Kontrolsüz nüfus: ‘İhraç’ parası da cebimizden!

Cenk Mutluyakalı

23 üniversite çok fazla değil mi?

Bir adanın yarısına sıkışmış, dünyaya kapalı, sorunlu, sıkıntılı bir ortamda, uluslararası denetim ağının dışında, böylesi bir “çokluk” yarar getirmiyor.
O meşhur söze dönüşüyor sonuç: “Nerede çokluk…”

***
Eğitim içeriği ve niteliği neredeyse hiç konuşulmuyor.
"Profesör" cennetine doğru gidiyoruz!
Her çocukta birkaç diploma olacak yakında...
Diploma var da kapasite, bilgi, vizyon, donanım epeyce tartışmalı...
Akademisyenler kamudaki “odacı” maaşına ulaşmıyor henüz…

"Ticarethane" görünümlü onlarca üniversite yerine üç dört sağlam üniversitemiz olsaydı keşke…

***
"Kontrolsüz nüfus"un en temel sebeplerinden biri de üniversite enflasyonu değil mi?

Her gün en az 5 kişi “kaçak” yakalanıyor.

Yurt dışına ihraç edilen kayıt dışı kişiler için geçen sene bütçeden 10 milyon liranın üzerinde bir ödeme yapıldı.
Biletini keseceksiniz, uçağa koyacaksınız, yanına bir de polis vereceksiniz.
Hem bilet hem harcırah!

Kendi araştırmalarıma göre “kayıt dışı” olarak saptananların yüzde 35’i ülkeye “öğrenci” olarak girmiş kişilerden oluşuyor.
Unutmadan, üniversiteler bu öğrenciler için “harç” alıyor ve kendi kasalarına kilitliyor.
Parayı onlar kazanıyor, bedelini toplum ödüyor.
İhraç” parası bütçeden çıkıyor.

En fazla “kaçak” Nijerya’dan gelenler…
İstatistikler bu yönde…

Yeni yeni “çifte vize” uygulaması başlatıldı.
Orada da “ayrımcılık” var tabii…
Uygulama tüm yabancılar içermiyor.

Ülkeye “ilk kez gelenler” için gidiş, dönüş uçak bileti isteniyor.
Bir önem!
En azından “dönüş parası” cebimizden çıkmayacak.

***
Düşünsenize, kaçak ya da kayıt dışı insanların “ihraç” parasıyla okul ya da hastane yapardık.

***
Bu kadar çok üniversite açılmasının sebebi de “ulusal” siyasetin ve popülizmin sonudur.
Eğitim için istenmedi bu izinlerin çoğunluğu…
Rant!
Pek çok yatırımcı “üniversiteler” sayesinde vergiden muafiyet alıyorlar.
Arsa, arazi ne varsa topluyorlar…
Eğitim gibi “kutsal” bir amaç var ortada, nasılsa (!)

***
Vergiden yırtmanın, yeni ayrıcalıklar kazanmanın ve statükoyu sömürmenin aracı haline getirilmiş üniversiteler…
En acısı da sayıları bir elin parmaklarını geçmese bile niyeti gerçekten “yükseköğrenim” olanlar harcanıyor.

***
“Kontrolsüz nüfus”un tek sebebi üniversiteler değil elbette!
Adaya giriş, çıkışlar yıllardır kontrolsüz…
Türkiye’den gelenlere elçilik dokundurmuyor, “yabancı” tanımı sorunlu, sözüm ona “istisnai yurttaşlıklar” tam bir yalana dönüştü, malum…

Yurttaşlıktan çalışma iznine, ikametten mal edinmeye, turistten öğrenciye hepsi birbirine karışıyor böylece…
İlke yok, irade yok, kural yok.
“Denetim” imkansız gibi…
Çünkü ağır abiler, ablalar hemen devreye giriyor: “O’na dokunma…”

Bir ülke dıştan gelen “talimat” ile yönetilirse farklı bir sonuç beklemek de aptallık oluyor elbette…
 



 

1 milyondan az olamaz!

"Nüfus" dendi mi benim aklıma hep telefonlar gelir.

İnsanların bir "uzvuna" dönüştü şu akıllı meretler artık.

Hep yanlarında!
Telefon abonelerinin rakamlarına bakarak sürekli nüfusu anlamaya çalışırım.
 

En son BTHK verilerine göre Kıbrıs'ın kuzeyinde toplam 958,007 kayıtlı mobil abone var.
Diyeceksiniz ki "çoğu insan birkaç aboneliğe sahip..."
Yine son verilere göre "aktif" abone sayısı 787,878.

Bunlar memlekette “yerleşik” insanlar…
426 bin 992’si de "akıllı cihaz" kullanıcısı üstelik…

Çocukları da dışarıda tutmamız gerekiyor.
En azından 10-12 yaşına kadar çocukların telefon aboneliği yok sanırım…

Diyeceğim şudur...
Adanın kuzeyinde "kaç Kıbrıslı kaldı" bilemem de...
Turisti, güneyden geleni, günübirlik ziyaretleri de düşünürsek…

1 milyondan fazla insan kalabalığı var en az…
Hem de adalı deyimiyle, salma seyit!
 



 

Sanatın birleştiren umudu

Kıbrıs’ı birleştirecek unsur her alanda çok daha fazla ilişkidir, ortaklıktır, yeni müşterekler yaratmaktır, ortak üretimdir, yan yana durmaktır.
“Ne varsa ayrı olacak” diyen milliyetçi körleşme yenilecektir o zaman…

Sanat alanında güzel işler oluyor.
Geçtiğimiz hafta Lefkoşa’nın güneyinde Ümit İnatçı’nın sergisine gitmiş, paylaşmış, umutlanmıştık.
Bir başka sergi önceki gün Limasol’da başladı, çok istesem de gidemedim ancak paylaşımları gördüm, sevindim.

Yeni Kıbrıs Derneği, Belediye Başkanı Nikos Nicolaidis’in de desteği ile Kıbrıslı Türk sanatçıların resimlerini Limasol’a taşıdı. Sergide Aşık Mene, İlkay Önsoy, Ruzen Atakan, Nilgün Güney, Nilüfer İnandım, Hasan Zeybek ve Semral Öztan'ın eserleri var.

Kıbrıs’ın bölünmesi için kullanılan “devlet” aygıtları böylesi güzel işleri “görünmez” yapmak için uğraşsa da hayatın kendisi toplumları buluşturuyor.

Unutmadan!
Bu cuma da Larnaka’da Salih Mustafa Çizel’in resim sergisi var.

Bitmedi…
Tiyatro Roi (POH), Aziz Nesin’in yazdığı “Hadi Öldürsene Canikom” adlı oyununu Kıbrıslı Türk yönetmen Derman Atik yönetiminde sahneye koyacak, 6 Kasım’da, Lefkoşa Tiyatro Festivali kapsamında, güney Lefkoşa’da…

Böyle böyle büyüyecek Kıbrıs’ın sınırsızlığı…

Ne derlerse desinler, yurdumuz da ortak, geleceğimiz de!