Kördemen’de bir “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı…

Sevgül Uludağ

KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

 

Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömü yerlerini aramakta olduğu kazılara devam edilirken, Kördemen’de (Kondemenos – Kılıçaslan) bir “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldığı öğrenildi.

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgilere göre halen Derinya’da askeri bölgede dört “kayıp”tan geride kalanların bulunduğu kazı devam ederken, Boğaz’da askeri bölgede de kazılar sürdürülüyor.

Gönyeli’de, Aya İrini’de, Voni askeri bölgesinde (Gökhan), Galatya’da gölde ve Minareliköy’de (Neahorgo Kitrea) kazılar devam ediyor.

Kıbrıs’ın güneyinde Mari’de ise kuyu kazısı için hazırlıklar devam ediyor – kuyuda bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar aranacak.

Aşırı sıcaklara rağmen kazılarda kesintisiz biçimde çalışmalarını sürdüren arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…


FILELEFTHEROS:
“Atalassa Psikiyatri Hastane avlusundaki toplu mezarın kazılmama nedeni, yetkili makamların bilinçli kayıtsızlığıydı…”

FILELEFTHEROS gazetesi, Atalassa Psikiyatri Hastanesi avlusunda bulunan ve aralarında 3 de Kıbrıslıtürk hastanın bulunduğu toplam 31 kişilik toplu mezara ilişkin “bilinçli bir kayıtsızlık”tan söz etti.

17 Temmuz 2017 tarihli FİLELEFTHEROS gazetesinde yer alan habere göre, bu toplu mezarın 1974’ten beridir kazılmamış olmasının nedeni ilgili makamların bilinçli kayıtsızlığı…

Gazete, “Fileleftheros’a yakın kaynaklara göre, bu toplu mezarda bulunan kalıntıların bir bölümü, bazı tadilat işlemleri esnasında açığa çıktı, yetkili makamlar bu toplu mezarı kazmak yerine hastanede yapılacak inşaat işlerini değiştirdleri ve toplu mezarı yerinde bıraktılar” diye yazdı.

Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu’nun doğrudan yetkisi altında yürütülecek olan Atalassa Hastanesi’ndeki toplu mezar kazısının önümüzdeki dönemde yapılmasının beklendiğini yazan gazete, bunun için hazırlıklar yapılmakta olduğuna da dikkati çekti.

(FILELEFTHEROS gazetesinin haberinden derleyip Türkçeleştirdik – 17.7.2017 )


Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoras Nestoros, FİLELEFTHEROS gazetesine açıkladı:
“Sri Lanka’dan bilim insanlarını eğitmemiz için talep var…”

Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoras Nestoros, FİLELEFTHEROS gazetesinde geçtiğimiz Pazar günü yayımlanan röportajında, Sri Lanka’dan bilim insanlarını eğitmeleri için talep olduğunu belirtti.

Nestoros, Uluslararası Kızılhaç Örgütü’yle protokol imzalamış olduklarını, Arjantin Adli Antropoloji Grubu EAAF’la da işbirliği protokolleri bulunduğunu belirterek, başka örgütlerle de çalışma olasılıklarını ele almakta olduklarını belirtti. Bilim ekibine eğitim verdiklerini ancak milyonlarca “kayıp” insanın bulunduğu Orta Doğu bölgesinde Kayıplar Komitesi modelinin nasıl bir örnek olabileceği yönünde karar mekanizmalarında bulunanlarla tartışmalar da yaptıklarını belirten Nestoras Nestoros, Lübnan, Irak, İran, Gürcistan ve Suriye’den bilim insanlarına eğitim verdiklerini de belirtti.

