Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Şenay Atakan Konuklu, oğlu Atakan Celal Konuklu ve eşi Pamir Konuklu adına sanıklardan şikayetçi oldu.
Duruşmada dün anlatılanların hikaye olduğunu, gerçeğin er ya da geç ortaya çıkacağını kaydeden Konuklu, 8 Şubat’ta eşini, 10 Şubat’ta oğlunu teşhis ettiğini söyleyerek, “Eşim Sivil Savunma’dan eğitim almıştı. Eşim çıkamadıysa o enkazdan kimse çıkamazdı…” diye konuştu.
Şenay Atakan Konuklu, 4 yaşındaki kızına ‘Suçluları cezalandırmak için Adıyaman’a gidiyorum” dediğini söyleyerek, şöyle devam etti:
“Dün sanıkların söylemleri bir filmden çıkmış gibiydi. Çok güzel ezberlenmişti. Orada evleri olan ve evlerine hiç bir şey olmayan insanlarla konuştum. Bana ‘Bu insanlar çok güçlü, bu insanların arkası var’ dediler… Sizi küçük ekranlarda görüyorum. Biz yaşayan ölülerden korkun. Bazılarımız burada ağladık ama zannetmeyin ki bu işin peşini bırakacağız, huzur bulmadığınızı, rahat etmeyeceğinizi göreceğiz. Benim oğlumun, küçük bir çocuğun, eşimin, bir öğretmenin katilisiniz. Ben AFAD’ı da suçluyorum. Cesetlerin yüzlerinde korkuyu gördüm, hepsini ezim ezim ezdiniz... Oğlum yaşayabilirdi, geç kaldılar. Biz size güvendik canlarımızı buraya yollarken…”
Karasel: “Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor, Hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik”
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında öğretmen Ali Karasel’in eşi Fatma Karasel söz alarak, “Her şeyimizi İsias enkazında bıraktık… Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor. Hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik” dedi.
Karasel, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Eşinin sorumlu öğretmen olarak Adıyaman’a gittiğini ifade eden Karasel, deprem olduğunu öğrendiği andan itibaren eşine ulaşmaya çalıştığını, umudunu hiç kaybetmeden eşinin kurtulacağını düşündüğünü söyledi.
“Oğlum beni Adıyaman’a ‘Babamı almadan sakın gelme’ diyerek gönderdi” diyen Karasel, çok farklı duyumlar alarak Adıyaman’a geldiğini, önce hastaneleri gezdiklerini, bütün cesetlere baktığını söyledi. Fatma Karasel, “Enkaza gittik, üzerine çıkıp toprak atmaya başladık. Enkaz kum yığınıydı, biz her şeyimizi İsias enkazında bırakıp geldik… ” dedi.
Eşinin son gün bulunduğunu, bu sürede çok sayıda ceset gördüğünü ve eşinin bulunamayacağını bile düşündüğünü ifade eden Fatma Karasel, “Eşim mükemmel bir insan, mükemmel bir babaydı. Oğlumun en büyük destekçisi, idolüydü. Oğlum en çok ihtiyacı olduğu dönemde, 16 yaşında babasını kaybetti. Onun gözüne bakamıyorum… Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor, hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik. Türkiye adaletine güveniyorum, adalet yerini bulacak ki oğlumun yüzüne bakabileyim” şeklinde konuştu.
Kılıç: “Havin’i teşhis için çağırdıklarında yüzüne bakamadım”
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Havin Kılıç’ın babası Recep Kılıç sanıklardan davacı olduğunu söyledi.
Türk Maarif Koleji’nde okuyan ve voleybol takımında oynayan kızı Havin Kılıç’ın arkasından Adıyaman’a geldiğini söyleyen Kılıç, 5 Şubat'ta akşamüstü Havin’in odasına giderek kendisiyle kalması için ısrar ettiğini ancak kızının arkadaşlarıyla kaldığını anlattı.
