Korku…

Serhat İncirli

Sırtımda küçücük bir et parçası oluştu…

Göremiyordum da…

Kaşınıyor, hatta bazen ağrısı bile oluyordu…

-*-*-

Bulunduğu noktayı kaşımayı da başaramıyordum…

-*-*-

Doktor Ahmet Terzioğlu, lise yıllarından ağabeyimiz…

Arkadaşımız…

Aradım; “abi sırtımda bir küçük etcik…” diyene kadar “gel” dedi…

-*-*-

Gittim!

“Uzan” dedi…

Uzandım…

“İğne salıyorum” dedi…

Sezmedim…

-*-*-

“Kestim, alıyorum” dedi.

Kesti aldı!

-*-*-

“Dikiyorum” dedi…

Ve dikti…

-*-*-

“Git, şu gün gel dikişleri alalım” dedi!

Gittim!

-*-*-

Kaşıntı gitti…

Ağrı falan yok…

Ufak sızıntı oldu falan…

Dün dikişler alındı…

-*-*-

Ve kimseye söylemediğim, kimseyle paylaşmadığım bir cins ölüm korkusunu bu yazıyla anlatmak ya da paylaşmak istiyorum!

-*-*-

Benzer durumlarda illet hastalığın ortaya çıktığını biliyoruz…

Doktor, gayet sakin ve gayet kendinden emin bir şekilde “hiçbir şey yok ama laboratuvara göndereceğiz” dedi ya…

Ben orada tılt!

-*-*-

Gelsin gitsin paranoya!

Amma şüpheci olmuşum ya hu!

-*-*-

Allah’a şükür her gün yazıyorum, yürüyorum, bisiklete biniyorum, yürüyorum hatta hafiften beş on metre koştuğum bile oluyor ve unutuyorum ama “ya kötüyse!” diye düşünmekten kendimi alamadım!

-*-*-

Yemin ederim ki “ölümden” korkmuyorum…

Ekmeğimi yedim, suyumu içtim diye düşünüyorum…

-*-*-

Elbette hala çok hayallerim var…

Mesela hala bir motor karavan almak isterim…

Eşimle en azından hafta sonları dilediğimiz yere sürer gideriz…

-*-*-

Veya iki çocuğumun da bu ülkede yaşıyor olmasını çok isterim…

Ama şimdi değil!

Şu anda burada olmalarını doğrusu istemem…

Tatile gelsinler, gitsinler…

KKTC’de şu zamanda yaşamak son derece zor ve acı verici!

-*-*-

Barış, çözüm, savaşsız, silahsız…

Mutlu Kıbrıs…

Bu kelimelerden oluşan hayallerim de hep canlı…

-*-*-

Annem – babam hayatta; Allah ikisine de uzun ömür versin…

-*-*-

İşte korkum bunlar!

Bana bir şey olacağından çok; bana bir şey olursa, bu saydığım hayaller bitecek; eşim, çocuklarım, ablam, annem – babam çok üzülecek falan…

Sevenlerimiz de var mutlaka, onların da üzülmesini istemem…

-*-*-

Haaa bir de Nazım Hikmet’in dediği gibi, “… En fazla bir yıl sürer, 20’nci asırlarda, ölüm acısı” ki bu da ayrı bir gerçek…

-*-*-

Gerçekten çok korktum…

Çok kötü bir Pazar günü geçirdim…

Çok sevdiğim insanların düğününe gidemedim…

Sokağa çıkmak gelmedi içimden…

Bisiklete bindim, az da olsa süreyim istedim, başım döndü…

Eve döndüm!

Korkudan mıdır nedir, birkaç kez kustum…

-*-*-

“Aman kimse benim yüzümden üzülmesin”dir derdim!

Huyum kurusun!

Kimseyi üzmek istemem!

Yani ölsem – ölürsem gerçekten zerre umurumda değil ama akıl, kafa işte!

-*-*-

Neyse; atlattık…

Doktor Terzioğlu, “yok Serhatım, tertemiz” dedi…

Patolojik rapor temiz!

Rahat bir nefes…

-*-*-

Üzmedik kimseyi!

Ama belki de üzülenler olacak bizim raporun temiz çıkmasına!

