‘Küçük baş’ desteği % 100 ARTIYOR

Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, Tarım Reformu’nun Şubat ayının ilk 10 günü içinde hayat bulmasını amaçladıklarını açıkladı…

Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, Tarım Reformu’nun Şubat ayının ilk 10 günü içinde hayat bulmasını amaçladıklarını açıkladı…

• “Su yönetimi için kamu – özel ortaklığı noktasında Türkiye ile görüş birliği sağlandı. En son rötuşlarla yakın zamanda süreç sonuçlanacak.”

• “Tarım Reformu için en kötü ihtimalle Şubat ayının ilk 10 günü içinde nihai kararı verip, uygulamaya başlayacağız”

• “Üretim mi üretici mi desteklenecek? Avrupa Birliği’nin yaklaşımı ‘üretim’in desteklenmesidir. Bizler de bu yönde ilerleyeceğiz, yani üreten her kimse desteklenecek.”

•  “Eğer mevcut uygulama değişmezse, bu yılki ön görümüz Haziran ayında elimizdeki ödeneklerimizi tüketmiş olacağız. Hali hazırda 70 milyon TL bütçe açığımız var.”

• “Üretici birlikleri ile resmi bir toplantıya oturuyoruz, aralarında kamu görevlileri de var! ‘Devlet kamu görevlilerine destek öder, onlar bizim faaliyet alanlarımız içinde yer işgal eder’ yönlü şikâyetler yapılıyor. Bunu yadırgamamak mümkün mü?”

•  “Önünüzdeki yıl 30 liradan 80 liraya kadar değişen farklı destek programları söz konusu olacak.”

• “Küçükbaş hayvancılığa verilen destek 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde yüz artırılmış olacak.”

•“Bakanlığın adında GIDA var ancak gıda ile ilgili merkezi bir organizasyon henüz yok. Gıda güvenliğini sağlayacak bütün unsurların tek çatı altına yer almasına ihtiyaç var.”

• “Bugün TÜK’ün bilançosunda yer alan borç, korkunç boyutlardadır. Ama bu borç yükünün devlet kefaleti olmayan kısmını göz önünde tutarsanız TÜK aslında az bir zararı olan ama mali kondisyonu da yerinde olması gereken bir kurum gibi görülür.”


 

Fayka Arseven KİŞİ

Hem üreticilerin destek primlerinde değişiklikleri hem de Bakanlığın alt yapı ve yenilenmesini sağlayacak ‘Tarım Reformu’ hazırlıklarında sona gelindi. Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, reformun Şubat ayının ilk 10 günü içinde hayat bulmasını amaçladıklarını açıkladı.

Bakan Şahali, Tarım Reformu ile hedeflenenleri, yapılacak destekleri, tarım arazileri ve gıda güvenliği konusunda değerlendirmelerde bulundu.

• Su konusunda tartışmalı bir sürecin sonuna yaklaşıldı. Nedir son gelinen aşama?
• Erkut ŞAHALİ:
Hükümetimizin ve Türkiye’nin, sivil toplumun, herkesin kendince bir yaklaşım ortaya koyduğu süreç yaşanıyor. Amacımız ortak bir noktada buluşmak. Bu ortak nokta evsel ve tarımsal kullanım için oluşan su ihtiyacının makul bir fiyattan olmasıdır. Ayrıca sahip olduğumuz su kaynaklarının geliştirilmesi önemlidir… 

Suyun en az kayıpla kullanılacak alanlara ulaştırılması için yatırıma da ihtiyaç var. Kullanılan suyun yeniden kazanımı için de yatırım planları var. Şebeke yenilemeleri ve iyileştirmeleri;  dağıtım, dağıtım sonrası tahsilat ve kullanılan atık suyun arıtılarak tarımsal amaçlı kullanıma yönlendirmesiyle ilgili yatırım ihtiyacı önemlidir. Buna yağmur suyu drenaj hatlarından elde edilecek, tarımsal amaçlı suları da dahil ediyoruz. Tarımsal alanlara su ulaştırılmasıyla ilgili gereken şebeke yatırımlarını dahil ediyoruz. Günün sonunda bir yatırım bütünü ortaya çıkıyor. Bunun yaklaşık değeri 500 milyon TL gibi öngörülmektedir.  Bizim bütçe yapımız bu yatırıma elverişli değildir. Bu nedenle farklı finansman modelli yaratmak gerekiyor. Bizim kamu olarak kredi elde etme şansımız var mı? Maalesef o da yoktur. Çünkü 2016 bütçesi kadar farklı biçimlerde kamu borcumuz söz konusudur.

