İHRACAT… “Eskiden Türkiye’ye enginar göndermezdik. Şimdi Türkiye’ye enginar ihracatı yapıyoruz. Eskiden süt ürünlerinin ihracatını yapamazdık şimdi KKTC ihracatının yüzde 40’na dayandı. Bunlar hepsi yükselen ivmelerdir. Ama yeterli mi? değil. Bugün KKTC’den ABD’ye, Japonya’ya hellim satılıyor. Biz buralara kadar ürün satabiliyorsak, ambargolara ve izolasyonlara rağmen aslında bizde bir şey var.”
İŞ GÜCÜ… “Yabancı işçiye hiçbir zaman karşı değiliz. Ama dışarıdan gelen sayının azalması ve içeriden iş gücü bulunması için de çeşitli tedbirler alınmalıdır. Bizim en büyük sorunumuz ara eleman yetiştiremiyor, bulamıyoruz.”
ÖZELDE SENDİKALAŞMA…“İşletme içerisinde her iki tarafında kazanacağı her iki tarafında çıkar ve menfaatlerinin gözetecek bir sistem yaratılmasında hiçbir sakınca yok. Yeter ki biri diğerinin gözünü çıkarmaya kalkmasın.”
ASGARİ ÜCRET… “Eğer iş yerinde çalışanın iyi bir şekilde çalışmasını istiyorsanız aslında asgari ücretin önüne arkasına bakmıyorsunuz. Bu anlamda ‘asgari ücret budur ve ben bunu vereceğim’ mantığı pratikte uygulanamaz.”
Fayka Arseven KİŞİ
Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO) Başkanı Candan Avunduk, ambargo ve izolasyonlara rağmen bugün birçok ülkeye ihracat yapıldığını vurguladı.
Tüketen bir toplum olduğumuz kadar yavaş da olsa üretimde bir ivme kazanıldığına işaret eden Avunduk, “Eskiden Türkiye’ye enginar göndermezdik. Şimdi Türkiye’ye enginar ihracatı yapıyoruz. Eskiden süt ürünlerinin ihracatını yapamazdık şimdi KKTC ihracatının yüzde 40’na dayandı. Bunlar hepsi yükselen ivmelerdir. Ama yeterli mi? değil. Bugün KKTC’den ABD’ye, Japonya’ya hellim satılıyor. Biz buralara kadar ürün satabiliyorsak, ambargolara ve izolasyonlara rağmen aslında bizde bir şey var” dedi.
Ara eleman konusunda ise yaşanan sıkıntıya değinen Avunduk, bu iş gücünün Türkiye ve üçüncü ülkelerden gelen iş gücü ile karşılandığını mutlaka ara eleman yetiştirilmesine yönelik tedbirlerin alınması gerektiğine dikkat çekti.
Organize olmamış bir sanayi bölgelerinin olduğuna da işaret eden Avunduk, sanayi bölgelerinin yönetiminin sanayiciler tarafından yapılması gerektiğini söyledi.
Ülkedeki en büyük sorunun siyasi istikrarsızlık olduğunu da vurgulayan Avunduk, “en önemli beklentimiz bir an önce siyasi istikrarın sağlanmasıdır” dedi.
Bu hafta KTSO Başkanı Candan Avunduk ile yeni dönemden beklentilerini, sanayicilerin sorunlarını konuştuk.
- YENiDÜZEN: Yeni bir hükümet kurulacak. Yeni dönemden beklentileriniz neler?
- Candan AVUNDUK: En büyük beklentimiz siyasi istikrarın sağlanmasıdır. Çünkü ülkemizde 8-9 ayda bir hükümet değişikliği oluyor. Seçimlerin hemen ardından erken zamanda hükümet kurulmalıdır.
İçinde bulunduğumuz bölge Organize Sanayi Bölgesi ancak burası organize değil. Bu anlamda organize sanayi bölgelerinin yönetimi sanayiciler tarafından yapılmalıdır. Bununla ilgili yasal alt yapının da siyasiler tarafından hazırlanmasını istiyoruz.
Büyük sorunlarımızdan biri de kamudaki verimsizlik. Bu sorun biran önce çözülmelidir. Çünkü birçok dairede birçok iş bir iki kişinin üzerine yığılmış vaziyette iken bir başka dairede 7-8 memur boş oturmaktadır. Üstelik kamudaki verimsizlikten çalışanlar da rahatsız.
3’lü kararnameler de ciddi bir sorun. Müşavir ordusunu biz ne zaman yok edeceğiz? En verimli çağlarında insanları siyasi nedenlerden evlerine yolluyoruz, hesaplarına da maaşlarını. Bu hem bütçeye problem hem de verim alacağımız insanları harcıyoruz. Bu ülke olarak bizi yordu. ;
Kamuda liyakate ve verime dayalı bir sistem gelmelidir.