-*-*-

Siz bu yazıyı okurken, Limnidi’de olacağım…

Bir haftadır çektiğim stresi, denize ve dağlara bırakacağım…

-*-*-

Yazmaya devam…


Famagusta reklamları sürerken, okullarımız açılamayacak…

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem, okulların açılacak durumda olmadığını, öğretmen, öğrenci ve okul idaresinin güvensiz bir ortamda eğitim-öğretim yapmaya çalışacağını belirterek, “Eğitim yılı açılacak, okulların açılma tarihi gelecek ve inşaatlar hala devam edecek.” dedi.

Ne önemi var ki canım!

-*-*-

Bakın, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre ne demiş?

Töre, Türkiye Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin ile yaptığı görüşmenin detaylarını CNNTÜRK canlı yayınında anlatmış ve Şahin’in kendisine Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun “Famagusta” adlı dizinin Türkiye’deki erişiminin kısıtlanacağını ve gösterimine izin verilmeyeceği yönünde bilgi verdiğini söylemiş!

-*-*-

Okullarla ilgili de konuşsalar keşke!

Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yapabilir mesela!

-*-*-

Sevgili Ali Kişmir yazdı; okuyun lütfen…

Ersin Tatar, önüne geleni saraya kabul ediyor ve görüşüyor…

Bu önüne gelenlerden biri, Almanya’da polisten kaçan ve aranan biriymiş!

Çok güldüm!

-*-*-

Tatar’a göre de Famagusta dizisi, Rum-Yunan yanlısı ve gerçekleri saptıracak!

-*-*-

Ama bence en şahane, en kapsamlı açıklama Töre’den geldi!

Hatta Töre, bu açıklamayla, UBP’nin cumhurbaşkanı aday adaylığında rakiplerinin bir adım önüne geçmiştir!

-*-*-

Gerçekten Töre’nin açıklamasına hayran kaldım!

Son derece yaratıcı!

Biraz eksik açıkladı ama olsun!

Töre dedi ki, bu Famagusta filmi işinin kökeninde Rum – Yunan lobisi ve siyonizm, hatta FETÖ’nün de parmağı olabilir…

-*-*-

Ermeni Lobisi ve ASALA’yı unuttu!

IŞİD olabilir mi peki?

Merak da ettim!

Neyse!

Bence AB, ABD hatta İngilizler de var…


Sağlığınıza dikkat edin!

Bir yerde okumuştum…

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gösteriş tutkunu olmak psikolojik olarak, patolojik bir savunma mekanizmasıdır. Sağlıklı bir durum değildir…” demişti…

-*-*-

KKTC’nin ve Türkiye’nin ekonomik durumu ortada!

Türk Lirası’nın gidişatı, “gösteriş yaparak” değiştirilemiyor…

-*-*-

KKTC’de külliye dışındaki hiçbir yapı, yatırım yürümüyor…

-*-*-

Son olarak “yonca kavşağı temel atma rezaletini” yaşadık!

-*-*-

Girne – Lefkoşa yolu üzerine inşa edilecek yonca kavşağının temeli ilk kez atılmadı…

Daha önce de atıldı!

-*-*-

Peki neden?

-*-*-

Hemen açıklayalım…

Burada tek bir hedef var; sürekli KKTC’ye yatırım yapılıyormuş gibi göstermek!

Ve iç siyasette puan toplamak!

Yani bir anlamda gösteriş yapıp, oy toplamaya çalışmak!

-*-*-

Oysa buna gerek yok ki!

Gösteriş yapmayın; rezil oluyorsunuz!

-*-*-

Önceki temelin üzerine üç – dört el arabası çimento dökülmüş!

Paslı demirler antipasla boyanmış!

(Fotoğrafta görebilirsiniz…)

Ve alkışşşşş!

Heşşşaaaa!

-*-*-

Bir kere de, “yolu bitirdik, şu projeyi tamamladık” deyin!

Ne olur gösteriş yapmayın!

-*-*-

Yapıyorsanız, doktorlar ne diyor?

“Gösteriş tutkunu olmak psikolojik olarak, patolojik bir savunma mekanizmasıdır. Sağlıklı bir durum değildir…” diyor!

Ben demiyorum!