“Aracıma polis el koydu, vermiyor… Milletvekili olduğumu söylüyorum, dokunulmazlığım var diyorum ama polis bana arabamın anahtarını vermiyor.” Bu şikâyeti canlı yayında yapan YDP Milletvekili Bertan Zaroğlu, öyle bir kafada ki arkasına taraftar toplayacağını düşünerek yapıyor bu yayını… Aldığı kültür, milletvekili dokunulmazlığının her alanda işe yarayacağı yanılgısıyla yapılıyor… Çünkü o öyle görmüş, öyle öğrenmiş, öyle bir hayat bilinci almış. O yaptığı canlı yayının Kıbrıs’ta tepki toplayacağını düşünemiyor… Görevini yapan polis memurunun takdir edileceğini, kendisinin küçük düşürücü bir durumla karşı karşıya kalacağını tahmin edemiyor…
Ve ilginçtir biz de “milletvekilliği dokunulmazlığı bu konuda işler mi işlemez mi” tartışmasını yapıyoruz… Tabii ki işlemez, bunun tartışması mı olur!
Olayda başka bir konu; Araba kimin üzerine kayıtlı? Zaroğlu benim üzerime kayıtlı diyor ama bir öğrencinin kirasındaki bir araba olduğu söyleniyor… O öğrenci yurtdışında, sigorta kapsamında olmayan birileri kullanıyor… Zaroğlu, gidiyor, olaydan sonra kaydı kendi üzerine alıyor… Eğer böyleyse bir usulsüzlük var, bu açık açık yapılıyor neredeyse ve bu usulsüzlüğe o kiralık araç şirketi de ortak ediliyor.
Üstelik “üzerime kayıtlı” dediği evrağın üzerinde sadece ismi var, imzası yok. Yani bir ricayla o anda yapılabilecek birkaç kalem hareketi…
Şimdi ne olacak? Açık açık yapılan bu usulsüzlük ve polisin görevini yapmasını engelleme girişiminin bir yaptırımı yok mu?
Polis önce olay yerinde evraklar üzerinde bir öğrencinin kullanım hakkı olduğunu söylüyor, Zaroğlu mecliste “kullanım benim üzerimde” diyor…
Hangisi doğru?
Kira sözleşmesi kendi üzerinde olsa bile, sözleşmede ismi olmayanların arabayı kullanmaları da milletvekilliği dokunulmazlığı avantajları arasında mı yer alır!?
Sosyal medyada paylaşıldığı gibi herhangi birinin, herhangi bir polis kontrolü sırasında Zaroğlu’nun aramasıyla “milletvekilliği dokunulmazlığı” avantajından yararlanabilir mi?
Yararlanabilirse, Zaroğlu alenen telefon numarasını paylaşsın, ihtiyacı olanlar istifade etsinler bari!..
‘Kahraman’ vatandaş
Seyhan Plaka ve eşi evlerine giren bir kişiyi yakaladılar, elini-kolunu bağladılar, hatta plastik kelepçe bile takmışlar ve polisi aramışlar.
Buraya kadar iyi-güzel de yakaladıkları kişiyi sosyal medyada da paylaşmışlar. Neden bunu yaptılar, anlamadım.
İnsanımız artık artan adi olaylar karşısında kendi önlemlerini almaya başlamışlar, kelepçeleri bile var, müdahale ediyorlar ve bunu ilân da ediyorlar. Tabii ki evinin bahçesinde şüpheli gördükleri birine karşı müdahale edip yakalayabilir de bahçede ne aradığını bilmediğiniz birine önce burada ne işin var diye sorulmaz mı! Tepkisi görülmez mi! Yakalayıp, bağlayıp, sosyal medyada paylaşmak nasıl bir şey yine bilemedim. Sosyologlar bunu nasıl izah eder mi bilemem, ederlerse öğrenmiş oluruz.
Seyhan Plaka’nın söylediği doğru bir şey var; “Daha kötü bir şey olmaması benim şansıma… Kimseye bunu tavsiye etmiyorum.”
Sekiz yıl önce soyuldukları için gayr-i ihtiyari bir tepki vermiş olabilirler ama Plaka’nın dediği gibi “daha kötü bir şey olmaması kendi şansına…”
Kaldı ki polisin yaptığı açıklamaya göre de söz konusu kişinin arkadaşlarıyla içki içtiği ve alkolün tesiriyle yolunu kaybettiği açıklandı.
Her gün karşılaştığımız veya gazetede okuduğumuz olaylardan etkilenip, dizileri de örnek alıp ‘kahramanlığa’ soyunmasak iyi olur sanırım.