BİR İSYAN
Evet, her gün ve her geçen gün daha da artan bu korkuyla biniyorum arabaya. Yaklaşık 13 yıldır, haftada altı gün Girne- Lefkoşa Yolu’na koyuluyorum… Sabah- akşam…
Yaş aldıkça ama özellikle de anne olduktan sonra artan hayata dair endişeler, neredeyse ayda birkaç kişinin yaşamına neden olan trafik kazaları nedeniyle travma yarattı birçoğumuzda olduğu gibi bende de…
Ne yazık ki ölümlü trafik kazalarına karşı duyarlılığımız da azalıyor toplum olarak aslında. Zaten trafik kazalarına da ‘Kıbrıslı ırkçılığı’ ile yaklaşıyoruz ya, o ayrı mesele… Yaşamını yitirenler Kıbrıslı ise birkaç gün ‘ah- vah’ ediyoruz, yok yabancıysa pek de gündemimizi meşgul etmiyor maalesef.
Ateş düştüğü yeri yakıp kavuruyor oysa…
29 oldu henüz yılın bu zamanına kadar trafikte kaybedilen canların sayısı… Ya geride kalanlar?
Çocuklar, eşler, anne- babalar?
Trafikte olduğum sürece ‘ya şimdi bir kaza olsa, bir anda yok olsam… Oğlum, ailem, sevdiklerim…’… Düşüncesi bile çıldırmaya yeter.
KORKUYORUM!..
Ne kadar ‘dikkatli’ olsam da, kapkaranlık, arabanın trambolinde gibi zıpladığı, bariyersiz yolda ‘ya karşıdan biri gelirse ne yaparım’ diye düşünüyorken buluyorum kendimi.
ÇOK KORKUYORUM!..
Çünkü ‘bir şeyler yapması gerekenler’ benim kadar korkmuyor, endişe etmiyor, görüyorum.
Herkes sadece ‘ne yapılması gerektiğini’ söylüyor, henüz yapan yok.
Ne bekleniyor ki hâlâ? Kaç kişi ölmeli daha?..
Söylenecek her şey söylendi, yeterince aileye ateş düştü…
Kimse artık ‘para yok’ bahanesi etmesin, insan hayatını ve sağlığını koruyamayacaksa da bu devlet artık yok olsun gitsin!..
BİR RİCA
Ne kadar iyi avcı olduğunuzu değil, ne kadar cani olduğunuzu düşünüyoruz!
Hayvanları ve doğayı çok seven biri oldum hep… Hiçbir zaman çok aktif bir hayvan sever olamadım ne yazık ki ama hep duyarlı oldum.
Çocukken en yakın arkadaşım bir kuzuydu… Ve omzumdaki iki beyaz güvercin… Ata binmeyi öğrendim çok küçük yaşta, sonraları bir köpeğin bakımını üstlendim, en son da ‘nankör’ denen bir kedi öğretti hayvanların ne kadar akıllı ve vefalı canlılar olduğunu… Bugün 2 yaşındaki (artık 3) oğlumu da hayvan ve doğa sevgisi ile büyütmeye, canlılara zarar vermemesi gerektiğini öğretmeye çalışıyorum.
Ve yine bir av sezonu açıldı, sosyal medya ‘ölü hayvanlarla’ doldu.
‘Ava meraklı’ hatta kendilerini ‘Av hastası’ olarak tabir eden kişilerin, bu ‘hobileri’ için bekledikleri saygı, doğaya ve canlılara saygısızlık olarak bir kez daha yüzümüze vurdu.
Şiddetin bu kadar arttığı, insanların psikolojilerinin darmadağın olduğu bu günlerde, hele de ellerinde tüfek, önlerinde ölü hayvanlarla çocuk fotoğraflarına dayanamıyorum!
Avcılık Federasyonu veya yetkili her kimse, avcı dostları bu konuda da uyarsa, hatta bu konuda bir duyarlılık yaratılması için öncülük etse ne iyi olurdu.
Lütfen hobinizi, sporunuzu veya adı her neyse bu zevkinizi yaparken beklediğiniz saygıyı başkalarına da gösterin. Çocukları silahtan, canlılara zarar vermekten uzak tutun. Sosyal medyadan ‘öldürdüğünüz’ canlıların fotoğraflarını paylaşmayın.
Emin olun, ne kadar çok canlı öldürdüğünüzü görmek, ‘ne kadar iyi bir avcı olduğunuzu’ değil, ‘ne kadar cani olduğunuzu’ düşündürüyor!
(Bu yazıyı 6 Kasım 2018’te yazmışım… Üzerinden bir yıl geçmiş ama maalesef manzara değişmemiş… Yeniden paylaşmak istedim, belki birkaç kişiye daha ulaşır ümidiyle).
BİR ALINTI: Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasa Tasarısı yarın Meclis Genel Kurulu'nda oylanacak. KIBTEK için var olan sınırlı özerkliği de ortadan kaldıracak yasa ile KIBTEK bütçesinin genel bütçe içerisinde yer alması ve harcama yetkisinin maliyeye verilmesi öngörülüyor. (Tuluy KALYONCU)