Köpekler…

Serhat İncirli

En sadık dosttur köpek…

Yıllardır köpek beslerim ya da beslemeye çalışırım…

Evde üç tane var…

-*-*-

İkisi bahçede…

Ama bahçedekilerin lüksü yerinde…

-*-*-

İkisine ait müstakil evleri, eksilmeyen mamaları, veteriner bakımları falan…

-*-*-

Gördükleri sevgi ve ilgi de cabası…

-*-*-

Bir diğer köpek ise evde…

Bizden zerre ayrıcalığı yok…

Sürekli yenilenen iki “köpek yastığı”, hatta zaman zaman kuaförü ve hatta ve hatta özel şoförü…

-*-*-

Beğenmediği mamayı yemiyor…

Özel tuvalet bezleri alınıyor ve geceleyin yatak odamızdaki özel yastığında uyuyor…

-*-*-

Sabah beş gibi uyanırım…

Gözümü açtığımı ya da nefesimin değiştiğini mi anlar nedir; tam burnumun dibine gelir, gözlerimin içine dik dik bakar ve adeta “haydi aşağıya inelim” der…

-*-*-

Duş yapmamı, traş olmamı heyecanla bekler, yerinde duramaz…

-*-*-

Aşağıya ineriz, suyu, maması kontrol edilir önce…

Sonra benim kahve…

-*-*-

Kahve ile oturur, günün ilk haberlerini kontrol eder ve notlar alırım…

Bu süre zarfında ayaklarımın dibindedir ve kestirir gibidir…

-*-*-

Çantamı aldığım anda kapıya kadar gider ve çıkmamı bekler…

“Bye bye canım” derim ve yaklaşık 5 dakikalık sürüş sonrası, Lefkoşa Sanayi’de Sim Tv Stüdyosu’nun da bulunduğu United Medya binasının önüne gelirim…

-*-*-

İki anne köpek ve 7 yavru karşılar beni…

Ayaklarımı koklarlar, yiyecek bir şeyler isterler…

-*-*-

Yavrulardan iki siyah olanı yeni yeni görmeye başladım…

Diğerleri 5 taneydi ama bir tanesini otomobil ezmiş!

-*-*-

Yenidüzen’den Sevgül ve Serap evden bir şeyler getirir, bir kovaya da su koyarlar; köpekler yer içer…

-*-*-

Veteriner yok!

Hastalık olabilir!

Güvenlikleri yok ve etraf kendileri gibi onlarcasıyla dop dolu!

-*-*-

Bir ülkenin en önemli gelişmişlik ya da gelişmemişlik göstergesi bence evcil hayvanlarıdır…

Sokakta atıl olmaması gerekirler…

-*-*-

Ve ne yazık ki ülkemizdeki görüntü, geri kalmışlığın dik alasıdır…

-*-*-

İnsanlar arasında var olan sınıf farkı, hayvanlar arasında çok daha acı boyuttadır…

-*-*-

“Benim devletim var” demekle devlet sahibi olamazsınız…

Oturduğunuz mis gibi konforlu koltuklarınızda klavye kahramanlığı yaparak, nutuklar atarak egemen ve eşit devlet olduğunuz yalanını söyleyebilirsiniz elbette; yazabilirsiniz de!

-*-*-

Ama “nerede o devlet; haydi gösterin” deseler, şiddete maruz kalmış korkuyla yaşamaya çalışan sokak köpecikleri gibi kuyrucuğunuzu kıçınıza sokar, gidersiniz!

Da o köpecikler her şeye rağmen sevimlidir, siz hırsız, rüşvetçisiniz!


C’mon Angara – haydi çözüme!

Bu satırları yazarken henüz New York’taki malum yemek gerçekleşmemişti…

Heyecanla sabahı bekleyeceğiz…

-*-*-

Bu yemeğe “hiç önemli değil canım, öylesine gidiyorum işte” diyerek giden Ersin Tatar’ın haklı olup olmadığı, bu sabah ortaya çıkacak…

-*-*-

Bu sabahın ilk ışıkları ile birlikte, yemeğin gerçekten sosyal amaçlı basit bir yemek olup olmadığını net göreceğiz…

-*-*-

Türkiye’nin yaklaşık 4 yıldır savunduğu ve Tatar’a da ezberlettiği saçma siyasette bir değişiklik olup olmadığını da bu sabah daha ayrıntılı analiz edebileceğiz…

-*-*-

Ama bu yemekte eğer Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinde çözüm yönünde bir tavır sezilirse, doğrusu Tatar ve Tatar’ın çözümsüzlük siyasetine destek verenleri çok merak ediyorum!

-*-*-

Annan Planı döneminde olduğu gibi Tayyip Erdoğan düşmanı kesilecekler mi?

Erdoğan’a, ağza alınmayacak ifadelerle saldıracaklar mı?

Yoksa öteki yazıda belirttiğim gibi, zavallı gulicikler gibi, kuyrucuklarını sokup, “bir iki hev heiv diyerek, kulübelerine dönecekler mi?

-*-*-

Ama daha da merak ettiğim nedir biliyor musunuz?

Mesela Ersin Tatar ve gommasına, “Türkiye’ye giriş yasağı” gelir mi?

Mesela Tahsin Ertuğruloğlu’nu düşünüyorum; korka korka Ercan’da uçağa binmiş; Erdoğan’a laf sokuyor ya; İstanbul Havaalanı’nda O’nu durdurmuşlar, geri gönderecekler…

-*-*-

Ben de yazı yazıyorum ve diyorum ki; “söylemeseydi, Anavatan’a ve Sayın Erdoğan’a laf etmeseydi!”

-*-*-

Çok daha kötüsü var; ister misiniz Erhan Arıklı ve Bertan Zaroğlu da Türkiye’ye sokulmasın!

G82 veya A31 bilemem!

Ellerinde birer kağıt, Ankara Havaalanı’nda dönüş uçağını bekliyorlar!

-*-*-

Ve hepsi yeniden alkolik ve hepsi yeniden Atatürkçü!

Selfie çekerken rakı şişelerini saklamaya gerek yok!

-*-*-

Allah’ım bana bu günleri göstermeden canımı alma!

C’mon Angara!


İktidarsızlığa çözüm; erken seçim!

Siyasette iktidarsızlık…

Sekste iktidarsızlık…

-*-*-

Kişinin – özellikle de erkeklerin sekste en ciddi sorunlarından biri olan “iktidarsızlık”, tıp bilimi tarafından neredeyse ortadan kaldırılmıştır…

-*-*-

Çok yağın bir rahatsızlık veya güçsüzlük sorunu olan iktidarsızlık, bir doktor kardeşime sordum, gelişmiş eczacılık bilimi sayesinde neredeyse yüzde 100 halledilmiştir!

Hatta sorun artık çeşit bin türlü ameliyatla da ortadan kaldırılabilirdir!

-*-*-

Ama siyasi iktidarsızlığın çaresi tektir!

İlaçla, ameliyatla olmaz!

Aklınızı kullanacaksınız!

Çözersiniz!

-*-*-

Şu anda özellikle koalisyonun büyük ortağı UBP’de çok ciddi bir “iktidarsızlık” sorunu bulunmaktadır!

Bilemiyorum!

Hap olmaz ama akıl kullanılırsa, olabilir!

Erken seçim aklı mesela!