Geriye ya yap işlet devret formülü kalıyor… Özel sektörün finansman kabiliyetini de bu işin içine katmak… Ama bu yöntem su konusunda dünyada tercih edilen bir yöntem değil. Neden? Çünkü özel işletmelerin kâr hedefi doğrultusunda yapılan sözleşmeler zaman içerisinde belli başlı boşlukları ortaya çıkarır.

Bu nedenle biz, işletme kısmında kamu denetimini etkin kılarak, belediyeler aracılığıyla kamunun işletmenin bir parçası haline gelmesini sağlayacak bir formüle yoğunlaştık. Özel sektörün finansman kabiliyetinden de yararlanarak ortaya bir kamu özel ortaklığı çıkartmak istiyoruz. Türkiye ile yürüttüğümüz görüşmelerde bu noktada bir görüş birliğini sağlamış vaziyetteyiz. Son noktaya ulaştı önümüzdeki günlerde belli başlı rötuşlara son nokta konacak. İhtiyaç olan yatırımlar öncelikli olmak üzere bir an önce  bu yeni durum yaratılacak.


• Tarım arazileri belirlendi mi? Yer altı su kaynaklarının kalitesi, miktarı ne durumda?
• Erkut ŞAHALİ:
Sahip olduğumuz su rezervleri hem miktar bakımından çok azaldı hem de kalite bakımından maalesef elverişliliğini çok büyük ölçüde kaybetti. Göletlerimiz boştur. En yağışlı sezonların ardından bile göletlerimize sahip çıkamadık. Gölet yataklarını maalesef tarımsal arazi olarak kullanmayı tercih ettik. Burada partizan anlayışlar da egemen oldu. O yüzden yer üstü kaynağımız yok denecek kadar az aslında. Yer altı su kaynaklarını korumada da üstümüze düşen görevi yapmadık. Evlerimize gelen suyun niteliksiz olduğunu en iyi Lefkoşalılar ve Mağusalılar bilir.

O yüzden Türkiye’den gelecek suyu 35 milyon metreküp gibi insan ihtiyacını karşılamaya dönük değerlendireceğiz, geriye kalan 40 milyon metreküpün önemli bir kesimini de yer altı su kaynaklarımızı da takviye edecek şekilde kullanacağız. Tarımsal üretim biçiminin da yeni kaliteli su ile birlikte dönüşebileceğini hesaba katıyoruz.

• Suyun gelmesiyle birlikte üretilen ürünlerde ne gibi değişiklikler yaşanacak?
• Erkut ŞAHALİ:
Tarım destek programı içerisinde örneğin meyve ağaçlarındaki tür değişikliği ilgili teşvikler olacak.  Hem verimli ürün çeşitlerinin hem de pazar değeri yüksek dış pazarlarda rekabet şansı olan ürünlerin yetiştirilmesine yönelik özel bir destek programı uygulayacağız. Avrupa pazarında artık olmazsa olmaz haline gelen sertifikalı üretimin gelişmesine yönelik yine destek programlarımız olacak. Özel destek programları 2016 içinde yürürlüğe girecek. Çünkü temel hedef şudur; üretimde bir standartlaşmanın sağlanabilmesi için üretimdeki girdilerin de standart olması gerekir. Türkiye’den gelen suyun tarım arazilerine yönlendirilmesiyle standart kalitede bir su kullanılacak.

• Toprağın kalitesi ne durumda? Hep bir söylem var; zirai ilaçlar ile kirletildi, kanserler arttı. Bakanlığın var mı bu yönde incelemesi?
• Erkut ŞAHALİ:
Toprak kalitesinde hem kötü tarım uygulamaları hem de su kalitesinin bozulmasıyla ciddi olumsuzluk yaşamaktayız. Toprak kalitemiz olması gereken düzeyde maalesef değildir. Ancak zaman zaman olumsuz örnekler kamuoyuna yansısa dahi üretim bileşenleri açısından kimyasal  kullanımı açısından son derece disiplinli bir üretici profili oluştu diyebiliriz.


