Köpek Eti ve Sosyal Medyada Lanetlenen Vietnamlılar

İbrahim Özejder

 

• Hoşgörü, “az farklı” değil “çok farklı” kültürleri kapsarsa anlamlı olur

Vietnamlıların Kıbrıs’ta köpek eti yediklerini iddia eden sosyal medya paylaşımları tehlikeli olmaya başladı. Hayvan hakları kaygılarıyla başlayan paylaşımlar, bir etnik grubun lanetlenmesine zemin hazırlayacak ayrımcı içeriklere dönüştü.

Son zamanlarda bazı facebook kullanıcıları, bir internet gazetesini kaynak göstererek, Vietnamlıların köpek eti yanında fare de yedikleri haberini paylaştı. Yankı24 adlı (İstanbul adresli) site, aşağıdaki haberi her paragrafa pişirilmiş fare fotoğrafları ekleyerek yayınladı:

KIBRIS’TA FARE KALMADI

Vietnamlılar Şimdi De Farelere Musallat Oldular

Değirmenlik Kavşağı yakınlarında faaliyet gösteren bir işyerinin Vietnamlı çalışanlarının, pazar günleri bir araya gelerek yakaladıkları sokak köpeklerini pişirip yedikleri haberi basında yeralmıştı.

İlginç olay, işyerinin eski bir çalışanının, durumu Kuzey Kıbrıs Hayvanları Koruma Derneği'ne ihbar etmesi sonucu ortaya çıkmıştı.

Aynı çalışan bu seferde Vietnamlı işçilerin sokak köpeklerinin haricinde fareleri de yediklerini açıkladı.

Sitemize Vietnamlıların pişirdiği fare resimlerini gönderen eski çalışan ilgili firmadan ayrıldıktan sonra uzun bir süre doğru dürüst yemek yiyemediğini açıkladı.

Vietnamlıların fareleri tuzakla yakalayıp yemek yaptığını açıklayan eski çalışan işçilerin fare yuvasını belirlendikten sonra içeriğini bilmediği bir dumanla fareleri dışarı çıkarıp avladıklarını ve daha sonra kızarttıklarını anlattı.

Pişen fareyi afiyetle yiyorlar.

Haber şaibeli, facebook paylaşımı sorumsuz

Kaynak belirsiz, fotoğrafların Kıbrıs’ta çekildiğine dair hiçbir işaret yok. Büyük ihtimalle başka ülkelerle ilgili fotoğrafları Kıbrıs’ta çekilmiş gibi sunmuşlar. Tuhaf olan, Kıbrıs’la ilgili olmasına rağmen haberin bir Türkiye gazetesinde yayınlanması ve bazı Kıbrıslıların da bunu sosyal medyada paylaşması.

Ancak asıl mesele haberin gerçek olup olmaması değil, bir etnik kimliğin iğrençlikle ilişkilendirilerek yansıtılmasıdır. Bu haberi okuyanların bir Vietnamlı görünce iğrenmesi, ondan kaçması, onu dışlaması, lanetlemesi hatta ona zarar vermeye yönelmesi olasıdır.

Bir yayın kuruluşunun ilgi çekecek diye böyle bir haber yayınlamaya hakkı yoktur. Ayni şekilde benzer ayrımcı ifadelerin sosyal medyada da paylaşılması sorumsuzca bir davranıştır. Bu tür yayınlar medya etiğine de aykırıdır çünkü kışkırtıcıdır, ayrımcıdır, ırkçıdır.

Vietnamlıların hakkını kim arayacak

Medya Etik Kurulu Gazetecilik Meslek İlkeleri’ne göre (16): “Irka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmamalıdır.” Yankı24’ün haberi tam da Vietnamlı etnik kimliğine ayrımcılık yapıyor.

KKTC’de son yıllarda Vietnamlı çalışan sayısı artıyor. Çalışkanlıkları ve dürüstlükleri hakkında genellikle övgüyle bahsedilen bu göçmenlerin ne yazık ki seslerini duyurma olanakları fazla değil. Öyle görünüyor ki insan hakları kuruluşları da bu insanlara yönelik imaj zedeleyici kampanyayı farkedememiş. Halbuki bu tür kuruluşların esas misyonu güçsüz olanların haklarını korumak değil mi? Benzer bir kampanya Türk, Türkmen, Bulgar, Rus v.b. göçmenlere yönelik yapılsaydı ayni suskunlukla karşılaşır mıydık? Bilemiyorum.

