7 fetüs bulunmuştu!
Bir tarlada...
"Gömme başı 200 lira aldım" demişti, özel hastanenin şoförü...
Biri 8.5 aylık bebek, biri 5 aylık, en küçüğü 14 haftalık...
Sonuç: 7 de anne adayı var!
Oysa, Türkiye'den gelen anne adaylarından biri “tanık” olarak dinlendi, Savcılık “dava” getirmedi, bir
diğeri -ki tek Kıbrıslı anne adayı- hapiste...
Peki öteki anne adayları nerede?
Yani 5 isim!
* * *
İşte bu 5 ismin de Türkiye'den adaya geldiği konuşuldu.
8.5 aylık bebeğin annelerinden biri de bu 5 “sır” isim içerisinde...
Peki, “sır küpü” hiç mi açılmadı?
Çünkü ülkeye giriş-çıkış yaptılar, hastaneye geldiler, operasyon geçirdiler, onlarca isimle muhatap oldular...
İşin aslı, 5 anne adayı isimle ilgili bir “şüpheli listesi” oluşturuldu, iletildi, Türkiye'ye... Savcılık soruşturması yapıldı...
Ne oldu?
Bu şüpheli isimler "kan" ya da "DNA" örneği vermeyi dahi reddetti...
Ve orada “takipsizlik” kararı ile dosya kapatıldı.
Davanın pek bilinmeyen, konuşulmayan bir yanı da bu oldu...
* * *
“Tanık” olarak dinlenen anne adayı Antalya'dan gelmiş ve mahkemede konuşmuştu...
“Hamile kaldığımda bebeğimi doğurmak istedim. Ancak erkek arkadaşım bunu istemedi. Türkiye’de aldıramayacağım için erkek arkadaşım beni buraya yönlendirdi. Bebeğim 5 aylıktı, sağlıkla ilgili bir
sıkıntısı yoktu ve cinsiyeti de erkekti… Erkek arkadaşımın işi olduğu için ben tek başıma Kıbrıs’a
geldim. Her şey ayarlanmıştı. Taksi ile Ada Hospital’e gittim. Parasını verdim. Ameliyat için 8 bin TL ödedim. Ameliyathanede gözyaşlarımı sildiler, sonra bayıldım…”
İşin ilginci, tüm bunlardan “hastane sahipleri”nin haberi yoktu (!)
* * *
Yine soruyorum, peki diğer 5 anne adayı?
Bunu soruşturmayı yürüten birilerine de sordum.
"Çok nüfuzlu kişilerin çocukları, muhtemelen" dediler...
8.5 aylık bebek örneğin...
5 “sır” isimden birinin bebeği...
Tüm davalar bebeklerin “ölü” olduğuna dayandırıldı.
O nedenle zaten kimse "cinayet"ten yargılanmadı.
Peki, “ölü bir bebek” varsa, Türkiye'den bir anne, bu operasyon için niye Kıbrıs'a gelmek ihtiyacı hissetmişti ki?
Hiçbir engeli yoktu, ölü bir bebeği, Türkiye'de de aldırabilirdi...
* * *
Savcılık, "ulaşabildiği" iki anne adayından sadece birine dava okudu.
Tek anne adayının üzerine gitme gerekçesi de "yalancı şahitlik" oldu aslında...
Ama kadının yaşadıkları, psikolojisi, ruhsal durumu kanımca göz ardı edildi...
Hepsi bir yana, davada toplam 7 anne adayı varken, çanak, birinin başına kırıldı.
* * *
Şimdi 'Ceza Yasası'nda değişiklik hazırlığı var...
Yasal kürtaj sınırı 10 haftadan 20 haftaya yükseltilebilir...
Böylesi bir sonuç, aslında, hapishanedeki tek anne adayı için "özgürlük" anlamına gelir...
CEZA davalarında eğer bir eylem, nitelik olarak yasal suç olmaktan çıkarılırsa, sanığın lehine kullanılır.
Peki, bu değişiklik hapishanedeki hekimler ve hemşireyi de "serbest" bırakır mı?
Farklı görüşler var...
Kimi hukukçulara göre, "iki farklı suç" anlatılıyor burada, “yasa değişikliği onları etkilemez”, kimilerine göre, “evet, onlar da serbest kalır...”
Süreç hassas, şeffaflık önemli!