Kıbrıs sorununda yaşadığımız on sekiz aylık yapıcı süreç kendi içinde zorluklarla bugüne dek geldi. 1. ve 2. Mont Pelerin süreçlerinde sarf edilen performanslar, liderlerin sonuç odaklı çalışma anlayışlarında farklılık olmadığını, Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın daha somut ve sonuçlandırıcı bir yöntemle hareket ederken Kıbrıslı Rum Liderin daha çok zaman ve daha çok diyalog ihtiyacı üzerinde durduğunu bize gösteriyor.
Doğrusu bugüne kadarki sürece baktığımda, her iki liderin de açık bir şekilde bir diğer tarafı “gafil avlamadan”, “üstünlük kurma çabasına girmeden” çalıştığını okudum. Basın açıklamaları da bunu teyid eder nitelikteydi.
Sonuca doğru koşarken, her iki tarafta ciddi endişelerin belirdiğini özellikle Kıbrıs Rum iç kamuoyunda olumsuz baskının yükseldiğini, medyanın Anastasiades’e ciddi anlamda yüklendiğini izledik.
Her iki tarafta hakim psikolojik baskı altında liderlerin ve müzakere heyetlerinin, özgür irade sergilemesi kolay değil.
Kuzeyde hükümetin, samimi olmayan ve dolaylı yollardan engel koyan tavırları yanında Güneydeki ortam tansiyonu daha da yükseltti.
1. Mont Pelerin görüşmelerine gitmeden önce, Kıbrıslı Rum müzakere heyetinin varılan mutabakatları, yeniden görüşmek istemesi ya da bu yönde sinyal vermesi taraflar arasındaki güven bunalımının oluşmasında temel etmen oldu, diye düşünüyorum. Çünkü adım adım yol alırken, daha önce varılmış uzlaşılarla ilgili oluşan endişe yoğunlaşması güven bunalımını getirdi. Sanırım kritik nokta burasıydı ve bu nokta aşılmadan format değişikliğine gitmek, yeni formatta yani İsviçre toplantısında da ortamı olumsuz etkilemiş olabilir.
Çünkü hatırlayacağınız üzere yine aynı dönemde kamuoyu önünde birbirlerini suçlama demesek de doğrulama, düzeltme çabaları bayağı yükselmişti.
* * *
Bundan sonra, “herhangi bir” sürecin başlamasının bir işe yarayacağını düşünmüyorum. Bu süre zarfında varılan mutabakatları gözeten, sonuç alıcı adımların atılmasını hedefleyen bir düzenlemeye, programa ihtiyaç vardır. İki liderin konuşmalarında bu karşılıklı saygıyı görmek umut vericidir. Bu saygının, pratiğe yansıtılma zamanıdır.
Elbette Yunanistan’ın bu noktada kendince oyunbozan bir rol oynadığını düşünmek saflık olur. 1. Mont Pelerin zirvesinde, Kıbrıslı Türk Liderin beklemediği Toprak oranı hamlesi karşısında şaşıran Anastasiades’in Yunanistan kartını kullanmasından başka bir şey yapıldığını düşünmüyorum.
Önümüze bakarken eğer Yunanistan ve Türkiye kartlarını kullanarak bir güç savaşı yaratma özlemi varsa hiç başlamaya gerek yok. Yine iki Liderin öncülüğünde ve Türkiye ile Yunanistan’ı da etkileyen bir dönem şart. Üstünlük yarışı, güç yarışı kesin barış sürecini öldürür.
Kıbrıs sorunu sadece iki liderin sorunu değildir. İki Liderin öncülüğünde çözülecek bir sorundur. Yunanistan ve Türkiye’nin bu büyük şansı bu iki Lidere vermeleri gerekir. Alacakları karara saygı duyarak vermeliler. Cesaretlendirerek vermeliler. Koşul koymadan vermeliler.
Sonuç son noktada bu iki ülkenin tavrı ile belirlenecektir.
Gerçek olan budur.
* * *
Kontrolsüz, barış yapacağımız kişileri suçlayan iletişim yöntemleri toplumları olumsuz etkiler. Bu noktada eleştirilmekten korkulmamalıdır. En samimi olanlar ve en çok yapıcı eleştiri yapanlar, barışı en çok isteyenler, barış sürecini yürüten Liderleri en çok destekleyenlerdir. Bu unutulursa, zararı büyük olur. Çok dikkat edilmeli.
Kriz yeniden başlama, nefes alma ve çalışmak için, öz muhasebe için, nerede yanlış yapıldı sorusunu sormak için iyi bir şeydir.
Yapabilene !