“GIDA için tek çatı şart”

• Ülkemizdeki gıda güvenliği ne noktadadır, ne kadar güvenli ürüne ulaşabiliyoruz?
• Erkut ŞAHALİ:
Sahip olduğumuz yönetsel organizasyon ve kabiliyetle orantılı olarak düşündüğümüzde iyi noktadayız. Ama çok daha iyisini yapmak mümkündür. Neyi kastederim burada? Bakanlığın adı Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanlığı’dır. Ama gıda ile ilgili merkezi bir organizasyonu henüz yok. Gıda güvenliğini sağlayacak bütün unsurların bu çatı altına yer almasına ihtiyaç var. Hangi unsurlardır gıda güvenliği ile ilgili olanlar;  Tarım Dairesi, Veteriner Dairesi ve Sağlık Bakanlığı çatısı altında Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi... Bu 3 dairenin devlet laboratuarı ile birlikte bu çatı altında yer alması ve Gıda Bakanlığı’nın altında oluşacak bir gıda dairensin unsurları olarak hizmet vermesi kaçınılmazdır. Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü şeklinde farklı bir yapılanma olabilir. Gıda konusu başlı başına ödev olarak önümüzde duruyor.

‘Minimum yüzde 10 artış’ 

• Destek oranlarında değişiklikler öngörülüyor, neye göre değişiklikler yapılacak?
• Erkut ŞAHALİ:
Tarım ve hayvancılıkla ilgili öngördüğümüz bütün destekler kayıtlılığı, izlenebilirliği, kalite kontrol güvenliğini sağlanmasını ve en nihayetinde de ekonomik değerinin artırılmasını hedefler. Tarımsal üretime ilişkin yapacağımız destek programının bütününde minimum yüzde 10 artış olacak. Bu da belli başlı kurallara bağlı olacak. Örneğin; tahıl üretimi ve kaba yem üretimi amaçlı tarımsal arazilerin kayıtlarının belgeye dayalı olarak yeniden tutulmasından başlayarak üretim sürecinde kullanılan gübrenin ne olduğu, hangi aşamalarda ne gibi işlemlerin yapıldığı noktasında kayıtların olması ve en sonunda elde edilecek ürünün ne olacağının saptanması gibi bir süreç. Bunun kaydedilip bize bildirilmiş olması örneğin destek unsurunun bir parçası olacak.

‘Üretim mi üretici mi desteklenecek?’

• Devlete ait tarımsal araziler adil dağıtılıyor mu?  Birçok kamu görevlisinin tarımsal arazilerden yararlandığı destek aldığı noktasında da söylemler var.
• Erkut ŞAHALİ:
Hakkında çok konuşulan, spekülasyon olan ama gerçeğin çok da merak edilmediği bir konu… Kuru ziraatla alakalı envanterimizde yaklaşık 800 bin dönümlük üretim alanı kayıtlıdır. Bu 800 bin dönümün büyük kısmı özel mülklerden oluşmaktadır. Devlet yaklaşık 120 bin dönümlük bir rezerve arazi kiralar. Onun dışında kamudan, Vakıflar’dan kiralanan 100 bin dönümlük arazi var. Yani kabaca 550 bin dönüm özel mülk, 250 bin dönüm kamu arazisi kiralanır. Devlet hiçbir kamu görevlisine destek ödemesi yapmaz. Çünkü ikinci iş yasağı kapsamında olanlar devletten destek alamaz ve hiçbir gelir getirici faaliyette bulunamaz. Ama kamuda işçi statüsünde çalışanlar için böyle bir yasak yok. Dolayısıyla onlar tarımsal faaliyette bulunabilir ama destek ödemesinden yararlanmaz. Destek kime ödenir? Aslında kamuyla hiçbir alacak verecek ilişkisi olmayanlara ödenir. O yüzden ‘memurlar, polisler eker çiftçiler zorda kalır’ yaklaşımı bizim açımızdan kayıtlı bir durum değildir. Çünkü örneğin bir öğretmenin beyanlı tarım arazisi yoktur. Peki ne oluyor? Bu insanlar sahip oldukları veya kiraladıkları arazileri kamu görevlisi olmayan birilerinin adına beyan ediyor. Bunun engellenmesiyle ilgili gayret ortaya koyduk. Gerçekten tarımla, hayvancılıkla uğraşanların sigorta kayıtlarına göre saptanması ve onların devletten alacağı desteğin daha fazla olması, yine sigorta kayıtlı ama farklı konumlarda olanların da bir miktar azaltılmış destek almasına yönelik bir yaklaşım içine girdik. Ama aldığımız eleştiriler konusunda bu noktada bir yumuşama eğilimi içerisindeyiz. Nihai kararı vermedik ama üretim mi üretici mi desteklenecek tartışması yıllardır devam ediyor. Biz gerçek üreticinin üretim faaliyetinin ağırlıklı olarak yürütüldüğü kesim olmasını öngörüyoruz. Ancak AB’ye uyum süreci içinde olduğumuzda akılda tutulacak olursa üretimin desteklenmesi mantığıyla üreten her kimse onun desteklenmesi gerekir bir yaklaşım bizi de etkisi altına aldı.