Gece 1.00 gibi uyuduğunu ve depremin ilk saniyelerine uyandığını söyleyen Recep Kılıç, moloz yığını altında kaldığını, çocuklara seslendiğini cevap almadığını, Pervin Aksoy İpekçioğlu’nun ve Esra Özberkman’ın sesini duyduğunu kaydetti.
Bir şekilde moloz yığınından kurtulduğunu, enkazdan çıkışını yanlışlıkla telefona kaydettiğini, bunu da savcılığa ilettiğini anlatan Kılıç, “Enkazı gördüğünde oradan hiç kimsenin çıkamayacağını anladım, yere yığılıp kaldım. Moloz yığını içinde bir şey yapamayacağımızı anladık” dedi.
Kızılay’ın kan merkezine sığındıklarını, Pervin Aksoy İpekçioğlu ve Esra Özberkman’ın yaralandığını kaydederek, KKTC Gaziantep Başkonsolosu Fatma Demirel, Gaziantep Başkonsolosluğu Eğitim-Kültür Ataşesi Bumin Paşa’nın gelerek kendilerine yardımcı olduğunu belirtti.
Kıbrıs’tan ekipler geldikten sonra hummalı bir çalışma başladığını anlatan Recep Kılıç, “Her gelen Havin mi diye gergin bir bekleyiş içine girdim. Eşim ikinci kafileyle geldi. Önce yanlış haberlerle hastaneleri aradık… Havin son çıkarılanlardandı… Teşhis için çağırdıklarında yüzüne bakamadım, kabullenmek istemedim. Annesini çağırdım. Annesi çığlık atıp yere düştü. Ben sonra bakabildim” dedi.
Otel sahibi Ahmet Bozkurt’a soru soran Kılıç, ekranın büyütülmesini ve onu görmek istediğini söyledi. Kılıç, ısrarla pergola olduğu söylenen katın neden yapıldığını sorarak, “Kendisi şerefli, onurlu bilinen bir kişi olduğu için yalan söyleyeceğini düşünmüyorum” dedi.
Ahmet Bozkurt, bütün annelerin kardeşlerin babaların acısını içinde yaşadığını, soruya vereceği cevabın bu olduğunu söyledi.
Koç: “Oğlumu kaybettiğimden beri terapilerle ayakta duruyorum”
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen tur rehberi Ozan Koç’un annesi Mehpare Koç, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyleyerek, oğlunu kaybettiğinden beri terapilerle ayakta durduğunu belirtti.
Oğlunun çok başarılı bir çocuk olduğunu ifade eden Mehpare Koç, oğlunun nasıl tur rehberi olduğunu anlattı. “Oğlum benim tek varisimdi, aydın bir birey yetiştirebilmek için başka çocuk yapmak istemedim” diyen Koç, 11 aydır bugünü beklediğini ifade etti. Koç, “Kendisi hastalıktan dem vuruyor, ben oğlumu kaybettiğimden beri terapilerle ayakta duruyorum” diye konuştu.
Oğluyla depremden bir gün önce konuştuğunu anlatan Koç, “Ege’den çıkıp Güneydoğu’yu görmenin kendisini mutlu ettiğini söylemişti” dedi. Oğlunun odasına gittiğini, ertesi gün kendisine bir şey olduğunu, bünyesinin iflas ettiğini anlatan Koç, 3-4 sefer hastaneye gittiğini kaydetti. Mehpare Koç, eve gittiğinde, oğlunun kız arkadaşının aradığını ve “İsias Otel çöktü, Ozan enkaz altında kaldı” dediğini anlattı.
Oğlunun arkadaşının babasıyla yola çıkıp 30 saat sonra Adıyaman’a ulaştıklarını ifade eden Koç, otele gittiklerinde bir enkaz yığınıyla karşılaştıklarını kaydetti. Mehpare Koç, enkazın üzerine çıkıp feryatlar ettiğini dile getirdi.
