Bir kumru kondu balkona… Uzanıp tutunacak kadarlık yakına… Kahvaltı sofrasını kurarken o küçücük balkona, ona da birazcık yeşillik ve de bizim Lucky’nin mamasından birazcık serpiştirdik balkon duvarına…
Biliyoruz aslında, bizi görmek, bize sevdirmek için değil yanaşması… O mamadan birazcık koparabilmek!..
Biz oralarda yokken, mutfağın balkon kapısı açıkken, kapının yanındaki mamaların nasıl bittiğine tanık oluyoruz çoğu zaman… Lucky’nin mamalarının paydaşları! çoğu zaman ziyaret ediyorlar zaten o balkonu, hatta mamalara kadar evin içini…
Aslında biz orada fazlalık oluyoruz bazen… Nedir ki balkonda kahvaltı! Kumruların mekânında!, uzaktan gözlerinin kestirdiği o mamalara ulaşımı engelleyecek şekilde yerleşme… Yani o kumru bize yanaşmadı, biz ona yanaştık gibi baktı bize bir süre… Ne arıyorsunuz burada! gibisinden...
Sonra kalktı, hemen yandaki palmiyenin dalları arasına kurduğu yuvasına yerleşti, balkonun boşalmasını bekler gibi…
Karşıdaki çam ağacındaki diğer kumru da uzun süre etrafı süzerek bekledi diken yapraklı dalların üzerinde… Ama olmadı, en azından bir süre emellerine ulaşamadılar ben balkona yerleştiğim için… Yazımı orada yazıyordum çünkü kumruların verdiği ilhamla!.. N’apayım, kendi kabahatları…
***
Bir Pazartesi daha başlarken dün sabahın verdiği kumrulu, ilhamlı, romantik, sıradan, normal bir hayatın devam edebilirliğini ne kadar arzular olduk ki…
Ancak olamıyor… Dövizdi, çıktıydı, indiydi, TL eridiydi, marketlerdeki fahiş fiyatlardı, askeri kantinler açıldıydı, kapandıydı, hayvancı eylemdeydi, memurlar da istediydi, kiralar sabitlendiydi, uyulduydu, uyulmadıydı, kontrol noktaları yığıldıydı, geçişler tersine döndüydü, biz gidemez olduk, geçmeyenler geçer olduydu, yol yapımı durduydu, müteahhit parasını aldıydı, alamadıydı, sorun yoktu ama yollar yerinde saydıydı, vatandaş tek şerit gitmeye alıştıydı, okullar açıldıydı, eksik çoktu, azdı, karpuz üretimi arttı gibi öğrenci nüfusu %20 arttıydı, okul yoktu cami vardı, o öğrenciyi oraya aktardıktı, bu öğrenciyi oraya verdikti, durumu halletikti, Erdoğan konuştuydu, super lüks uçak aldıydı, kimse sesini çıkaramadıydı, Vakfa başkan olduydu, damadı vekiliydi, o da normaldi ve ne yapsa hakkıydı!, vd…
***
Bir hafta daha böyle gidecek işte… Bir türlü normali yakalamaktan uzak bir hafta, haftalar, aylar ve belki de yıllar ne yazık ki…
Karamsar olmamak lâzım… Doğru. Ben de her zaman yazıyorum zaten; ‘Umudu kaybettiğin zaman hayat da biter’ diye… Ama yazmak da gerek. Çünkü durum bu: Şimdi bir umut daha… Ay sonu liderler Amerika’da BM Genel Sekreteri Gutteres ile görüşecekler… Guterres, liderlerin yeniden görüşmeye hazır olup olmadıklarını tartacak! Belki yeni bir süreç, yeni umutlar…
***
Bu arada balkona geri döndü kumru… Bir umut bekleyişi de ondan… Lucky’nin mamalarına ulaşabilecek mi! acaba…
Merak etme kumru… Sende bir umut, bizde başka bir umut.
Senin işin daha kolay… Biz buradan gidince sen amacına ulaşırsın, ya biz! Belirsiz bir umut.
Foto: ARŞİV
%20
İlkokullara kayıtlar bu yıl %20 arttı diye açıkladı Eğitim Bakanı Özyiğit… %1 değil, 2 değil. %20. Nasıl olur bu rakam?.. Öğrenci nüfusunun %20 artması nasıl bir plansızlığın, nasıl bir başıboşluğun veya nasıl bir çaresizliğin sonucudur? Bu rakam, yine plansız ve kontrolsüz nüfus akışının Ada’ya doğru devam ettiğini de gösteriyor. Genelde ve normalde, bir yerden çıkan kadar giren vardır. Okulda da öyle… Belki artış yukarıda yazdığım gibi %1 veya 2’dir. Geri kalan nedir peki! Sonuçta bu kadar öğrenci artışı var ve okul gerek. “Yok, okul değil cami gerek.” Her yerde bir cami yapımı var ama okul yok. Bir ezan başlıyor, bir saniye sonra diğer camideki ezan başlıyor, sesler birbirine karışıyor… Biri Bismilla…. diye başlarken, diğeri ….rahim diye bitiriyor… Öğrenci nüfusu %20 artıyor… 20 olan sınıf varsa 35 yapılıyor… Okullar, sınıflar tıkış tıkış… Bu sene de idare edelim babında… Boşverin, okul yoksa cami var… “Bismilla…” diye başlarken biri, “….rahim” diye bitirsin diğeri…
Üzüntü
Farkettim ki gençler eskilerde, çok da değil aslında 10 yıl ve birkaç yıl da eskilerde siyasilerle dalga geçen programların, karikatürlerin, esprilerin olduğunu bilmiyorlarmış… “Olur muydu böyle şeyler” diye kafaları almazmış gibi soruyorlar. Biraz da tuhaf geliyor böyle şeyler artık gençlere… Onlar için üzüldüm ve de gelinen durum için…
Nedir yahu bu?
Marketin kasasında para ödeyen kadın tepkisini koydu; “Nedir yahu aldığım ama… İki şey aldım, 40 milyon, nedir bu!?” Her yerde aynı şimdi… Neredeyse her markette… Ticaret Dairesi’nin 12 elemanı var. Denetliyorlar… Hangi birini? Askeri kantinlere gidenleri ayıplamaya gerek yok, haklılar.. “Nedir yahu bu?” sözlerini daha çok duyacağız çünkü…
Hayat bu; Zaman gelir, herşey bir anda son bulur. Hayat bu; Son dediğin an herşey yeniden can bulur.
Lucius Annaeus Seneca