ediyorum…
Okurlarım karanlık tarihimize ilişkin ipuçları veriyor bize…
Onlara yürekten teşekkür ediyorum…
Onların insancıllığına tutunmalıyız ki gelecekte bizleri nelerin beklediğini görebilelim diye düşünüyorum…
----------------------------------------------------------------------------------