Kim kimi koruyor bilmiyorum.
Ama bir terslik var.
Kıbrıs’ı yurt bilen insanların yeterince korunmadığı gün gibi ortada!
Polis müdürü ya da komutanı Saray'a çağırmak da yetmiyor.
Hani, nerede yargılanıyor, Meclis'in çatısına çıkan iki kişi?
Peki gazete binasına tırmananlar, camları kıranlar, taş savuranlar, nerede?
Niye hukuk önüne çıkmıyorlar, neden yargılanmıyorlar, bu şiddet bu kadar mı “olağan” sizce, bu kadar mı “sıradan...”?
Ülkede adaletten söz etmek mümkün olmayacak, eğer yapanın yanına kalırsa...
***
Kıbrıs'ın demokratik değerlerine ve özgürlüklerine saygı göstermek, bu yurtta ayrımcılığı önlemek ve çatışma potansiyelinin önüne geçmek böylesi bir kararlılıkla mümkündür.
Yeniden soruyorum!
Elinde bayrak Meclis’in tepesine tırmanan, iradeye meydan okuyan, güç gösterisi yapanların ARDINDA kim vardır?
Linç girişimine dönüşen o meşum eylemi kim sahiplenmiştir?
Gözleri ‘Madımak Madımak’ saldırıya geçenlerin koruyucu melekleri kimlerdir?
***
Ülkenin önemli hukuk insanlarından biri Hakkı Celal Önen’in söyledikleri son derece dikkat çekicidir.
“Hem mülke tecavüz var, hem de tehdit var. Vatandaş olanlara dava okunur. Vatandaş olmayan bir kişinin bir eyleme katılması suçtur. Bunların sınır dışı edilip edilmemesi İçişleri Bakanı’nın takdirine bağlıdır, suç işleyen bir yabancı kişinin sınır dışı edilmesi karar veya önerisini mahkeme de emredebilir. Hatta sonradan kazanılmış vatandaşlığı olan bir kişinin vatandaşlığı da iptal edilebilir.”
***
Kimse “gerginliğin artması” taraftarı değildir, uzlaşı kültürü hepimize gereklidir.
Ama eğer ikna edici hiçbir yargılama olmazsa, o durumda, “şiddet” sıradanlaşacak, demokrasiden söz edilemeyecektir.
Bu eylemde “koruma kalkanı” olarak görülen adres Türkiye’deki iktidardır!
Talimat oradan gelmiştir.
Ve bu “algı”yı ortadan kaldırmanın yolu hukukun gereğini uygulamaktır.