(FILELEFTHEROS gazetesinin haberinden derleyip Türkçeleştirdik – 23.7.2017)


Yunanistan’dan Kıbrıs’a gönderilen “Kıbrıs Dosyası”nda “kayıplar” için veri aranacak…

Lefkoşa, 24 Temmuz 2017 (T.A.K.): Kıbrıslırum Meclis Başkanı Dimitris Şilluris, Yunan Meclisi’nin özel komitesi tarafından toplanan ve yakın geçmişte kopyaları Kıbrıslırum meclisine teslim edilen Kıbrıs’la ilgili gizli dosyalarda kayıplarla ilgili veri aranacağını açıkladı.

Fileleftheros’un “Kıbrıs Dosyası Kayıplar İçin Açılıyor” başlıklı haberine göre Şilluris “Kıbrıs Dosyası”nın teslim alınmasının ardından şu anda önceliklerinin, dosyaların derinlemesine incelenmesi, dijital ortama aktarıldıktan sonra arşivlenmesi olduğunu belirtti.

Dosyaları incelemekte olan uzmanların, kayıplarla ilgili veri olup olmadığını araştırmaya öncelik verdiğini söyleyen Şilluris “veri olduğuna dair bilgi yok ancak en azından bütün olasılıklar araştırılmalı ve bilgiler değerlendirilmeli” dedi.

Öte yandan Haravgi Yunan meclisinin Kıbrıs Dosyası uzmanlar grubu üyelerinden Tasos Sakellaropulos’un, “Kıbrıs Dosyası”nın içeriğiyle ilgili detaylar verdiği söyleşisini yayımladı.

Gazeteye göre Nikos Sampson’dan, Kıbrıslırum siyasi sahnesindeki dengeler analiz edilmeden söz edildiğini, Makarios’a darbeye askeri birlik depolarından silah çalınarak nasıl hazırlanıldığı, 1974 Harekâtı olduğunda subayların pozisyonlarını terk ederek kaçmalarının anlatıldığına işaret eden Sakellaropulos, dosyanın Kıbrıs’a gönderilmesi için “Yunanistan’da, bazı olayların başrol oyuncularının ölmesi beklenmiş olabileceği” kanaatini dile getirdi.

(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 24.7.2017)


BASINDAN GÜNCEL…

BİANET.ORG

“Şeytanın özgürlüğü…”

Murat TÜRKER

Adaletin tecelli etmediği bir diyarda, kendini adaletin temsilcisi ilan eden katillerin hâkimiyetindeki bir düzen.

Uyuşturucu kartellerinin, polisin, askerin, silah tüccarlarının el ele verip beslediği şiddet sarmalında, hukuku temsil edenlerin de fazlasıyla pasif kaldığı bir dinamik. Kayıplar, işkenceler ve ölümlerle kuşatılmış suçsuz halkın kendini belirsizlik ve korkuyla iç içe hissettiği, geleceğe ümitsizce baktığı karanlık bir tablo.

Yıllardan beri gezegenin gündeminden düşmeyen Meksika'daki vahşet hakkında bir film daha diyeceksiniz, fakat La Libertad del diablo (Devil's Freedom/ Şeytanın Özgürlüğü) adlı yapım polisiye bir aksiyon belgeseli hiç değil.

Avrupa'nın ve dünyanın en büyük festivallerinden Berlinale 2017'de saygın Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ödülünü kazanmış olan eser şiddetle iç içe yaşayan, yakınlarını kaybetmiş insanların psikolojik durumunu seyirciye aktarmaya çalışıyor. Tecrübeli sinemacı, yönetmen Everardo Gonzáles suç örgütlerinin onlu yaşlardaki çocukları duygusuz birer katile nasıl dönüştürdüğünü de belgeliyor.

 

Bilinçaltına yerleştirilen korku

Çürümüşlüğü farkettiğinde bir asker ordudan ayrılmaya çalışıyor, girift düzen ancak üçüncü teşebbüsünde başarılı olmasına imkân tanıyor, üstelik hain yaftası yapıştırılmış halde.