Yolda giderken çeşitli bilgiler aldıklarını anlatan Koç, oğullarının aslında enkazdan çıkarılmadığını söyledi. Enkazda sadece Kıbrıs ekibinin olduğunu ifade eden Koç, oğlunu bulmak için hastaneleri, morgları, büyük mezarlığı gezdiklerini söyledi.
Mehpare Koç, “10 dakika sonra ‘oğlum’ diye acı bir ses duydum. Bir ceset poşeti üzerinde sadece İsias Otel yazıyordu. Eşim, ‘oğlumuz burada’ dedi. Oğlumun, ağzı, burnu, gözü saçları kum doluydu. İnanmak istemedim… Ben çocuğuma tabut bulamadan, poşette memleketimiz Ordu’ya götürdüm. Oğlumu 2 metre kar altına soktum ve o soğukta orada bıraktım” diye konuştu.
Koç şöyle devam etti:
“Hastalıktan bahsediliyor, eşim ölümlerden döndü, bir çanta ilaçlarla yaşıyoruz. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. İsterdim ki sahip çıkılalım. Sorumlu kim varsa şikayetçiyim. Ahmet Bozkurt’un ailesinden tek bir kişi olsaydı, kendisi otelin başında durup kazılara ilk kendi başlayacaktı. Madem o kadar nüfusluydun neden ekipleri buraya toplayıp enkazı kaldırmadın?”
Mehpare Koç, “Bu emsal bir dava olacak. Bu ülkedeki müteahhitler bina yapmayı öğrenecek ve adalet sayesinde yetkililer de hangi binaya izin verilip, verilmeyeceğini öğrenecekler” dedi.
Orhan Koç: “Sorumlular her kimse hepsinin cezalandırılmasını istiyorum”
Babası Orhan Koç da, sanıklardan şikayetçi olduğunu vurguladı. Koç, “Bu kadar sağlam olduğu söylenen bina nasıl 10 saniyede tuzla buz oluyor ve etrafındaki binalar nasıl ayakta kalıyor?” diye sordu.
Oğlu ve kendisinin de tiyatrocu olduğunu belirten Koç, "dün de burada çok iyi hazırlanmış, sahnelenmiş bir tiyatro izlediklerini" söyleyerek “Sorumlular her kimse hepsinin cezalandırılmasını istiyorum” dedi.
Oğlunu son kez görüşünü anlatan Rüsiye Öz: Kıbrıslılar olmasaydı oğlumun cenazesini bulamayacaktık...”
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias Otel davasında dinlenen Hasan Öz’ün annesi Rüsiye Öz de oğlunu son görüşünü anlatarak, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Çok zor şartlarda okuttum çocuklarımı diyen Öz, oğlunu anlattı.
Depremi hissettiklerinde oğlunu aradığını, cevap alamadığını kaydeden Öz, kendilerinin iyi olduğunu haber vermek için oğlunu aradıklarını söyledi.
Öz şöyle dedi: “Her şey para değil, en ağır şekilde cezalandırılsın suçlular. Biz bir zengin yüzünden yaşıyoruz bu acıyı. Kıbrıslılar olmasaydı biz oğlumuzun cenazesini bulamayacaktık. Hepsinden şikayetçiyim bizim ağladığımız gibi onlar da ağlasınlar. Size güvenimiz sonsuz inşallah adalet yerini bulur.”
Hasan özün abisi Özkan Öz de, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Öz, Kıbrıs ekibine kardeşine sahip çıktığı için teşekkür etti.
Öz şöyle devam etti: “Tarih bu davayı yazacak, her birinizi ayrı ayrı yazacak. Herkesi, kimin kimin savunduğunu, kanı bozukları da yazacak. Karşımda kimin olduğunu ve sırtını kime yasladıklarını da biliyorum. Kıbrıs ekibi, hepinizden Allah razı olsun.”
