‘Kürtaj İzleyici Araştırması’; Daha İyi Biliyoruz; Neden?

İbrahim Özejder

 

• İzleyici konuyla ilgili doğru bilgilere sahipken, bazı bilgilerin de saklandığına ve olayın kapatılacağına inanıyor

Medya izleyicisinin, ‘Su Projesi’ne göre ‘Yasadışı Kürtaj’ konusunda daha fazla doğru bilgi sahibi olması ne anlama  geliyor?

YDÜ İletişim Fakültesi öğrencilerinin geçen hafta yaptığı araştırmaya göre izleyinin hemen hemen tamamı, doktorların “yasa dışı kürtaj” veya “cinayet” ile suçlandığı görüşünü dile getirdi. Bu yanıtlar, konuyu doğru algıladıklarını ortaya koyuyor.

Su’da durum farklı

‘Su projesi’ konusunda geçen hafta yayınladığımız araştırmada, izleyicinin % 70’i medyadan doğru bilgileri edindiğine inanmıyordu. Ayrıca çoğunluk, kktc’deki su kuyularını kimin işleteceği konusunda, anlaşma metninin son şeklindeki düzenlemeden farklı bir bilgiye, yani yanlış bilgiye sahipti. 

Okur, kürtaj olayını daha iyi biliyorsa bu, haber medyasının görevini yaptığı anlamına geliyor mu? Eğer öyleyse bu medya nasıl olur da su projesi konusunda okura doğru bilgileri ulaştıramıyor?

Futbolcuların maç seçimi yaptığı gibi gazeteciler de konu seçimi mi yapıyor? Yoksa, kürtaj meselesi daha basit, bilgi ve belgelere daha kolay ulaşılabilir bir konu mu? Bu soruların da düşünülmesi gerekir.

Kürtaj medya için tek kale maç

Esas olarak soru işaretlerini, konuların niteliğini kıyaslamanın kaldırabileceğini sanıyorum. Su projesi, doğrudan siyasi boyutları (ve tarafları)  olan bir konu olmasına karşılık, kürtaj bir adli mesele olarak karşımıza çıkıyor.  Konunun açık siyasi boyutları ve tarafları yok(gizli olabilir). Böyle olunca medyada tek kale bir maç oynanıyor, rakip yok. İlgili makamların verdiği bilgilere görüş, manipülasyon, propaganda ve demagoji pek karışmıyor.

Halbuki geçen hafta su konusundaki gelişmelerin, daha çok görüş ve propaganda ile harmanlanlanarak medya izleyicisine ulaştırıldığına tanık olduk. Bu durumda haber medyamızın, kürtaj konusunda çok özel bir beceri sergilediğini iddia etmek ne kadar doğru olur?

Keşke hem kürtaj hem de (ne kadar propagandayla harmanlansa da) su projesi konusunda, izleyiciye doğru, gerçek bilgileri ulaştırabilen bir haber medyamız olsa.

Rakamların dili

70 kişiden 65’inin, “Girne Ada Hastahanesi’nde Kürtaj Yapan Doktorlar Neyle Suçlanıyor?” sorusuna verdiği yanıtlar, olayın özünü doğru algıladıklarını gösteriyor. Bu, herhangi bir haber konusu açısından yüksek bir oran.

“Yasadışı kürtaj” gibi “cinayet” de doğru yanıt sayılır. Çünkü belli bir süreyi geçmiş gebeliklerin sonlandırlması cinayet türü suç olarak da değerlendiriliyor. Bu yönde bilgiler medyada da yer aldı.

İnternet kaynakları önde

“Konuyla ilgili bilgileri nereden öğrendiniz?” sorusuna verilen yanıtlar, okurun % 60’ının konuyu internet temelli medyadan takip ettiğini ortaya koydu. En büyük pay % 32.9 ile internet gazetelerinin.

Sosyal medyanın % 17.3 oran ile basılı gazeteyle birlikte ikinciliği paylaşması şaşırtıcı olmasa gerek. Medya içerik akışları giderek daha çok internete kayıyor. Bu nedenle basılı gazetelerin % 17.3 oran ile takip ediliyor olması aslında başarı kabul edilebilir. Hata bu oranı, birlikte kullanımlarla % 25’e çıkarabiliriz.

Haber medyamız açısından düşündürücü olan televizyonun düşük oranlarıdır. Başka araçlarla birlikte kullanımı da eklesek TV’nin kürtaj konusunda bilgi kaynağı olarak oranı % 15’i geçmiyor.  Türkiye TV kanallarıyla rekabette öteki ürün türlerinde çok fazla şansı olmayan televizyonlarımızın, ancak haber bültenleriyle izlenebilirlikte avantajlı olduklarını biliyoruz. Buna rağmen küçük araştırmamız TV televizyonlarımızın haberlerinin de çok izlenmediğini gösteriyor. Haberler de izlenmiyorsa yerli TV kanallarının sayısal fazlalığı ne kadar anlamlı olabilir? Düşündürücü değil mi?

Radyonun durumu daha da vahim. 70 kişiden sadece biri olayı radyodan öğrendiğini belirtti.

Daha çok kişiyi kapsayacak bir araştırmada, oranların biraz değişebileceğini hesaba katsak da bilgi kaynağının giderek daha fazla internet dünyasına kayacağını kabullenmek zorundayız.

Bilgi var güven yok

İzleyicinin büyük çoğunluğu olayı yasa dışı kürtaj veya cinayet diye, yani doğru olarak algılıyor. Buna rağmen “Konuyu her boyutuyla öğrendiğinize inanıyor musunuz?” sorusuna “hayır” yanıtını verenler % 50’yi aşıyor. Bu nasıl açıklanabilir?

Verilen yanıtlar izleyicinin kuşkuculuğunun bir yansıması gibi oluyor aslında. Kuşkuculuk ise kürtaj olayından değil, uzun yılların birikiminden kaynaklanıyor. Ayrıca güvensizliğin medyadan çok siyasi kurumlardan kaynaklandığını anlıyoruz. Sayfamızda bir kısmına yer verdiğimiz yanıtlar, izleyicilerin (ya da yurttaşların) olayın yetkililer tarafından bir şekilde kapatılacağına inandığını ortaya koyuyor. Bu yönde inancın, geçmiş deneyimlere dayandığını tahmin etmek zor değil.

ARAŞTIRMA Cem Kuşadalı, Hasan Keskinel, Ekrem Mert Namlı, Serdar Eren, Sıla Kaya, Can Sezgin, Enes Kocatürk (YDÜ İLETİŞİM FAKÜLTESİ Öğrencileri)