Onlu yaşlarının ortalarında ilk cinayetlerini işledikten sonra tamamıyla duygusuzlaşmış çocuk katiller öldürdükleri insan sayısının kendilerine kazandırdığı güç ve iktidar hissini hatırlıyor. Her bir cinayet için beklenen ve genelde verilen mükâfat bazen bir araba, bazen 3 bin dolar, ama bazen de 10 doların karşılığı olabiliyor.

Bir anne hayatında en büyük acıyı, çocuklarının ölü bedenlerini çölde gömülü halde bulduğunda yaşadığını söylüyor. İlgililer tarafından bazen ortaya çıkarılabilen toplu mezarlarda yakılmış bedenlerle, canlı olarak gömüldüğü anlaşılan insanların cesetleriyle de karşı karşıya kalınabiliyor.

Yakınlarının akıbeti hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamayan bir vatandaş kayıp yakını olmanın ne kadar dayanılmaz olduğunu ifade ediyor; ölenlerin arkasından tutulan yas sürecinin eksikliğinde, her geçen gün artan bir acıyla kavrulduğunun altını çizerek. Uyarıcıların etkisinde bağırarak küfür eden, gözleri başka bir dünyadaymışçasına bakan ve çıldırmışçasına agresyona başvuran, barbarlık seviyesindeki katillerle aynı canlı türünün fertleri olduğunu kabul etmekte zorlandığını belirtiyor bir diğeri, kaçırılmaların, dayakların, işkencelerin, tecavüzlerin ve cinayetlerin rutin haline geldiği coğrafyada.

 

Çarpıcı sinema dili

Berlin Film Festivalinden sonra katıldığı Kopenhag'daki CPH:DOX, Jeonju, Docaviv, Seattle, AFI ve Moskova film festivallerindeki başarılı seyahatini sürdüren Şeytanın Özgürlüğü, Guadalajara Film Festivalinde en iyi film, en iyi sinematografi ve en iyi belgesel ödüllerini de aldı.

Zor tahammül edilebilecek içerik, ifadelerine başvurulan kişilerin maske takmış olması sebebiyle daha da çetin bir seyirlik haline geliyor. Ağız, burun, göz ve kulakları açıkta bırakan ten rengindeki sıkı maskeler kameraya konuşanların kimliğini ele vermese de, korku psikozuyla yaşamaya zorlanmış tüm bir toplumun homojen dokusunu ortaya çıkarıyor. Ne de olsa şiddet mağdurları dışında failler de aynı maskelerle yüzlerini gizliyor, pişmanlığın getirdiği eziklik, adaletsizliğin yarattığı ümitsizlik, güvenilen mercilerin yetersizliğinden kaynaklanan çaresizlik aynı potada eriyor. Katlettiği küçücük çocukları hatırlayıp gözyaşı dökenleri de unutmamak lazım.

Bazen likenlerle kaplı çam ağaçlarının arasından puslu bir havada ilerliyoruz, bazen altında onlarca cesedin gömülü olduğunu tahmin ettiğimiz bir çölün kıyısında; sessiz anlar düşünmemize imkân tanıyor, isabetli fotoğraf yönetimi adeta kusursuz, üstelik kasvetli atmosferin yoğunluğunu artıran tınılar eşliğinde. Ölümün sıradanlaştırılmak, hatta yüceltilmek istendiği hastalıklı zihniyetin mağduru, yorgun hatta neredeyse ruhunu teslim etmiş bir toplum.

Ailesinden birçok ferdi kaybetmiş insanlar çoğunlukta. Nefretle dolu olduğunu ifade eden var, sorumlular cezalandırıldığı takdirde affetme duygusunu tekrar hatırlayabileceğini söyleyen de.  Dinî inancı yüzünden intikam hissi beslemediğini, hatta katillerle karşı karşıya geldiğinde gözlerine bakamayıp yüzlerini önlerine eğenlere acıdığını belirten de…

(BİANET.ORG – Murat TÜRKER – 22.7.2017)