Krizler ve Saray’ın rolü

Sami Özuslu

Koalisyon hükümetlerinin farklı konularda değişik düşünce ve hassasiyete sahip olması doğaldır.

Sonuçta iki farklı partiden söz ediyoruz. Biri solda, diğeri sağda… Tabanları farklı, beklentiler farklı…
Koalisyonlar bu yüzden zordur, ama uzlaşı kültürü ile uzun soluklu ve sağlıklı koalisyon hükümetleri yaratmak da imkansız değildir.

Kuşkusuz uzlaşı prensipler ve ilkelerle belirlenmelidir. Günübirlik sıkıntıların aşılmasında iyi niyetli ve empatiye dayalı tavırlardan çok hükümet programı, koalisyon protokolü gibi uzlaşı metinleri önemlidir.
Alınan kararlar, atılan adımlar bu metinlere uygun olursa ve herkes de attığı imzaya saygı gösterirse sorunlar daha az sıkıntıyla giderilebilir.
‘Normal’ ülkelerde durum budur.

**

Gelin görün ki bizim gibi ‘normal olmayan’ ülkelerde koalisyon hükümetleri ‘Yedi Kocalı Hürmüs’ gibidir. Çok karışanı, pek çok arabozucusu vardır.
Bu yüzden koalisyonları sürdürmek çok daha zordur.
Malum, KKTC’de ‘hükümetin daimi ortağı’ TC Yardım Heyeti ve TC Lefkoşa Büyükelçisi’dir. Her konuda bir bildiği, bir diyeceği vardır.
Şimdilerde daha az hissedilir olsa da, ‘asker’ de hükümetlerin karar ve icra süreçlerine katılım gösterir.
Ve bir de ‘Saray’ var tabii…
Parlamenter sistemin ‘sembolik Cumhurbaşkanı’ gibi değil, ‘Başkanlık rejimin başı’ gibi davranma eğilimi varsa Saray’dakinde, koalisyonların işi var demektir!

**

Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı’nın çeşitli görev, yetki ve sorumlulukları vardır. Ancak Cumhurbaşkanı’nın ‘sorumsuzlukları’ da aynı Anayasa’da yazmaktadır.
103’üncü maddeye göre “Cumhurbaşkanı, görevleri ile ilgili işlemlerinden sorumlu değildir. Cumhurbaşkanı ile birlikte imzalanan kararnamelerden, imzası bulunan başbakan ve ilgili bakanlar sorumludur.”
Yani atamalar, tayinler, terfiler ve diğer kararnamelerin sorumluluğu hükümetin omzundadır. Cumhurbaşkanı’nın değil.
Elbette Cumhurbaşkanı da o makama halkın oyuyla gelmiştir ve her konuda söyleyecek sözü olmalıdır.
Ama bunu yaparken yürütmenin tıkanması için değil, daha iyi işlemesine katkı için hareket etmelidir.

**

CTP-DP koalisyon hükümetinin yaşadığı birkaç sıkıntı ve krizlerde Saray’ın etkili olduğu görülüyor.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, hükümetten gelen bazı atama kararnamelerini Kamu Hizmeti Komisyonu’nda kendi istediği olmadan imzalamadı.
Polis Müdürlüğü için hükümetten giden ismi onaylamadı.
Geçici istihdamlarla ilgili tartışmada açık taraf olmadı ama Eroğlu’nun DP içindeki UG kanadı vasıtasıyla konuya müdahil olduğu herkesin bildiği bir sır…

**

Bu tür krizlerin devam etme olasılığı yüksektir.
Eroğlu İrsen Küçük’ten ‘kurtardığı’ UBP’de ipleri eline almış vaziyettedir.
UG’liler vasıtasıyla DP içinde de giderek ‘gizli lider’ olmaya niyetlidir.
Bengü Şonya ve başka bazı üst düzey DP’liler bu durumdan rahatsızdır, ancak Serdar Denktaş Eroğlu’na angaje olmuş bir görüntü içindedir.
Özellikle Kıbrıs sorununda uygun bir momentte ‘bir vesile’ yaratarak hükümette daha büyük krizlerin çıkması olasılığı çok yüksektir. Ahmet Davutoğlu’nun Kıbrıs ziyaretinde yaşananlar buna bir ipucudur.
Zira Eroğlu’nun bütün niyeti 2015 Nisan ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar UBP ile DP’yi daha da yakınlaştırmak, her iki partide ipleri elinde tutmak, bu yılın Haziran ayında yapılacak yerel seçimlerde ittifaklar kurdurmak ve seneye kendisi için uygun bir zemin yaratmaktır.
Tüzük kurultayı sonrasında UG kanadının DP’de yetkili organlara girmesinin önü açılmıştır. Ocak’taki seçimli kurultay sonrasında Eroğlu DP içinde daha da etkin olma hesabındadır.

**

Anayasa gereği ‘devletin ve toplumun birlik ve bütünlüğünü’ temsil etmesi gereken Cumhurbaşkanı bu tür hesaplar içerisindeyken elbette hükümetin işi kolay değildir.
Hele koalisyon ortağı da Cumhurbaşkanı’na bu kadar angajeyken Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’nun ve CTP’nin işi zordur.
Saray-hükümet ilişkileri dikkatle izlenmelidir.