‘Kukla’ ve ‘kuklacı’

Cenk Mutluyakalı


Bir sıçrar çekirge...
İki sıçrar...
Eğer ‘bataklık’sa ülke ‘kurbağa’ya döner sonra!..
Ama en sonunda...
“Oh be!”...

***

Evet, ‘oh be’!
Nihayet ‘yapanın yanına kalmadı işte’ diyebildik ya...

***

Çok zaman önceydi...
Bu zat-ı şahane ‘müsteşar’dı, ‘kırk’ değil ‘bir’ Derviş yanında!..
Ve yine, ‘birbirimizi bilmiş’ hallerimiz vardı...
Yurttaşlık dağıtılıyordu, sorumsuzca...
İşte bu ‘müsteşar’ beyefendinin evinde on beş yirmi kişi kayıtlı çıkmıştı!..
“Adres” olarak “hane” kaydı vardı, seçmen kütüğü, kimlik belgesinde...
Herkes gördü, duydu, yine de yırttı!..

***

Sonra ‘sahte imza” falan evraklar çıktı ortaya...
Tabii bu insanlar ‘kukla’!..
İpi tutan başkaları...
Onların ‘tuzu’ kuru nasılsa...
Yine de...
Eğer ki ‘kukla’lar reddederse bu oyunu, ‘kuklacı’ öylece kalacak yolda...

***

Sahte imza!..
Belge!..
Kışkırtma...
Ve ardından ‘el öpme’ seansları...
İnsanlar haksız mı ‘siyaset’e güvenmemekte....
Tabii ‘genelleme’ yapıyor, yanlışa düşüyoruz yine de...
Niye?
Çünkü ‘yapanın yanına kaldı’ hep...

***

Yine yayınladık, geçenlerde...
‘İmzalı, mühürlü, resmen’ partizanlık belgesini...
Kanını emdiler bu ülkenin...
İki elin parmağını geçmeyen insan koltuğunu sağlama bağlasın ve etrafındaki ‘güruh’ bu yalan düzeni sürdürebilsin diye...
İzin verdiler!..
İzin verdik!..
‘Omuzlarda taşıdık’ çoğu zaman...
Tek biri dahi ‘cezasız’ kalmaz umarım, hangi renk, hangi partiden olursa olsun...
Bu ülke öyle kurtulur anca...
Eşitsizliğe karşı ayağa kalkınca...