Güney Kıbrıs’ta kamu görevlileri dahil olmak üzere her kim ki üretim faaliyetinde bulunur, devletten eşit miktarda destek görür. Dolayısıyla bizim yasamız kamu görevlilerinin 2’nci iş yapmasını yasaklamıştır o yüzden kamu görevliler her halükarda bu konun dışında tutulacak. Ama geriye kalanlarla ilgili destek programında geçmişte olduğu gibi bu yıl da bir değişiklik yapmayı düşünmüyoruz.


‘Pek çok kamu görevlisi üretici kimliği ile muhataplarımız arasında’

“Tarımsal reform çalışmalarını muhataplarımız olan sivil toplum örgütleriyle birlikte sonuçlandırma gayretindeyiz. Kendilerinin temsilcileri ile yaptığımız resmi görüşmelerde aslında pek çok kamu görevlisinin de üretici kimliği ile muhataplarımız arasında yer aldığını görüyoruz. Dolayısıyla üretici kesimlerinin bu yöndeki serzenişlerini bir miktar yadırgadığımı söylemem gerekir. Üretici birlikleri olarak resmi bir toplantıya oturuyoruz aralarında yer alan kamu görevlilerine rağmen ‘devlet kamu görevlilerine destek öder, bizim faaliyet alanlarımız içinde yer işgal eder’ yönlü şikayetleri yadırgadığımı kendilerine de ifade ettim.”

‘Bütçemiz ile borç ödemek niyetinde değiliz’

• Tarımsal reform çalışmasına muhataplarınız tepki gösterdi. Üreticiler ne istiyor, neye karşı çıktılar? Reform çalışması hangi aşamada?
• Erkut ŞAHALİ:
Pek çok makul önerileri vardır. Tabii Tarımsal Destek Programı, özünde, bütçe imkanları çerçevesinde sahip olduğumuz kaynakları hangi alanlara ne ölçüde dağıtılacağımızı planlar. Geçtiğimiz yıl sahip olduğumuz kaynaklar Eylül ayında tüketildi. 2016 yıl destek bütçemiz 145 milyondur. Eğer mevcut uygulama değişmezse, bu yılki ön görümüz Haziran ayında elimizdeki ödeneklerimizi tüketmiş olacağız. Hali hazırda 70 milyon TL bütçe açığımız var. 145 milyondan 70 milyonu çıkardığınızda geriye 75 milyon kalır. Bizim ileriye yönelik yükümlülüklerimizi ve geriye dönük borçları hesaba katarsak, bütçe Haziran’da tüketilmiş olacak. Aynı düzen devam ederse önümüzdeki yıl bu süreç Martta tamamlanır. 2018 yılında da herhangi bir destek yapma imkanımız kalmaz. 1 Ocak’ta yeni bütçeye geçiş yaptığımız gün biz muhtemelen öngörülen kaynağın bütününü geçmişte harcamış vaziyette olacağız. Dolayısıyla bu sürdürülebilir değildir. Biz ne yapmaya çalışıyoruz? 145milyon TL’lik kaynağımızın bütününü bu yılki yükümlülüklerimizin bütününü karşılayacak şekilde kullanmayı amaçlıyoruz. Önümüzdeki yıl 2016’dan aktarılacak herhangi bir mükellefiyet kalmaması için çalışıyoruz.

• Destekleme ücretlerinde ne gibi değişiklikler yaşanacak?
• Erkut ŞAHALİ:
Bazı alanlardaki destek miktarlarını azaltıp, kaliteyi artırıcı koşullar öngörerek destek miktarlarını çoğaltacak ihtimalleri yarattık. Bazı alanları ilk kez destekleyerek, üretim maliyetlerini aşağıya çekme tedbirlerini aldık. Örneğin ilk kez uygulanacak doğal bir üretim metodu, sera alanlarında doğal polenler aracılığıyla bitkisel üremenin sağlanmasında etkili olan bombus arısı kullanımını destek programına aldık.

