Kuzey Kıbrıs hükümetinin niteliğinden gurur duymak mümkün değil… Kaldı ki, hükümette bakan olarak görevlendirilenlerin niteliği, teorik olarak, diğerlerinden daha iyi olması gerekirken, onların niteliğinin zayıflığı insanları kahrediyor.
Ulaştırma Bakanı iddialıydı, Gönyeli çemberinde sabah ve akşam oluşan trafik sıkışıklığını tarihe gömecek diye hava attı, alayla valayla açılış yaptı… Sonuç hüsran… Sonrasında da halkın gözünün içine baka baka, uygulanan projenin beklenen sonucu vermediğini söyleyip, “suçum ne, projeyi ben mi çizdim” dedi… Suçlu bulundu, projeyi çizenler…
Yaz saati uygulamasının kış mevsiminde sürdürülmesinin gerekçesini, bir bakan, hem de eğitimden sorumlu bir bakan “Jet lag” ile açıklıyor… Aynı bakan, öğrenci ve öğretmen bilgilerinin Türkiye’nin elektronik ortamına veri tabanı olarak girilmesini eleştirenlere ‘çok doyurucu, çok akılcı, çok anlaşılır, çok zeki’ bir cevap veriyor: “Türkiye düşmanlığından vaz geçin!”… Alakaya maydanoz…
Her hafta vatandaşlık dağıtan bakanlar kurulunun “Etik değil ama yasaldır” veciz sözü ile anılan bir bakanı, yurttaşlıkların birçoğunun yasal zeminde verilmediği iddiasına karşı, “etik” gerekçeli açıklamalarla “vereceğiz” diyor. Başbakan, kuralsızca ve rüşvet gibi dağıtılan vatandaşlıklara karşı çıkanları ‘Rumcu’ ilan ediyor. Bir bakan ise, “bu şahsa neden vatandaşlık verdik bilmiyorum” diyor… Konunun esas muhatabı olan İç İşleri Bakanı ise, bu konuda sessiz, onun hiç suçu yok sanki de ama dönüp bir yılda nerdeyse on bin kişiye ulaşan vatandaşlık işleminden söz ediyor… Merd-i kıpti kahramanlığını anlatacağında sirkatlarını söylermiş…
“Parlamenter sistem mi – başkanlık sistemi mi daha iyi?” sorusuna muhatap olan Başbakan, başkanlık sistemini tercih ettiğini söylüyor, mevcut parlamenter sistemden ne çektiğini kendisi çok iyi bildiğini ifade ediyor ama değişmek de olmazmış?! İcra makamı acizliğinden dem vurursa, memleketin sorunlarını kim çözecek?! Bu başbakanın “geri zekalılar” dedikleri çözecek herhalde…
Başbakan çıkar ekonomik sorun olmadığını söyler, Maliye bakanı çıkar kişi başı yıllık ortalama gelirin on dört bin Euro olduğunu söyler; Merkez Bankası çıkar hem devletin hem yurttaşın borç içinde yüzdüğünü söyler… Ekonomi Bakanı son on sekiz aylık süre içinde ekonominin büyüdüğünü söyler, ekonominin aktörleri pazar faaliyetlerinin dibe çökme sarmalından yakınır… Turizm Bakanı turizmin patladığını söyler durur; hapishane turistlerle doldu taştı. Sektöre verilen teşvikler bunları da kapsıyor… Hükümete göre üniversite sektörü hızla büyüyor, yeni üniversite açmak için kuyruk var; memleket üniversitelerle doldu taştı, üniversiteler öğrenci ile doldu taştı… Diplomaların itibarı boşalıyor...
