Köstence’nin tatil merkezi olarak anılan Mamaya’da dikkati çeken bir başka şey de, Otellerdir. Bugün “otel” olarak kullanılan bu yapıların dizaynından renklerine kadar, Makedonya’nın Doyran tatil merkezindeki yapılarla benzerliği şaşırtır derecededir. Bunun nedenini biraz düşündüğümüzde şu ortaya çıkıyor: Komünizm döneminde yurttaşlara devlet tarafından tatil mekanlarının ve imkanlarının sağlanması açısından düzenlenen otellerdi. Lüks anlayıştan uzak, “standart” bir yapı. Hatta biraz “ruhsuz” bile denilebilir. Fakat günümüzde bu yapılar yeniden restore edilmekte, günümüz tatilcilerinin beklentilerine göre geliştirilmektedir. Kaldığımız otel de aynı mantık içerisinde düzenlemelerle güncelleştirilmekte. Fakat çalışanlardaki davranış soğukluğu ve standartlaşma ne yazık ki daha pek deyişime uğramamış. Kominzmin o katı kural ve disiplininin varlığını sezmek mümkündür. Elbette dünyanın dönüşüne göre burası da değişecek, yeni adımlar atılacaktır.
Ertesi gün Sempozyumun gerçekleştirileceği Köstence Denizcilik Üniversitesi yanında bulunan Yoan Roman kütüphanesine gidiyoruz... Sempozyuma katılanlar arasında, Romanya'daki Türk tarihini ilk kez kaleme alan ve bölgede bir duayen olarak anılan Prof.Dr. Mustafa Mehmet hocamızla da karşılaşıyoruz. Mustafa hocamızla yaptığımız sohbetlerde, buradaki sosyo-politik, tarihsel sürecin nasıl gelişmekte olduğu konusunda epey bilgiler almış olduk.
Sempozyum başlangıcından önce, Türkiye'den gelen sanatçılar tarafından açılan "Karma Türk Sanatları" sergisini gezmiş oluyoruz.
SEMPOZYUM AÇILIŞI
Sempozyum açılış konuşmasını yapan ve bu organizasyonun başını çeken T.C. Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Başkanı Prof.Dr.İrfan Ünver Nasrattınoğlu, sempozyumla ve katılımcılarla ilgili genel bir bilgi verildikten sonra, 2 tam gün sürecek olan sempozyumun ilk oturumuna başlanmış oldu. Sempozyum'a; Türkiye, Romanya, Kırgız, KKTC, Azerbaycan ve Moldova'dan gelen araştırmacılar, akademisyenler katıldı. Kuzey Kıbrıs'tan ise, Harid Fedai, Şevket Öznur ve ben, sempozyumda bildirilerimizi sunmuş olduk...
KADRİYE HANIM
Sempozyumda ben; "Oğlan Oğlan Kalk Gidelim Türküsü'nün Kıbrıs, Anadolu, Başkanlardaki Dolaşımı" başlıklı bildirimi sunduktan sonra, izleyiciler arasından bir bayan ayağa kalkıp, söz konusu türkünün Köstence ve Tatarlar arasında da söylendiğine dikkat çekerek türküyü seslendirmesi, sempozyuma apayrı bir renk katmıştı. Doğrusu benim için çok büyük bir sürpriz olmuştu. Daha sonra türküyü okuyan bayanın, bu bölgenin en eski tanınmış sanatçılarından ve taş plakları bulunan Kadriye Nurmamet olduğunu öğreniyoruz. Avukat olan Kadriye hanımla bir röportaj yapmak artık kaçınılmaz olmuştu. Sunumların sonlandığı anda Katriye hanımla sakin bir yer bularak sohbet etmeye başlıyoruz. Bu ve buna benzer türküleri ninesinden, annesinden dinlediğini söyleyen Kadriye hanım, söz konusu türkünün Kıbrıslı Türklerde “anonim” olarak söylendiğini duyması, öğrenmesi karşısında bu kez şaşırma sırası ona düşmüştü. Fakat bir düşünün, böylesi bir gtesadüf nasıl olabnilir ki?. Kadriye hanım, sempozyumla ilgili duyuruyu bir yerlerde okuyor, bildiriler arasında kendisinin seslendirdiği “Oğlan Oğlan” türküsüyle ilgili bildiri başlığımı görüyor ve merak ediyor. Yani tamamen meraktan doğan
Sempozyumu tamamladıktan sonra yine akşam yemeğini almak için Yat Limanmına gidiyoruz. Fakat benim ve Şevket arkadaşımın kafasında yine Mamaya sahil şeridinde bir restoran-barda oturup buraya özgü şaraplardan tatmak vardı. Öyle de yaptık. Balığımızı yedikten sonra Mamaya’ya dönüp bir restoran-bar’da oturup Karadeniz’in esintisine karşı kırmızı şarabımızı yudumlarken bir yandan da buraya özgü müziklerle kulaklarımızı doldurmaktaydık. Daha önce de belirttiğim gibi, buradaki yiyecek-içecek fiyatları bizlere nazaran çok ucuz. Böyle olunca da bu konuda harcamalarımız sınır tanımıyor.