Ahmet Öz de, kardeşi Hasan Öz için sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
“Bizim hayatlarımızı mutluluğumuzu elimizden aldınız. Burada verilecek her karar bu ülkenin düzelmesi adına bir emsaldir. 1999 depreminden feyz alınsaydı, bugün bu olanlar olmayacaktı. Biz cenazemizi aldığımız için mutlu olduk. Bütün bunları yaşatanlar da bu işin sorumlusudur.”
Nurluöz: “Davanın emsal olması beklentisi içindeyiz”
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen İhsan Nurluöz, “Davanın emsal olması beklentisi içindeyiz. Görülmemiş bir cezayla sonuçlanacağından eminiz” dedi.
Depremde oğlu İzcan Nurluöz’ü kaybeden Nurluöz, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Hayattaki en değerli varlığımdı oğlum. Depremde kaybedilen çocuklar sadece bizim değil tüm şehrin geleceğiydi. 1974’ten beri böyle bir katliam yaşanmadı” şeklinde konuştu.
Depremi nasıl hissettiğini ve süreci anlatan Nurluöz, duyduğunda oğlunu kaybettiğini düşündüğünü ve kötü olduğunu söyledi. Havalimanına vardığında farklı farklı duyumlar aldığını belirten Nurluöz, Adıyaman’a geldiğinde ise oğlunu sokak sokak aradığını ve enkaza gitmediğini kaydetti.
Altıncı günün sonunda oğlunu bulduğunu dile getiren Nurluöz, “Teşhise girdiğimde forması üstündeydi ve her zaman uyuduğu gibi yan yatıyordu. Oturup karalar bağlamadık. Dernek kurduk. Acımız büyük ama bir dernek kurduk adalet için” şeklinde konuştu.
Nurluöz, “Davanın emsal olması beklentisi içindeyiz. Görülmemiş bir cezayla sonuçlanacağından eminiz. Tüm ülke sizin ağzınızdan çıkacak sonucu bekliyor. Çarpık düzenin değişmesini istiyorsak adaletin yerini bulacağına inanıyoruz. Mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Sahil’in annesi olan ve depremden sağ kurtulan Esra Özberkman: “Diğer çocukların anneleri orada yok, üzülmesinler diye kızımı son kez öpemedim”
İsias Otel’de yaşamını kaybeden Sahil Özberkman’ın annesi olan ve depremden sağ kurtulan Esra Özberkman sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Esra Özberkman, 2011 doğumlu Sahil Özberkman’ın annesi olduğu söyledi. Çocukların ülkelerini temsil etmek ve başarıya ulaştırmak için Adıyaman’a geldiklerini anlattı.
Ekiple görevli olarak Adıyaman’a geldiğini anlatan Özberkman, otele yerleştikten sonra Adıyaman Belediye Başkanı’na nezaket ziyaretinde bulunduklarını ve son toplu fotoğraflarını çektirdiklerini anlattı.
Özberkman, bunu 5 şubatta yaptıklarını, çok mutlu ve heyecanlı olduklarını, 4 şubatta kızının odasının değiştiğini söyledi. Esra Özberkman, çocukları maçtan sonra yemeğe götürdüklerini ve sonra otele döndüklerini anlattı.
Özberkman, Deprem öncesi yapılanları anlattı, gece saat 10 gibi odaları dolaştığını ve kendi odasına geçtiğini söyledi.
Kızını en son orada gördüğünü onu diğer çocukların anneleri orada olmadığı için, onlar üzülmesinler diye öpmediğini söyleyen Özberkman, deprem olduğunda uyandığını, yataktan kalkıp montuna doğru uzanmaya çalıştığını anlattı. 99 depremini avcılarda yaşadığını anlatan Özberkman, Avcıların ağır hasar almış bölge olmasına rağmen kaldıkları bina mükemmel yapıldığı için 5 kattan çıkıp hayatlarına devam ettiklerini vurguladı.
