Son üç günde farklı mekanlarda, farklı sosyal kesimlere mensup ve siyasi
görüşleri de farklı olan çok sayıda insanla sohbetim oldu.
Toplumun nabzını bütünüyle temsil etmez bu tür subjektif gözlemler ama
yine de bir fikir vermesi bakımından önemli...
Sokağın nabzı önemlidir.
Sizin ne söylediğiniz değil, karşınızdakilerin algıladığıdır sonuç...
Su konusu olsun, 13. maaşlar mevzuu olsun, sokaktaki algı siyasilerin
söylemiyle uyuşmuyor.
Hatta daha da önemlisi, 'sıradan vatandaş'ın gündemiyle ülke yönetiminin
gündemi aynı değil!
***
Sokakta 'su krizi' de konuşuluyor elbette, hükümetin uyum meselesi ve
sürüp sürmeyeceği de, Kıbrıs müzakereleri de, diğer ana gündem maddeleri
de...
Lakin bunlar ev ve kahvehane sohbetlerinde kısa bir süre, çoğunlukla da
laf ola konuşuluyor, sonra hemen 'ana maddeler'e geçiliyor.
En fazla da çoluk çocuğun geleceğini merak ediyor insanlar, haliyle...
Son üç dört yıldır anneler, babalar en fazla şunu söylüyorlar çocuklarıyla
ilgili:
"Vallahi okusunlar, gidip dışarıda iş bulsunlar, buraya dönmesinler. Dönüp
de ne yapacaklar zaten? İş mi var? İş bulsa, geçinecek kadar aylığı mı
olacak? Manevi tatmin mi sağlayacak mesleğinde? Yok, daha iyisi
gelmesinler. Hatta gittikleri yerde tutunsunlar, belki biz de gidip
yerleşiriz oraya..."
***
Eskiden insanlarımızı, özellikle de gençlerimizi memleketlerine geri
dönmeleri için teşvik ederdik biz... Gurbete yolu düşenleri geri getirmek
için her yolu denerdi aileler... Evlerini verir, ceplerine para koyar,
hatta bir de nişan takardık parmaklarına...
Şimdi öyle değil!
Gelecek görmüyor bu topraklarda insanımız...
Zaten 'tektip insan' yetiştiren eğitim sistemi sayesinde onbinlerle ifade
edilenen 'diplomalı işsizler ordusu' kurmuşuz, hep birlikte...
Çocukluklarını yaşayamayan, gençliği heba olan, sürekli sınav, sürekli
stres altında ezilen nesiller yetiştirmişiz.
Şimdi de çocuklarımıza 'gemini kurtarmaya bak kaptan' mesajı veriyoruz.
***
Toplum olarak hedeflerimizi yitirdik biz...
Ortak payda bulmakta bu yüzden zorlanıyoruz belki de...
Sadece siyasette değil, her alanda parça parça olduk.
Sürekli bölünüyoruz. Bölündükçe ufalıyor, ufalanıyoruz.
Üst yapıdaki siyaset kurumu, alt yapının bir aynasıdır ancak...
Oraya bakınca kendimizi görüyoruz, kabul etmesek de...
Bir 'kopuş' bu herhalde...
Koptuk birbirimizden...
"Kaç, kurtul" dediğimiz gençleri anlamıyoruz aslında... Ve onları nereye
yolladığımızı da bilmiyoruz zaten...
Kurtulup kurtulmayacaklarını da bilmiyoruz hem...
Siyaset tabandan koptu bir de...
Yukarıdaki kulak bile vermiyor 'aşağı'dakine...
"Ben bilirim, ben yaparım" iktidarda...
Hele bir de 'Yardım Heyeti' modeli var bizde, çaresizliği öğretiyor
tepedekilere, onlar da yüzünü dönemiyor, dönecek yüz bulamıyor sineye...
'Kopuş' kronikleşiyor gitgide...