Koordinasyon Ofisi'ni iyi okumak

Eralp Adanır

Bu bir gerçek ki, toplum içerisinde özellikle de Türkiye hükümetlerinin verdiği-dayattığı; ismine ne denirse densin her öneri karşısında topyekün kabulcüler ve topyekün redcilerimiz de vardır. Bunun elbette geçmişi, geçmişte yaşananların etkisi olduğu gibi, bugünün "varolma" anlayışının farklı algılarla siyasette vücut bulmasının da büyük önemi vardır.


Tüm bu iki "topyeküncüler" dışında konuları bir mantık, iyi niyet çerçevesinde ele alıp önerilenleri detaylı bir şekilde araştırıp varılacak sonuçta toplumun yararına olunacak şeyler var ise, destek vermek, bunun tersi için de karşı çıkmak şeklindeki yolu seçen bilgili insanlarımızın olduğu da bir gerçek.

Bu noktada; özellikle bazı kesimler tarafından redci olarak lanse edilen siyasi partilerimiz içerisinde yer alan bazı insanlarımızın, yukarıda belirttiğim çerçevede; araştırarak-yorumlayarak ve akılcı bir sonuca varmak açısından görüş ve fikir ortaya koyanlardan biri de sevgili Tufan Erhürman'dır.

Geçtiğimiz Pazartesi akşamı BRT'de sevgili Levent Kutay'ın yaptığı Haber Dosyası'nın konuğu olan Tufan Erhürman'ı dinlerken, özellikle bu konuda daha bir aydınlandığımı söylemek isterim. Bu bir gerçek ki yaşadığımız şu andaki yönetim şekliyle, ister bu adada kalıcı bir anlaşmaya kadar, isterseniz tek başına ayaklarımız üzerinde durana kadar (ki bu nasıl olacak ben de bilmiyorum) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ile KKTC Hükümetleri arasında yapılan yardım-katkı anlaşmalarına bu toplumun ve kurumlarının ihtiyacı vardır.
“ihtiyacımız yoktur” deyip bedel ödemeye hazır olmadığımız sürece de bu böyle gider ne yazık ki. Ve beğensek de beğenmesek de bu bir realitedir. İşte bu realiteyi kabul ederek ardına ekleyeceğiniz görüş ve duruş ise; bu yardım ve katkıların; toplumsal erimeye, yok olmaya, kültürel erozyona, kimliksizleştirmeye, tüm hukuksal kurumlarını tahaküm altına almaya yönelik bir hareketle bütünleştirilmeye karşı çıkarak ve direnerek sergileyebilirsin. Ki Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Dışı Koordinasyon Ofisi Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşma'nın 2'nci maddesinde yer alan KKTC Hükümeti'nin kültür, gençlik ve spor alanlarındaki yardımlarına kimsenin itirazı olacağını sanmam. Kimse çıkıp da; "hayır bize kültürümüz, sporumuz, gençliğimiz için yardım yapma" demez. Ama zaten bu türdeki yardımların yapılabilmesi için illâ ki böyle bir Ofisin kurulması mı gerekiyor? Amaçlanan nedir? Çünkü bugüne kadar her iki devlet hükümetleri tarafından yapılan protokollerde böylesi katkı-yardım, ortak çalışma maddeleri bulunmaktadır. Yani bunu işletmek isteyen işletir açıkcası. Ama illâ ki bir "Ofis" kurulması gerekiyorsa o zaman böylesi bir "kurumun"; KKTC Yasalarına uygunluğu, yönetim, idare ve bunun gibi KKTC Bakanlığının, ilgili Dairelerin yönetiminde olması gerektiği de bir gerçektir.

Buradaki can alıcı nokta; KKTC'nin ilgili Bakanlığına ve ona bağlı olan dairelerin yetkilerinin, kurulması istenilen söz konusu Ofis'e devredilmesi ve tüm yönetimin ve kararların aslında bu Ofis tarafından verilecek olmasıdır. Kısacası; burada bir devletin kurumları olmasına rağmen Devlet Kurumlarını yetkisizleştirmektir, hiçleştirmektir.

Anlaşma metninden:
(b) “Türkiye’de Gençlik ve Spor alanlarında gerçekleştirilen program ve projelerden KKTC tarafından uygun görülenlerin yürütülmesi”.
(c) “Öğrenciler için barınma ve burs imkânlarının geliştirilmesi ve KKTC Hükümetine bu alanlarda yardım sağlanması”.
(d) “KKTC’de yaşayan gençlere ve engellilere yönelik ihtiyaçların saptanması gençlik ve spor organizasyonlarının düzenlenmesi konusunda koordinasyon”.

Bizim tarafımızdan uygun görülen projelerin hayata geçirilecek olmasının, öğrencilere barınma ve burs yardımlarının sağlanması, gençlere ve engellilere yönelik ihtiyaçların saptanması konularına kim karşı çıkabilir ki. Kim "hayır bunları istemiyoruz" diyebilir ki?
Soru şu: Tüm bu projeleri Kim Yönetecek?
Uzun bir zamandan beri “su” konusundaki “yönetme”yi hâlâ tartışırken, bu kez de gençliğimizin-sporumuzun kimin tarafından “yönetileceğini” mi tartışmaya başlayacağız?
Yukarıda belirtilen tüm maddelerin yönetimi, “Devlet” dediğiniz, bu devletin organlarında olabilir ancak.
Tufan Erhürman'a göre sorun, Anlaşma’nın 1’nci maddesinde yer alan bazı düzenlemelerle ilgilidir ve şöyle bir örnekleme yapıyor:

"Bu bende göre (b) bu program ve projeleri Koordinasyon Ofisi yürütecektir. Oysa program ve projeler KKTC’de yürütüleceğine göre, kuşkusuz, bunları yürütme yetkisi ilgili dairelerin bağlı olduğu KKTC bakanlığı veya KKTC başbakanlığına ait olmalıdır ve bu konuda yetki devri mümkün değildir.."

Sonuç olarak; "Ofis açtım" demekle olmuyor bu işler. Denildiğinde işte böyle toplumun dinamikleri ayaklanmaya başlar, doğru yapılacak işler, yanlış adımlarla da ortadan kalkar.

(Özür ve Düzeltme: Geçen haftaki yazımda, "Hasibe hanımın eşi sn. Özer Şahoğlu" diye yazmışım, doğrusu; Özer beyin, Hasibe hanımın kayınbiraderi olduğudur. Bu yanlıştan dolayı özür diler, düzeltiriz.)