Üretim bizim için çok önemli. Ülkemizde inşaat, turizm ve eğitim sektörü lokomotifimiz oldu. Bu sektörlerin ihtiyaçları olabildiğince karşılanmalıdır. Çünkü iç pazarda eli kuvvetli olan sanayicinin ihracatta da eli güçlü olur. Yerli üretimin bir şekilde haksız rekabete karşı korunmasını istiyoruz. Çünkü küçük ölçekli bir ülkedeyiz. İhracatla ilgili ambargo ve izolasyonlar altındayız bunun sanayiciye ve iş insanlarına verdiği büyük dezavantajlar var. Bunlarla ilgili çalışmalar biran önce hayata geçmelidir.
- YENiDÜZEN: Bunların hayata geçirilmesini engelleyen nedir?
- Candan AVUNDUK: Aslında bazı şeyler parayla, finans ile yapılır ama bazı şeylerde de paraya pula ihtiyaç yoktur. Para pulsuz da iş insanının önü çok rahat açılabilir. Verime dayalı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmasının aslında argümanları belli.
İhracatın geliştirilmesiyle ilgili bir örnek vermek gerekirse; TC Başbakanı, bir yere ziyarette gittiği zaman bir uçak dolusu iş insanını da yanında götürür. İş insanlarının puanı o ülkede 2-3 fazla olur. Bu önemli bir avantajdır. Bizde de buna benzer argümanlar kullanılmalıdır.
Finansa erişimde sıkıntılarımız var. Ucuz finanstan yararlanamıyoruz. Çok pahalı makinelere yatırım yapıyoruz ve bunları kendi öz kaynaklarımızla yapmaya çalışıyoruz. Oysa leasing sistemi olduğu zaman biz bunu uzun yıllarda ödeme şansı yakalayacağız. Böylelikle de finans problemi yaşamayacağız. Bu nasıl olacak? Basit, yasayla olacak. Bir anda cebimden çıkacak olan paranın uzun yıllarda yavaş yavaş çıkmasını sağlayacak. Peki bunun için hükümet edenlerin cebinden bir şey çıkacak mı? Çıkmayacak. Basit bir yasa yapması lazım. Biz bu yasanın yapılmasını bekliyoruz. ;
Büyük sorunlardan biri de ülkemizde maalesef iş mahkemeleri yok. İş mahkemelerinin kurulması alacak-verecek ilişkilerinin daha düzgün ve daha rasyonel yapılmasını sağlayacak. Tahkim kurullarının kurulması da, kişiler arasındaki problemin mahkemeye düşmeden, mahkemenin yükünü artırmadan uzlaşı içinde çözülmesini sağlayacak. Bu güzel bir sistemdir ve bunun için de paraya ihtiyaç yoktur.
Türkiye’den su geldi. Bu, hane halkına, sanayiye, tarıma daha etkin bir şekilde ulaşmalıdır. Yanı başımızda Türkiye’de sanayinin kullandığı elektrik maliyeti 12-17 kuruş iken bizde maalesef 45 kuruş. Bu sorunun da bir kablo ile çözülmesi sözkonusu bunun hayata geçirilmesini bekliyoruz. Kendi santrallerimizin de devam etmesi gerekir. Elektrikte sadece üretim yok. Üretim, iletim, dağıtım ve tahsilat vardır. Bunların rasyonel mantıkla çözülmesi ve biran önce kamunun yararına sunulması gerekir.
- YENiDÜZEN: Sanayide çalışan iş gücü dağılımı nasıl şekilleniyor? 2016’da yayınlanan rapora göre KKTC yüzde 48.4, TC 42.4, diğer ülke vatandaşları yüzde 9.1. Temmuz 2017’de de yüzde 49 KKTC, yüzde 35 TC ve diğerleri yüzde 15… Bu tabloyu nasıl yorumlarsınız?
- Candan AVUNDUK: KKTC’nin yüksek olmamasının nedeninin birkaç sebebi var. Örneğin bizim insanımızın okuryazar. Bu oran yüksek olunca ara eleman problemi yaşıyorsunuz. Ara eleman konusunda ülkemizde eğitim sisteminde değişiklikler yapılmalıdır. İşletmelerin ihtiyacı olan personelin ülkeden sağlanması bu rakamın daha da yükselmesine sebep olacaktır. Çünkü ağırlıklı olarak sanayicilerin ve iş insanlarının büyük sorunu ara eleman bulamamaktır.
Yabancı işçiye hiçbir zaman karşı değiliz. Ama dışarıdan gelen sayının azalması ve içeriden iş gücü bulunması için de çeşitli tedbirler alınmalıdır.
“Bir hareket var”
- YENiDÜZEN: Üretim istenilen noktada mı? Üreten bir toplum muyuz? Ürettiğimizi pazarlayabiliyor muyuz?
