HATIRLATMA… HATIRLATMA… HATIRLATMA…
Hatırlatma: Bundan tam üç yıl önce bu sayfalarda şunları yazmıştık:
“…Bir okurumuz şu bilgileri paylaştı:
“Sanırım 1996 veya 1998 yılları falandı… Karpaz bölgesinde yürüttüğüm bazı araştırmalar için Kumyalı’ya gittiydim.
Burada görevli bir polis bana Kumyalı’da otelin önünde sağ taraftaki efgaliptoların altına bazı “kayıplar”ın gömülü olduğunu anlatmıştı…
Gene Galatyalı Y….. amca da bana Kumyalı’da otelin önündeki eftgaliptoların altına “kayıplar”ın gömülü olduğu bilgisini vermişti.
Bu konuda lütfen araştırma yapınız…”
Bu okurumuza paylaştığı bu değerli bilgiler için sonsuz teşekkürler…
2007 yılında benzer bilgiler bize de gelmiş ve buraya giderek araştırma yapmıştık. O günlerde otelin önündeki efgaliptoların fotoğraflarını da çekmiştik… Bize gelen bilgi, otelin yanında tek bir büyük hurma ağacı olduğu ve onun altına bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğu şeklindeydi.
Bu bilgileri Kayıplar Komitesi yetkilileriyle de paylaşmıştık…
Otelin yanında yapılan kazılarda bir veya iki “kayıp”tan geride kalanlar bulunmuştu ancak efgaliptoların altının kazılıp kazılmadığını bilmiyoruz.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımızı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum...”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 18.1.2016)
Kayıplar Komitesi araştırmacılarına İngiliz polisinden eğitim…
Lefkoşa, 18 Ocak 2019 (T.A.K): Liverpool Merseyside polisinden iki kıdemli araştırmacı, Kayıp Şahıslar Komitesi’nden (CMP) 20 Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum araştırmacıya “görgü tanığı ifadelerinin alınması ve değerlendirilmesi” konusunda eğitim verdi.
Komiteden yapılan yazılı açıklamaya göre, söz konusu eğitimlerle, personelin teorik ve pratik araştırma becerilerini geliştirip, ada genelindeki kazı ve kimliklendirme çalışmalarına katkı sağlama hedefleniyor.
Lefkoşa’da 14 – 18 Ocak tarihleri arasında gerçekleşen “görgü tanığı ifadelerinin alınması ve değerlendirilmesi”, “bilgilerin değerlendirilip derecelendirilmesi” ve “bunların kayıt altına alınması” eğitimini emekli polis memuru ve araştırmacı Tim Keelan ve konusunda 30 yıllık tecrübesi bulunan John Porter verdi.
(TAK Ajansı Haber Bülteni’nden – 18.1.2019)
BASINDAN GÜNCEL…
1950lerde Mısır’dan kaçan aile, Brooklyn’deki pastanelerinde o dünyanın tatlarını sunuyor…
Mısır’dan Mansura ailesinin tatlı serüveni…
20 yıl kadar önce yazar ve editor Stanley Mieses gitarist Yosi Piamenta’yı Mansura Pastanesi’ne künefe almaya götürdü. Piamenta’nın isteği üzerine tepsinin kenarındaki daha yanık, çıtır parçalardan istedi. New York’ta yediği en iyi künefelerden biriydi.
Sonradan Queens mahallesine taşınan Mieses hala Gravesend, Brooklyn’deki bu Akdeniz dükkanına gitmeyi sürdürüyor. Genellikle hemen yakınında gittiği berberinden çıktığında uğruyor. Künefe seçerken arkadaşının tavsiyesini dinlemeye devam etse de genelde fazla alıyor.
“Birkaç gram almaya gelmiştim ama bir baktım bütün kenarları almışım” dedi 65 yaşındaki Mieses, cuma akşamüstü aldığı 20 santimlik şerbetli tatlıya bakarken.
“Şehirdeki en iyi tatlı burada” diyor ailesiyle New Jersey tatildeyken dükkana uğrayan 23 yaşındaki Jason Balassiano.
Neredeyse 60 yıldır uzak ve yakından Yahudiler – özellikle Mısırlı ve Suriyeli olanlar – ayrıca güzel fıstıklı tatlıdan anlayan goylar – Kings Çevreyolu üstündeki Mansura Pastanesi’ne akın ediyorlar. Cam çerçeveleri çikolata kaplı portakallar ve mamül olarak adlandırılan hurmalı kurabiyelerle dolu pastanenin mutfağı koşer kurallarına uyuyor ve özellikle Yahudi bayramlarında oldukça popüler hale geliyor.
68 yaşındaki bankacı Benjamin Douek yakın zamanda Scarsdale’dan karısı Bunny’le beraber graybeh almaya geldiler. Çocukluğundan beri dükkanı biliyor. “Ben Güney Karolina’da büyürken babam Mansura’dan bahsederdi. Eski memleketten.” Bu lafıyla aslında pastanenin eskiden Kahire’de bulunan mekanından bahsediyor.
Orta tezgahta duran, pastanenin sahibi 63 yaşındaki Josaine Mansoura aile mesleğinin tarihini anlatırken bir yandan da şerbetten parlayan bir tepsi baklava dilimliyordu. Merhum kocası Alan’ın ailesi 18. ve 19. yüzyıllarda Halep’te Mansura diye bir pastane işletiyordu. 1910’da Alan’ın dedesi Kahire’ye taşındı ve bir başka kafe-pastane Mansura açtı. Bu pastanenin sık müşterilerinden biri de Mısır Kralı Faruk’tu.
1950’lerde Mısır’da Yahudi nefreti tırmanınca aile Paris’e kaçtı, oradan da 1961’de Brooklyn’e yerleşti. Burada tekrar Mansura bayrağını diktiler. Burası çabucak Ocean Parkway etrafında gelişen Sefarad mahallesinin vazgeçilmez bir parçası oldu. Bugün, Mansura ve oğulları Jack ve David ateşli mikser ve tepsiler arasında terlerken, lokum, basbusa ve portakallı helvalı kek keserken görüntülenebilirler.
“İnsanlar ne beğenecekse onu yapıyoruz. Hep zengin tatlar” dedi Mansura.
Bu tatlar 14 sene önce İsrail’den Brooklyn’e ilk taşındığında, Aviv Mosovich’in aradığı, evden özlediği tatlardı.
“Doğru malzemeyi kullanıyor” diyor özel şef olan Mosovich ve dolaptan bir paket peynirli sambusek alıyor.
Dükkanın dünyanın her yerinden müşterisi var. Mansura’yı telefonda İngilizce, İbranice, Fransızca veya Arapça karışımı konuşurken duyabilirsiniz. Aldığı sipariş Arjantin’de bir düğün için de olabilir, Minnesota’da bir tıp konferansı için de.
Ama çoğu müdavim için pastane bir sosyal ortam, “berbere gitmek gibi” diyor David Mansura. Douek Mansura’ya Venezuella’daki kuzeninin durumunu soruyor. Pastaneci müşterinin kuzenlerinin durumuna ondan daha hakim çünkü hala Güney Amerika’dan arayıp sipariş veriyorlar. Uzun zamandır müdavim olan Leona Bassan hindistan cevizli kurabiyeler alırken bir yandan yakınn zamanda annesini kaybettiğini haber veriyor.
“Aileni ziyaret etmek gibi. Hakkında her şeyi biliyorlar” diyor Panama’dan eski şehrine ziyarete gelen 60 yaşındaki Bassan.
(NEW YORK TIMES’dan aktaran AVLAREMOZ – Çeviri: Nesi Altaras – 17.1.2019)