İnsan annesini-babasını, doğacağı ülkeyi, ait olacağı toplumu, deri rengini, göz rengini seçemez.
‘Saç rengi’nden de söz edecektim, ama boyalar sağolsun!
Bunları seçemez, ancak başka seçimler çıkar hayatta karşısına...
Kritik anlardır o ‘karar an’ları...
Hayatta her seçim kritiktir aslında...
Okul seçmek önemlidir mesela...
Arkadaş seçmek hele!..
Ve tabi ki eş...
En iyi, en doğru seçimi yapmak ister insan...
Hayatına yön verecek, geriye kalan yaşamını şekillendirecek eşiktedir çünkü...
‘Kader’ algısına inat, geleceği kendi kararıyla şekillendirme iradesidir bu...
Ve nasıl kullanıldığıdır önemli olan...
**
‘Seçim’ mevzuuna böyle bakmakta fayda vardır.
Sanki sıradan bir iş, pasifçe geçiştirilmesi gereken bir görevmiş muamelesi yapmak doğru değildir seçimlere...
‘Demokratik hak’ olması bir tarafıdır işin... Ve bu tür hakların elde edilmesinde uzun, zorlu, sert kavgalar ve mücadeleler rol oynamıştır.
‘Hak’ dediğiniz ‘armut’ değil ki, ağaçta pişsin, ağzımıza düşsün!..
İnsanlık tarihi ‘hak’ kavgasıyla geçmedi mi?
Kuşkusuz öyle...
Ve hala bitmedi o mücadele...
**
Seçimin ciddiye alınması gereğinin bir başka nedeni ise, ‘yarın’a şekil vermekle doğrudan ilgili...
Nasıl ki okul, arkadaş, ev, eş seçerken ‘doğru seçim’ yapmak gerekir, siyasal seçimlerde de durum aynıdır.
Üstelik bireysel kararlar sadece kişiyi ve yakınındakileri etkilerken, siyasi kararlar toplumun genelinin kaderine doğrudan etki eder.
Manavdan domates alırken eğer ‘çürük’lerle doldurursanız sepeti, en çok evde azar işitmek ya da salatada çirkin görüntülerle karşılaşmaktır bunun bedeli...
Oysa sandıktaki yanlış tercihler topyekun herkesin geleceğini karartır.
**
Nisan ayında iki kez sandık başına gideceğiz.
19 Nisan’da birinci tur...
26 Nisan’da ikinci tur...
Yeni Cumhurbaşkanı, kritik bir seçim sonrasında belirlenmiş olacak.
Sandığa atılacak her oy, ‘toplumsal irade’yi yansıtması bakımından büyük önem taşıyacak.
‘Kıbrıs sorununun bir numaralı mağduru’ sıfatıyla Kıbrıs Türk Toplumu, ya berhava edilmiş müzakere masasının yeniden kurulması, federal çözümün gerçekten zorlanması ve dünyaya ‘barış isteriz’ mesajı verecek 5 yıllık bir kaybın ardından...
Ya da ‘çözümsüzlük çözümdür’den ötesini hiç istemeyen, ‘Rumlar toprak ister’ retoriğinden çıkamayan şimdiki zihniyet önümüzdeki dönemde uluslararası hukuk ve siyaset alanında ayağımıza dolanmaya devam edip gidecek.
Domates seçimi değil ki bu!..