- Candan AVUNDUK: Öncelikle tüketimin arttığını söylemek lazım. Çünkü öğrenci sayısı 110 bine dayandı. Gelen giden turist sayısı çok arttı. Dikkat ediyoruz özellikle buraya yatırım yapan yatırımcı artıyor. Bunlar aslında toplumun kendi başına bir devinimi olduğunu gösteriyor, bu iyi.
Üretim anlamında, tüketime dayalı olarak çok hızlı ve paralel gitmese bile bir yükselişin olduğunu görüyoruz. Eskiden Türkiye’ye enginar göndermezdik. Şimdi Türkiye’ye enginar ihracatı yapıyoruz. Eskiden süt ürünlerinin ihracatını yapamazdık şimdi KKTC ihracatının yüzde 40’na dayandı. Bunlar hepsi yükselen ivmelerdir. Ama yeterli mi? değil. Eskiden KKTC’den başka ülkelere mobilya ihracatı yapılmazdı şimdi yapılıyor. Eskiden ülkemizde inşaatlarda kullanılan taşın ihracatı yapılmazdı şimdi yapılıyor. Eskiden hayvansal ürünlerin ihracatını yapmazdık şimdi yapılır haldedir. Bu şu anlama geliyor; bizde bir hareket var. Biz de bir devinim var. Ama yeterli mi? değil. Yavaş mı? Oldukça yavaş. ;
Dedik ya sanayicinin sorunlarını… işte o sorunları çözersek ihracat yapılabilir. Bugün KKTC’den ABD’ye, Japonya’ya hellim satılıyor. Biz buralara kadar ürün satabiliyorsak, ambargolara ve izolasyonlara rağmen aslında bizde bir şey var.
Sivil toplum örgütlerine ve siyasilere düşen bu ‘varı’ biran önce ‘birçok’ hale getirmek. Ama biz çok zaman kaybettik. Her şeyi Kıbrıs sorunundaki anlaşmaya bağladık. Ama ondan bağımsız bizim birçok iç sorunumuz da var. Bunların çözülmesi gerekirdi.
Adanın kuzeyi cazibe haline gelebilir. Ülkemizde çözülmeyecek büyük sorun yok. Yakın coğrafyada her yer savaş içerisinde biz ise barış içerisindeyiz. Bunun verdiği avantajı kullanmalıyız. Ama çok ciddi rehavet altındayız.
- YENiDÜZEN: Asgari ücret konusunda düşünceniz nedir? Emeğe yeterince değer veriliyor mu?
- Candan AVUNDUK: Biraz gerçekçi olmamız gerekiyor. Eğer iş yerinde çalışanın iyi bir şekilde çalışmasını istiyorsanız aslında asgari ücretin önüne arkasına bakmıyorsunuz. Şöyle ki; bir çalışanın verimi yüksekse ben ona asgari ücret vererek, yaşam şartlarını iyileştirmeden onu çalıştırmam zor. Ama ona emeği karşılığındaki parayı verirsek kendi iş yerimi de cazip hale getirmiş olurum. Çalışanın işletmeye kattığı değer arttıkça iş veren onunla birlikte çalışmaya devam eder. Birçok sektörde bu böyledir. Bu anlamda ‘asgari ücret budur ve ben bunu vereceğim’ mantığı pratikte uygulanamaz. O yüzden biz üretimin ne kadar zor olduğunu çok iyi biliriz. Üretmenin ne kadar zor olduğunu biliriz, emeğin bu üretim içerisindeki payını da çok iyi biliriz. Sanayiciler olarak da emeğin en yüce değer olduğunu her fırsatta söylemeye devam ederiz.
Kısacası asgari ücret konusunda bir yere takılıp kalmamak gerekir. - YENiDÜZEN: Özel sektörde sendikalaşmaya bakışınız ne?
- Candan AVUNDUK: İşletme içerisinde her iki tarafında kazanacağı her iki tarafında çıkar ve menfaatlerinin gözetecek bir sistem yaratılmasında hiçbir sakınca yok. Yeter ki biri diğerinin gözünü çıkarmaya kalkmasın. Eğer yasalar tam yapılırsa eğer her iki tarafın katkısı tam olursa, ortak mutabakat sağlanırsa örgütlenmeden bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Ama bu yapılırken masanın bir bacağı uzun bir bacağı kısa bırakılmamalıdır. Dünyadaki uygulamalar incelenmeli. Orada ne kadar uygulanıyor? Biz de ne kadar uygulanabilir? Ama şunu da unutmayalım; dünyaya bakarken her şeyi tam olan ülkelere bakıp da bizde uygulamak olmaz. Yani onlardaki gömlek bize dar gelebilir. Biz kendi gömleğimizi kendimiz biçmeliyiz.