‘Hoşgörü’nün altını doldurmak

Coğunlukla hoşgörülü olduğumuzdan, yani farklı olana tahammül edebildiğimizden bahsederiz. ‘Biraz’ farklı olan yanında dünyada bizden ‘çok’ farklı olan kültürler de var. Vietnam bize mesafa olarak da uzak, kültür olarak da. Ne kadar hoşlanmasak da köpek eti yemek onların kültürünün bir parçasıdır. Eğer –kendi değerlerimize dayanarak- onları köpek eti yerler diye lanetleyeceksek, at, domuz, kurbağa, sinek,  tavşan, güvercin, garavulli v.b. yiyebilen topluluklar da lanetlenme sırasına girer ve işin içinden çıkamayız.

Kısacası hoşgörü, uzak kültürleri de kapsayabilirse anlamlı olur.

Konu hayvan haklarıysa

İnsan haklarıyla hayvan haklarının birbirine karışması meseleyi zorlaştırıyor olabilir.  Problemi, Vietnamlıların kültürel değerlerinin, Kıbrıslıların kültürel değerlerini rencide etmeden ve hayvan haklarına aykırı olmayan yöntemlerle çözmek gerekir. Eğer bir grup Vietnamlının davranışı, hayvan haklarına aykırı ise resmi ve gayri resmi ilgili kişi ve kurumlar haberdar edilerek çözüm aranmalı ve bulunmalı.

Sorumsuzca ve ayrımcı içeriklerle yapılan sosyal medya paylaşımları sorunu çözmediği gibi tehlikeli girişimlere de zemin hazırlayabilir.

--------------------------------------------------

“Hepimiz Müslümanız” Haber Değeri Yüksek Bir Eylem

Amerikalı ünlü yönetmen Michael Moore’un birkaç gün önce gerçekleştirdiği eylem, barış gazeteciliğinin önemsetmesi gereken eylemlere bir  örnek oldu. Moore, Müslüman karşıtı çıkışlarıyla bilinen ve son zamanalarda müslümanların ABD’ye sokulmamasını dile getiren Amerikalı siyasetçi Donald Trump’ı protesto etmek için, Tump Tower önünde “Hepimiz Müslümanız” pankartı açtı.

Moore,  eylemin ardından “Trump Tower’a gittim ve polisler gelene kadar pankart taşıdım. Daha sonra Trump’a bir mektup yazdım” notuyla bir tweet attı. Moore’un bu paylaşımı kısa sürede en çok konuşulanlar arasına girdi.

Bu eylem, müslümanların Trump’ı protestosundan çok daha önemliydi ama ne yazık ki, Türkçe medyada yeterince önemsenmedi. Bazı gazetelerde alt sıralarda yer alırken, ilginçtir müslüman duyarlığı yüksek ve Tump’ın demeçlerini sıkça ve abartarak yayınlayan bazı gazetelerde ise hiç yer almadı. Çünkü müslümanlara empati yapan Moore’un protestosu “Haçlı Savaşları Efsanesi”ne uymuyordu.

“Haçlı savaşı” - “Müslüman terörist”

Bilindiği gibi, Ortadoğu’daki savaşı Müslüman- Hristiyan kavgası ve dünyadaki çatışmaları din savaşları olarak lanse edip, küresel güçlerin çıkar çatışmalarını gizlemek isteyen siyasetler var. Hristiyanların müslümanlara karşı haçlı seferi yürüttüğünü savunan  siyaset, buna karşı topyekün savaşı, yani “Cihat”ı öneriyor. Suriye’yi kana bulayan radikal grupların bu kadar gönüllü militan bulabilmesi, bir anlamda bu siyasetin müslümanlar arasında ciddi destek gördüğünü gösteriyor.

Öte yandan müslümanları potansiyel terörist olarak gösteren Hristiyan vurgulu siyaset, Batı ülkelerinde giderek daha fazla destek topluyor.  Müslüman karşıtlığını ön plana çıkaran partiler oylarını artırıyor.

Barış gazeteciliği göreve

Böyle durumlarda karşı tarafa empati yapan çıkışlar, ayrımcılığın ve ırkçılığın anlamsız kılınmasında, geriletilmesinde önemli rol oynuyor. Ayni şekilde barış gazeteciliği de bu tür haberleri ön plana almayı gerektirir.