Bir ülkede itibarın, uygarlığın, yaşam kalitesinin ve en önemlisi çağdaşlığın “makam sahiplerinin ihtişamı” ile alakalı olmadığını gördük.
“Gösteriş ve şatafat, cahillikten kaynaklanan aşağılık kompleksini örtme çabasıdır” derler.
“Hoşgeldiniz” yazılı devasa panolar sanırım yaranma güdüsüyle destekli böyle bir ruh halinin yansımasıdır.
* * *
Toprak görünmez oldu betondan, milliyetçi saplantılardan “insan” görünmez oldu.
Asfaltı çürük yollarda gezinen pahalı arabalar da aynı aklın ürünü, yenisi eskisi her başbakanın emrine verilen korumalar da…
* * *
İşte “makam uçağı” bol devlet adamı örneği, en yakınımızda bir yerde…
Dağlar yanar ve siz o makam uçaklarınızla küllerine bakarsınız anca!
Şöyle bir soru gelir aklıma:
Bakanların güzelim “makam araçları”mı yoksa memleketin “asırlık ağaçları” mı daha kıymetlidir, söyleyiniz a dostlar!
* * *
Kocaman minareli heybetli camiler yerine meslek okullarına ihtiyacımız var bizim…
Santralin bacasından yükselen ve bir toplumu kanserle sınayan boğucu dumana karşı filtre almaya paramız yokken, “külliye” müjdesine başkaldıracak siyasetçiler görmek isteriz.
Öyle dağ bayır büyük bayraklar yerine modern test merkezlerimiz olsa keşke, güneş altında sıra beklemeyeceğimiz…
Yaşayarak görüyor, öğreniyor, çare üretemiyoruz.
Orman yangınlarını söndürmeye ne bir uçağımız var, ne de Kıbrıs adasında “ortak itfaiye” kuracak vizyonumuz…
Böylesi bir ortamda nefret söylemleriyle düşmanlık ateşini tutuşturuyorlar hâlâ…
“Bayrak inmeyecek ezan susmaycak” gibi basma kalıp ezberler değil insanı ve doğayı kurtaracak eylemler isteğimiz…
Hep bir gösteri dünyası, poz poz fotoğraflar, gezmeler, tozmalar, törenler… Bu ülkenin gençlerine hiçbir gelecek ön görmeyen yalan, yapay, sahte demeçler…
Hani bir şiir okusalar arada, Yılmaz Odabaşı okusalar, düşünseler, anlasalar….
‘And olsun ki,
Hiçbir kurşun,
Hiçbir çelik,
Hiçbir toprak,
Hiçbir bayrak,
Ve hiçbir vatan,
Daha kutsal değildir
İnsandan...’