Özberkman şöyle devam etti:
“Deprem sırasında uğultular vardı ve patlama sesi gibi bir şeyler duydum. Vücudumun sol tarafına ne olduğunu bilmediğim beyaz bir kütle çarptı. Şoktaydım. Bacağımı çıkarmaya çalıştım hareket ettiremedim. Ellerimi yoklayarak altımda şilte olduğunu hissettim, bir süt kutusu buldum onunla ağzımı çalkaladım. Kızımın adını haykırdım defalarca hiç bir şey duymadım. Etrafı dinledim, önce Recep, Pervin ve Murat’ın seslerini duydum. Çocuklardan haber olup olmadığını sordum, yoktu. Enkazda 3 saat geçirdim, kedimi zorlayarak ayağımı çıkardım. Bir süre sonra biri var mı diyen ses duydum, seslendim. Gelen Nehir Çevik’in dayısıydı. Beni o çıkarttı. Ben birinci kattayken neredeyse enkazın tepesindeydim. O çok mükemmel olan bina öne doğru devrildiği için ve üzerimde bir şey olmadığı için çıkabildim. Çok sağlam dedikleri binanın enkazı yola kadar gidiyordu.
Yardıma ilk ekipler geldiğinde eşim geldi Sahil’i sordu, bir sürü haberler çıktı. Benim kızım en yakın arkadaşı Asya ile Bodrum katından çıktılar. Soğuktan dondular dedi ya Bozkurt, uyanamadılar. Bir anne uyanamdıkları için dua eder mi! acı çekmedikleri için ettim. Hepsi benim çocuğumdu, benim sorumluluğumdaydı. Hiç suçum olmamasına rağmen vicdan azabı çektim. Hepsi benim çocuğumdu. 11 şubatta bulundu benim kızım, onu ben teşhis ettim. Kızım ve kendim için, bu işte parmağı olan herkesten şikayetçiyim en ağır cezaları almalarını talep ediyorum.
Tayyip Özberkman da sanıklardan davacı olduğunu söyledi.
Özberkman şöyle dedi: “Diğer ailelerin de bahsettiği gibi sanıkları burada görmek istiyorum. Benim kızım Sahil cıvıl cıvıl hayata dolu dolu bakan yaşam kaynağıydı. Voleybol aşığıydı. 3 Şubatta onu 6 gün öpemeyeceğim için 110 defa öpmesini istedim, o da bana 6 gün sonra geleceği için beni 4 defa öpeceğini söyledi. Deprem sabahını anlatan Özberkman, ilk kafileyle Adıyaman’a geldiğini söyledi. Kızı için çeşitli haberler aldığını anlatan acılı baba, kızının çıkmadığını öğrendiğinde enkazda çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Özberkman şunları kaydetti:
“Kum yığınında elimizden gelen çabayı göstererek varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. Elimle tutuğum beton parçalarını üflerdim, yuvarlak dere çakıllarını gördüm. Hafif bir yapıyla yaptım dediği yapının çatısını gördüm, çocuklar bu yapının altındaydı onlara ulaşamadık. Sivil savunma ekiplerinin gelmesiyle o yapı parça parça bölünmeye başlandı. Önce rehberleri, sonra çocuklarımızı çıkardık. Bozkurt’un dediği gibi orada ses falan yoktu.
Özberkman davanın çok önemli olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“Bina Bozkurt’un dediği gibi çekiçleme sitemiyle değil, arkadan önüne doğru yıkılarak yola, çocukların üzerine devrildi. Bu dava herkes için çok önemli, davanın önemini kavradık. Bu dava herkesin başına gelebilir. Bir oğlum daha var, kimsenin bunu tekrar yaşamasını istemiyorum. Bu dava için Devrim dediğimizde gülen bir kişi vardı. Bütün sorumluların tespit edilerek hak ettikleri en ağır cezaları almalarını istiyorum.”
Bu arada Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da davanın görüldüğü mahkeme salonuna geldi.