Almanya’da bir süreden beri Almanya İçin Alternatif (AFD) adlı aşırı sağ partinin kapatılması için kitlesel eylemler yapılıyor. Ocak ayının ortasından beri 500 ayrı protesto eylemi düzenlendi ve bu eylemlerde toplam 2 Milyon kişi yer aldı. Dün ve bugün de yığınsal protesto mitingleri devam ediyor.
İlk kurulduğu zaman (2013), kimsenin pek ciddiye almadığı popülist-sağ parti geçen yıllar içinde süratle büyüdü ve günümüzde Almanya’nın ikinci büyük siyasi gücü oldu.
Yakın geçmişe kadar Alman demokrasisi ve hukuk devleti için ciddi bir tehlike oluşturabileceği dikkate alınmıyordu ama geçtiğimiz günlerde AFD yetkililerinin Neo-Nazilerle yaptığı gizli bir görüşmede, yabancıları ülkeden kovma gibi canavarca bir proje üzerinde durdukları basına yansıyınca, Alman demokratlar durumun ne kadar vahim olduğunu nihayet anladılar.
“Re-migration” projesi olarak da adlandırılan yabancıları ülkeden çıkarma projesi, “Alman kültürüne yabancı olanların” ülkeden kovulmasını öngörmektedir.
“Kültür” açısından “Almanya’ya yabancı” olmak gibi bir tanım, açıkçası, yurttaşlığı “saf Almanlık” üzerinden ele alan kültürel ırkçılıktan başka bir şey değildir.
Oysa ileri demokrasilerde ve çok-kültürlü toplumlarda yurttaşlık sadece etnik veya kültürel kökene göre değil, ikamet esasına göre de belirlenir ve bir dizi hak ve sorumluluk içerir.
AFD, “Almanya Almanlar İçindir” sloganını benimsiyor ve “Almanlığı” tarihin derinliklerinden beslenen “etno-kültürel bir kimlik” olarak betimliyor ve bu kimliğin dışında kalanların yurttaş olsalar bile “Alman” sayılamayacaklarını ileri sürüyor.
Aşırı Sağa göre, ülkede uzun yıllardan beri yaşayan, çalışan ve vergi ödeyen yurttaşlar, eğer “kök” olarak Alman değillerse, “yabancıdırlar”.
Aşağıda, bir Alman milliyetçisiyle yapılan söyleşide göreceğimiz gibi, bu görüş açıkça ifade edilmektedir. Soru ve cevaplara bir göz atalım:
-“Sizin için Alman Olmamak ne demektir?
-“Bu, etno-kültürel bir kimlik meselesidir.”
-“Türk ebeveynlerden Stuttgart’ta doğan, orada okula giden, uzun yıllardan beri Almanya’da yaşayan biri Alman olabiliri mi?”
-Hayır, olamaz. Bir köpeğe kedi diyemezsiniz...”
Cevaplardan da anlaşılacağı gibi, AFD yabancıları, geçmişte Almanların Alman-Yahudilerini gördüğü gibi görüyor. Belki onları yok etmekten söz etmiyor ama kovmak için plan yapıyor...
Bu mantalitenin vahametini kavrayan Almanlar şimdilerde bütün şehirlerde durmadan eylemler yapıyor ve Alman demokrasisinin tehlike altında olduğunu anlayarak Anayasa Mahkemesi’ni AFD’yi kapatmaya çağırıyorlar.
Alman anayasası, Anayasa Mahkemesi’ne hukuk devletine karşı tehlike oluşturan aşırı oluşumları kapatma yetkisi vermektedir.
Belli ki, bu konu önümüzdeki günlerde Alman toplumu kadar Anayasa Mahkemesini de meşgul edecek...
AFD’nin söylemleri sadece Almanya içinde taraftar bulmuyor. Avrupa ülkelerinde genel olarak yükselişe geçen aşırı sağın söylemleri AFD’kinden farklı değildir. Yabancı ve mülteci düşmanlığını öne çıkaran aşırı sağ, genel bir nefret söyleminin yanında, İslamofobi’yi özellikle kışkırtıyor ve “beyaz, Hristiyan” Avrupa toplumlarının “İslamileşme tehlikesi” altında olduğunu iddia ediyor.
Aşırı sağcıların bu homojen ulus ve yurt anlayışı sözde “milli ve yerli değerlere” dayanan etno-kültürel topluluklara işaret ediyor.
Bu yaklaşımın yabancılara ve genel olarak farklılığa tahammülü olmadığı gibi, liberal demokrasi ve açık topluma da tahammülü yoktur...