Sağlık Bakanı garibim onlarca yıldır iğdiş edilen sağlık sisteminin sistemsizliğini çözeceğine dair süre verdi, tutturamadı; mahkeme kendisine süre verdi, “hallederim” dedi, hallettiğine kanaat getiren olmadı… Her konuştuğunda bir tarafta cephe açılıyor. Tarım bakanı da aynı durumda; sütün, etin, kuru tarımın ve narenciyenin üreticisinin fiyat ve destek beklentilerini en yüksek düzeyde çözdüğünü söyler; arkasından yağmur gibi yalanlamalar… Çalışma Bakanı kaçak işgücü ve ölümlü iş kazalarının baskısı altında, “memurum yok, denetleyemem” diyor; kamu sektörü bu işi yapacak işgücü niteliği ile ‘tıka – basa’ dolu…
Ama hiç biri Dış İşleri Bakanı kadar olamadı… O başka bir marka… Kuzey’de yaşayan Rumlara ve Marunilere Güney’den gelen iaşe yardımlarından vergi istiyor… Gerekçesi iki… Birincisi, artık Kuzey – Güney kapıları açıktır, ‘mahsur’ değillermiş; yani “gitsinler, niye hala daha burdalar” demeye getiriyor… İkinci ise daha vahim… Aldıkları iaşeleri bu ‘mahsur’lar kendileri tüketmeyip satıyorlarmış… Onun için gümrük alınacak ki, sattıklarında gümrüğü ödenmiş ithal mal satmış olsunlar… Alt tarafı da dört yüz kişiyi bulmaz bir nüfus için bir haftada tüketilecek miktarda iaşe… İaşeyi alanlar satıyor, suç işliyor çünkü gümrüğü ödenmemiştir, peki ama bu iaşeleri alanlar suçsuz mu? Dipkarpaz Belediye Başkanı bu yönde tepkisini koydu… Ya, Kuzey Kıbrıs’ta aldığı ihaleleri yapmak için ithal mallarına muafiyet verilen Türkiyeli müteahhitlerin piyasaya sattığı mazot, inşaat demiri ve bilcümle malzemelerle ilgili olarak Dış İşleri Bakanı ne yapacak?! Ona göre, “O başka iş, yaşasın Anavatan”… İşin garibi de bu aralar ‘Anavatan’ da hainlerden geçilmiyor… Hangi parti sözcüsü konuşsa diğerleri için “hain, devleti yıkmak isteyenlerle işbirlikçi” diyor, hepsine göre de FETÖ’cüler hain ama nerdeyse daha iki – üç yıl öncesine kadar bu FETÖ’cüler TC kamusunda çok yoğun olarak ve her yerinde varmış; tutuklananlardan öyle anlaşılıyor… “Anavatan – Anavatan” diyorlar ama ‘vatan’ tehlikede, ‘ana’ kim belli değil, Mustafa Kemal’den de henüz haber çıkmadı; kahrolmamak da elde değil…
Neyse, Dış İşleri Bakanı’nı Dış İşleri Bakanı yapmayacak sözleri de unutmamak gerek… Bizzat kendilerinin “KKTC’yi Dış İşleri ve Savunmada Türkiye’ye bağlamak, iç konularda da özerk yapmak” önerisi, Türkiye ile konuşulup uygulanması gerekiyormuş… Kıbrıslı Türklere sormak yok, KKTC meclisine de sormak yok… “KKTC sonsuza kadar” diyen ve Kıbrıs sorununa federal çözümü savunanları kendince yerden – yere vuranların geldiği aşama, yaptığı öneri bu… Kıbrıslı Türk ve Rum liderlerin çözüm bulma çabalarına da “maskaralık müzakereler” diyor… Öyleyse eğer, müzakerenin maskaralığı ciddi yaklaşımlarla değiştirilir… İnsanın maskarası değişmiyor maalesef; maskara insanların yarattığı dramlar da kendilerini ağlatır…
Bu Dış İşleri Bakanı’ndan daha KKTC’ci yok ama hakaret etmediği KKTC Cumhurbaşkanı da yok… Denktaş bile nasibini almıştı, onun meydanlarda söylediği sözleri, Denktaş muhalifi olmamıza rağmen burada yazmayı uygun bulmuyoruz… Eroğlu mu kurtuldu dilinden, Talat mı?! Akıncı’ya da veriştirecek doğal olarak… Adam kendini tutamıyor…
Hızını alamadı Dış İşleri Bakanı ve bir gazeteciye verdiği mülakatta Kıbrıslı Rumlara ve Akdeniz’de doğal gaz araması yapan yabancı firmalara karşı o kadar attı – tuttu ki, gazeteci kendini tutamayıp, “Ne yapacaksınız, vuracak mısınız yani?” diye sorunca “gerekirse vurulur” dedi… Bozdur bozdur da harca… Kuzey’de yaşayan Rumların ve Marunilerin iaşesini durdurdu ya, durmak yok, yola devam… Yolda da karşısına zavallı Amerikanlar, Fransızlar, İtalyanlar, İsrailliler çıkmasın mı; onların çalışmalarını da durduracak?! Zaten hepsi de anavatana bugünlerde sorun çıkarıyor, Siyonist İsrail’i vurmak da bir başka “hayırlı iş” olacak… Çağırsınlar İstanbul’dan Harbiye Askeri Müzesi’nin Mehter Takımını, KKTC’nin kahraman Dış İşleri Bakanı yedi düvele karşı cenge çıkıyor… Onlar gelene kadar sayın bakan da geçirmekte olduğu ağır gripten kurtulur, yoksa düşmanları gribi ile perişan etmek cenkte şike olacak…
Olacak gibi değil… Böyle hükümet, böyle üyeler… Şaka mı – bela mı?!. Belli değil… Konuşmasalar bari, konuştukça nitelikleri ortaya çıkıyor, Kıbrıslı Türkler rencide oluyor… Yani UBP ve DP’nin en iyileri bunlar mı? Bu azınlık hükümetini destekleyen dört bağımsız milletvekili eserleriyle gururlu mu? Yoksa onlar da mı aynı tezgahın bezi?!