Giderek daha baskın hale gelen seçim tartışmaları içinde kendimizle ya da hayatımızla ilgili yeni ve anlamlı değişikler peşindeyiz. Bir yandan memnun olmadığımız koşulları değiştirmek, kendimizi daha iyi hissetmek istiyoruz, diğer yandan da alıştığımız gibi yaşama rahatlığından vazgeçmiyoruz. Ancak unutmamalıyız ki koşullar değil, kararlar değiştiriyor hayatımızı...
Eğitim için de durum, yukarıda bahsettiğimden farksızdır… Zil çaldı ve okulların ikinci dönemi başladı… Okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve meslek liselerde öğrenim gören yaklaşık 52 bin öğrencimiz bugün öğretim yılının ikinci yarısına başladı…
Bu 52 bin çocuk ve genci, nitelikli birey yapmak için öğretimin ilk yarısında pek de iyi bir performans gösterdiğimiz söylenemez. İkinci yarı daha iyi mi olacak dersiniz yoksa ilk yarından beter mi?
Peki, ama onca olumsuz koşula rağmen ikinci yarıyı, ilkinden daha başarılı hale getirmek için ne yapmalıyız? Yazın başlığında da yer aldığı üzere hayatımızı koşullar değil, kararlarımız değiştiriyor. O yüzden kararlarımızı gözden geçirmeliyiz. Çünkü değişim, değişimin bir parçası olmakla başlar. Değişim kolay değildir ve hatta değişim yolları çetindir. Ne var ki bir kurtarıcı ya da kahramanla değil, kendinde o gücü hisseden, o güce inanla başlar.
Bu nedenle değişim adına vereceğiniz kararlar, kendiniz için de, çocuğunuz için de başarıya giden yolda atacağınız en önemli adımdır. Genelde çoğunluğun istediği ve çevre tarafından kabul ettirilmiş davranışlar başarı örnekleri olarak karşımıza çıkar. Oysa gerçek anlamda başarı bunlardan çok daha farklı bir şeydir… Çocuğunuz gerçek performansını yakalaması, bu performansını artırmasını ve anlamlı bir başarı elde etmesini sağlamak için anne-baba olarak almanız gereken üç önemli karar var:
- Başarı tanımınız değiştirin ve onu tanıyın: Eğitim sisteminin çarpık durumunun sizi etkilemesine izin vermeyin. Bunun için de yapmamız gereken ilk ve en önemli şey “başarılı olma” tanımımızı gözden geçirmektir. Sınavda en yüksek not almanın gerçek başarı olmadığını kavrayınız. Çocuğunuzu tanıyın, güçlü yanlarını, keyif alarak yaptığı işleri, yeteneklerini keşfedin. Özel eşyalarına ve düşüncelerine saygı gösterin. Onun başarısını, yeteneklerini göz önüne alarak değerlendirin.
- Onu başkalarıyla kıyaslamayın: Başarıyı tanımlamak için sıklıkla başvurduğumuz hatalı bir olgu var; “başkasıyla kıyaslama”… Çocuğunuzu başkaları ile kıyaslamanızın hiçbir anlamı yoktur. Çünkü gerçek başarı; bireye ait yetenek ve kapasitelerin gelişimi demektir. Bu yüzden onu başkaları ile değil sadece kendisi ile karşılaştırın… Sınıf arkadaşlarının, komşu çocuklarının ya da diğer akranlarının elde ettiği birincilikler, sınavlarda aldığı yüksek notlarla değil, kendisinin daha önceki ve şimdiki düzeyleri ile ilgilenin…
- Evdeki öğretmen olmaktan vazgeçin, ona anne-baba olun: Çocuklar eve geldiklerinde ya da okuldan sonraki zamanlarında en son ihtiyaç duydukları şey öğretmen edasıyla onlara davranan anne-babalardır. Onun ihtiyaçlarını ondan daha iyi biliyormuşsunuz gibi ona yeni yeni ödevler, yeni yeni çalışma soruları ya da daha fazla özel ders ve artırılmış dershane günleri yaratmayın. O, evde öğretmen rolü üstlenmiş bir yetişkin değil, onu anlayan bir anne-baba ister…
Çocuklar, dürüst, tutarlı, sorularına anlamlı yanıtlar veren ve koşullara göre değil, hedefledikleri değişimlere yönelik kararlar alabilen anne-baba ister. Zaten gerçek başarı da bu tutum sonucunda gelir.
Yeni Nesil Öğrenme
Eğitimde Değişimin Engelleri
Ünlü eğitim bilimci John Dewey, “canlı ve cansız arasındaki en önemli fark, birincisinin kendisini sürekli olarak yenilemesidir” der. Bu tanımlamaya katılmamak mümkün değil… Canlı, yaşamını sürdürmek için çevresindeki güçleri ve olanakları kendi yararına değerlendirmeye çabalar. Bu çabalar da giderek yeni yaşam biçimlerini ve buna bağlı olarak bilgi ve deneyim birikimini oluşturur. Bu da değişimin ta kendisidir…
Kuşkusuz toplumsal değişmeyi etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bu faktörler arasında “bilim ve teknolojideki gelişmeler, kentleşme, demografik değişmeler, aile yaşamındaki değişmeler, ekonomik yapı, doğal çevre, demokratik gelişmeler, değerler, ideolojiler ve insanlar arası çekişmeler” gibi birçok olguyu sıralayabiliriz. Ancak bu listenin ilk üç sırasında daima eğitim, medya ve siyasal yapı vardır.
Elbette ki eğitim, toplumsal yapının en temel unsusudur. Bu nedenle eğitim ile toplumsal değişim arasında ilişki diğerlerine oranla çok daha etkilidir. Ancak ne yazık ki en uzun zamanı alan değişim de eğitimle olandır. Bu yüzden listedeki diğer önemli iki madde olan medya ve siyasi yapı çoğu zaman öne çıkmaktadır. Ancak bu öne çıkmaların bize yaptırdığı tek bir yanlışın, bütün doğrularımızı götürdüğünü fark ettiğimizde hatalı kararların geleceğimizi ne denli acımazsızca etkilediğini anlarız. Ancak çok geç kalmış oluruz. Çünkü sonuçları değiştirmek için, başlangıçları değiştirmeye başlamalısınız…
Bir Resim, Bir Mesaj
Sosyal Medya ve Etkileri
Sosyal medya paylaşımlarımız ve yorumlar hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Üstelik psikolojimizi bozma pahasına…