Ancak şunu net olarak söylemek lazım ülkenin sektörlerinin kendi içinde ilişki içinde olması son derece önemlidir. Örneğin; tahıl üretimiyle ilgili hayvancılığın yem ihtiyacını karşılayacak bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Keşke reform çalışmasını çok önceden duyurabilseydik. Tahıl alanlarındaki ekim planlamalarını çiftçiler doğru yapabilseydi. O yüzden bu yıl radikal bir fark yaratmayacağız ama bu sistemi uyguladığımız takdirde gelecek yıl arpa mı buğday mı ekilecek gibi tercihleri üreticiler çok daha kolay yapabilecek. Bunların bütünü farklı oranlarda desteklenecek. Bugüne kadar tahıl ekim alanları dönüm başına 30 lira destek alır devletten. Önünüzdeki yıl 30 liradan 80 liraya kadar değişen farklı destek programları söz konusu olacak. Nadas bırakma, ürün değiştirme de destek programının içerisinde olacak. Yem ihtiyacını da yerelden karşılayacağımız durum oluşmasını hedefleyeceğiz. 

Hellim tesciliyle birlikte de çok farklı durum söz konusu. Zaten ihracatımızın yaklaşık yarısından fazlası süt ürünü oluşturmaktadır. Bu pazar değeri ve rekabet gücünün ifadesidir de aynı zamanda.

Dolayısıyla süt ürünlerinin kaliteli, dış pazarlarda satın alınabilen, miktarı da artan bir düzeni yakalaması lazım: Destek programımız ona uygun olacak. Örneğin küçükbaş hayvancılığa verilen destek 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde yüz artırılmış olacak.

Hayvan sağlığı da gündemimizde… Veteriner Dairesi’nin kapasitesini geliştirip bu mücadeleyi başlatıp sonuçlandırmak gibi zorunluluk içerisindeyiz.

Biz sahip olduğumuz bütçe ile borç ödemek niyetinde değiliz. Sahip olduğumuz bütçenin bütününü önümüzdeki yıl daha verimli, kazançlı bir yapıya geçiş sağlansın diye kullanacağız. O yüzden geriye dönük yükümlülüklerimiz bu bütçe içerisinde yer almayacak.

• Tarım Reform için hedeflenen tarih nedir?
• Erkut ŞAHALİ:
1 Ocak’ta öngördüğümüz hak ediş düzeni oluşmuş durumda. Ama biz nihai kararımızı verip de Bakanlar Kurulu’ndan bunu geçiremediğimiz için halen daha eski sistem yürürlükteymiş gibi görülüyor. Şubat ayının 2’nci yarısında bizim yeni durum ve hak edişlerle ilgili ödeme yapmış olmamız gerekir. Dolayısıyla en kötü ihtimalle Şubat ayının ilk 10 günü içinde nihai kararı verip, uygulamaya koyacağız.

“Borç, korkunç boyutlarda”

• Toprak Ürünleri Kurumu da sürekli tartışılıyor, çeşitli iddialar da konuşulmuştu. TÜK’te neler oluyor?
• Erkut ŞAHALİ:
TÜK bu ülke için en önemli kurumlardan biridir. Çiftçiler için TÜK ne kadar önemliyse, hayvancılar için de Süt Endüstrisi Kurumu o kadar önemlidir. Tarım kesiminin dost kuruluşlarıdır. Bu kurumların ciddi anlamda borç yükleri oluştu. Bugün TÜK’ün bilançosunda yer alan borç, korkunç boyutlardadır. Ama bu borç yükünün devlet kefaleti olmayan kısmını göz önünde tutarsanız TÜK aslında az bir zararı olan ama mali kondisyonu da yerinde olması gereken bir kurum gibi görülür. Ama bilanço TÜK’ün bilançosudur… Çok olumsuz bir tablo söz konusu. Siyasilerin geçmişten bugüne gelen yanlış kararları önemli… Kontrolsüz istihdam politikası nedeniyle kurumların personel yapılarının çok şişkin olması nedeniyle işletme giderleri çoktur.

Röportaj Haberleri