UBP ve DP’nin yalanından, talanından sıkılan herkes 7 Ocak’taki seçimleri sabırsızlıkla bekliyor. Stratejistler seçimin galibini kararsızlar belirleyecek diyor. Hal böyleyken halkın önüne allanıp pullanıp çıkan UBP-DP’nin ‘yeni takımı’ Halkın Partisi birinci parti çıkacağını söyleyerek göz boyamaya çalışıyor.
UBP ve DP gibi gelenekselci partilerde taşları yerinden oynatmanın kolay olmayacağını bilen ‘yeni elitler’, ne sağız, ne soluz diyerek Kudret’çiyiz diyor. Bu da güya halkın hoşuna gidiyor. Ismarlama anketlere göre, lider partisi olan Halkın Partisi (HP) anne ve babalarının geçmişini inkar eden genç güneşler olarak doğmayı bekliyor. Bu işte bir gariplik yok mu?
Biraz başa dönelim. Çok değil birkaç sene önceye gidelim…
UBP’nin lideri İrsen Küçük’ün ülkeyi rezil rüsva ettiği 2013’teki genel seçimlerde halka, “telefonunu kapat, denize git” diyerek boykot çağrısı yapan, yani UBP’ye çalışan; siyasetin rezil, kirli bir şey olduğunu, bunun bulaşıcı olduğunu ve insanı kirlettiğini her mecrada haykıran Toparlanıyoruz Hareketi’nin başkanı Kudret Özersay, 2015’te birden karşımıza cumhurbaşkanı adayı olarak çıkıyor.
Denktaş ve Eroğlu ile dirsek çürütmüş, 12 yıl müzakere heyetlerinde yer almış Kudret Özersay, cumhurbaşkanlığı kampanyasında temelsiz argümanlarıyla yeni bir şey söylüyor gibi yapıyor ve halkı kandırarak üçüncü sıraya yerleşiyor... Kazara seçilmiş olsaydı şuan kendisinden bahsediyor olmaz, tarih çöplüğünde almış olduğu yeri anıyor olurduk. Ama aldatmaca daha bitmedi...
Cumhurbaşkanı adayıyken, "parti fikriniz var mı" sorusuna; “Evet var, kazanıp cumhurbaşkanı olacağım, beni destekleyenlere kutlama partisi vereceğim. Tek parti düşüncem bu” cevabını veriyor. Çok kısa süre sonra, yani Ocak 2016’da Halkın Partisi’ni kurup başına geçiyor.
Parti kurana kadar sosyal medyada çiçek-böcek paylaşan profilleri birden yapay olarak politikleşiveriyor ve ansızın bizi kurtarmaya karar vererek siyasete ‘bulaşıyor’, ‘kirleniyor’. Oysa ‘temizdi’ ve ‘temiz kalmayı’ vaat etmişti, yani yine halkı kandırıyor.
Yanına birkaç arkadaşı da alıp yola revan oluyor. Kapı kapı gezip bugüne kadarki hükümetlerin yaptıklarının yanlışlarını anlatıyor. Yani nelerin yanlış olduğunu sıralıyor sadece, çünkü doğrunun ne olduğunu kendi de bilmiyor. Bakınız: parti programı. Web sitelerinde yer alıyor... Yani işin ehli olmayan bu arkadaşlar ‘ehliyetleri’ ellerinde olduğu halde şimdiye kadar yaptıkları ve söyledikleriyle koskoca bir hiçin temsilcisi olarak kalıyor.
Sadece Özersay mı?
Yanında öne çıkmasına izin verdiği arkadaşlarına bakalım:
Genel Sekreter Tolga Atakan... Soyadı meşhur bu arkadaş kök UBP’li...
Gençlik kolları faaliyetleri ve hatırladığım kadarıyla UBP delegesi...
Ha tabii Ankara’da ülkücü günler geçirmiş de bir arkadaşımız ama şimdi televizyonlara çıkıp, “biz düzenden gelmedik, düzeni değiştirmeye geldik” diyor. Sloganlarla konuşmayı iyi biliyor.
Sonra Ayşegül Baybars avukatımız var ‘temiz siyaset’ adına... En son ismini Emrullah Turanlı ve Tahsin Ertuğruloğlu’nun rüşvet konuşmasının döndüğü toplantıda yer alması nedeniyle duyduk. Olana bitene şahit kendisi ama savcılığa gidip konuştuğunu, olanı biteni anlattığını hala duymadık. ‘Temiz eller’ olayın üstünü örttü ve halkımız derin uykusuna devam etti sanıyorlar.
Kısa bir turla birkaç yıl içinde yaşanan bu tutarsızlıkları, bu yalpalamaları, bu karanlık işleri sıralamış olduk. Dahası var da yerimiz doldu, onu da ileriki günlere saklayalım. ‘Ben temizim’ deyip bir kez daha halkı kandırmaya kalktıklarında ‘temizlik bu mu’ diye soralım.
Evet, statükodan fena hale sıkılan seçmen bir arayış içinde. Şapkadan tavşan çıkaracağını söyleyen adaya bile oy verebilecek durumda olduğu hesaplanıyor, ama size bir şey söyleyeyim mi? Aslı dururken kimse suretine meyil etmiyor!
Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybettikten sonra sinirlenen Özersay, ilk açıklamasını yaparken kitapçıkta yer alan suretiyle asla benzemiyor.