Kurtaran– sömürür!

Serhat İncirli

Fransa, İngiltere, Portekiz, Hollanda ve İspanya; bir dönemlerin en büyük denizaşırı sömürgeci devletleridir…

Çin, Japonya kendi bölgelerinde; Rusya kendi çevresinde; Danimarka bir miktar ve Osmanlı daha büyük miktar sömürgecidir…

-*-*-

Elbette sayamadıklarımız vardır…

Günümüzün en büyük sömürgecisi Amerika’dır…

-*-*-

Bu ülkelerin milliyetçileri “Sömürgeciliği” asla kabul etmez!

Gittikleri yoksul, cahil, zavallı ülkelere demokrasi, insan hakları, adalet, hukuk, din, kültür götürdükleriyle övünür ya da öğünür!

-*-*-

Fransa, en kanlılarındandır…

Ve İngiltere ile birlikte, “en akıllı”lardan!

-*-*-

Fransa, 1950’li yılların ikinci yarısında, sömürgesi olan 14 Afrika ülkesine, “bir çeşit bağımsızlık” verdi…

Tıpkısını veya benzerini “Kıbrıs”ta yaşadığımız cinsten bir bağımsızlık…

Dilerse üslerini orada bıraktı falan…

-*-*-

Ama bunun da ötesinde, Fransa, bu 14 ülkeye bir “sözleşme” veya “antlaşma” imzalattı…

Bu antlaşmayı üç ülke reddetti…

Yanılmıyorsam Gine, Mali ve Gana…

-*-*-

Fransa, reddeden bu üç ülkeye ne mi yaptı?

Çatalına kaşığına kadar alıp kaçtı!

Kaçarken alt yapılarını da imha etti!

İnanılmaz zararlar verdi!

-*-*-

Öteki 11 ülke, “uh anam bize de yapmasın” diyerek, antlaşmayı çoktan imzalamıştı…

-*-*-

Neydi bu antlaşma?

En basit şekliyle, bu ülkelerin gelirlerinin yüzde 85’inin Fransız Merkez Bankası’nda toplanmasıydı…

Fransa’nın hala bu ülkelerden “vergi” almasıydı!

Ve bu ülkelerin parasının da, “Fransız Devleti tarafından basılıp, tedavüle girmesiydi…”

-*-*-

Fransa’nın iddiası neydi?

“Siz yönetemezsiniz, biz büyüğüz yönetiriz!”

-*-*-

Fransa’nın uzaktan, yakından yönetmeyi sürdürdüğü bu 11 ülkede ne ilginçtir; ulusal yöneticilerin çok ciddi usulsüzlük ve yolsuzlukları söz konusudur…

Corruption denen çökmüşlük, kokuşmuşluk, rüşvet, usulsüzlük bu ülkelerin adeta kaderidir…

-*-*-

Ve bu ülkelere corruption denen rezaletin yıllık zararı; daha doğrusu bu ülkelerde hırsız yöneticilerin çaldığı para miktarı 50 milyar dolar civarında tahmin edilmektedir…

-*-*-

Ancak Fransa’nın bahse konu ülkelerden yıllık olarak çaldığı miktarın 500 milyar doların üzerinde olduğu bilinmektedir…

-*-*-

Ayrıca, bu ülkelerde 1950’lerin sonundaki antlaşma gereği, hala olası bir değerli maden yatağı keşfedilirse, bir liman yapılacaksa, bir hava alanı inşa edilecekse, çok büyük yatırımlar söz konusuysa, “ilk söz hakkı Fransızlardadır”…

-*-*.

Fransa yanlısı hatta Fransız gazetecilerin yönettiği medyada, sık sık “masanın altından çalınan 50 milyar dolarlarla bağlantılı” haberler okuyabilirsiniz…

Ama hiçbir Fransız gazeteci veya hiçbir Fransızın yönettiği gazete, masanın üzerindeki 500 milyar doların hesabını sormaz!

-*-*-

Haaaa, bu ülkelerde ulusal yönetime talip siyasi partiler mi?

Birbirlerini yiyorlar!

-*-*-

Bilmem, aklınıza bu tür ilişkisi olan başka ülkeler de geldi mi?


Milliyetçiler, etnik köken, Trodos, Zahra Sokak, sigara kaçakçılığı ve Kızılyürek!

Trodos’ta, 8 genç Kıbrıslı Türk’e, yaşları biraz daha büyük ve 15 kişi oldukları iddia edilen grup saldırdı!

Darp olayı yaşandı!

-*-*-

Bu saldırıyı, ülkedeki “solcu basın” dediğimiz yayın organları da yazdı; solcu ana muhalefet lideri de kınadı!

-*-*-

Sonuçta saldırının “faşist” bir ruhla, Türk – Yunan kökenli olduğu belirtiliyordu…

-*-*-

Kıbrıs’ın KKTC diye adlandırılan yasadışı yarısında, bu ve benzer saldırılar her Allah’ın günü oluyor…

Saldırganların kökeni konusunda “sol basın” da “sağ basın” diyebileceğimiz milliyetçi köşe yazarları da “temkinlidir”…

Mesela “sol basın” mesleki etik gereği, saldırganın kökenini yazmaz!

Ama milliyetçi basın, sadece “Türkiyeli” kökeni es geçer!

-*-*-

Sanal medyada da görüşlerini paylaşan bazı milliyetçi yazıcılarımız, saldırıyı gerçekleştiren Rumlarsa, “birlikte yaşayamayız” yorumunu klavyesine taşıma süresi saniyeler bile gerektirmez. Anında, “aha!” der ve girer!

-*-*-

Ve en ilginci; Trodos saldırısına “kökene dayalı gerekçe” yakıştırıp, “işte gördünüz, Rumlarla birlikte yaşayamayız, bunların hepsi aynıdır” diyen bu milli yazar veya milliyetçi köşecilerimiz ve Zorlu abi, Tahsin abi gibi milliyetçilikten geçinenlerimiz; konu bir Türkiyeli kardeşimizin karıştığı saldırıysa, susar!

-*-*-

Halil Falyalı cinayeti!

Zahra Sokak kavgası!

-*-*-

Kimse, bu cinayet ve bu kavganın “etnik” çatışma kaynaklı olduğunu yazamaz, yazmamalıdır, çünkü ispatı mümkün değildir!

-*-*-

Peki, Trodos’taki saldırının “etnik çatışma ya da etnik nefret”le bağlantılı olduğundan mutlak anlamda emin olmak mümkün müdür?

-*-*-

Uyuşturucu etkisi, alkol etkisi, beyinsizlik etkisi, mafya özentisi etkisi, sapık olma etkisi olamaz mıydı?

Hatta paranoyamla bağlantılı olarak sormak istiyorum; imkansızdır, tamam, mümkün değildir diyebilirsiniz ama ya bu 15 kişi, malum çevrelerin para ödeyerek tuttuğu manyaklarsaydı!!!

-*-*-

Neyse!

Sağcı, solcu, milliyetçi, Türk, Rum ayırmamak lazım!

Ben de sık sık yapıyorum bu hatayı!

Özür dilerim!

-*-*-

Ama puro kaçakçılığından yakalananlarımız en sağcı!

Zamanında hayali koyun işiyle ilgilenenlerimiz baş milliyetçi!

Şimdi elektronik sigara kaçakçılığından tutuklananımız, bırakın en sağcılarla birlikte olmayı, eski kumandanımız!

Sahte diplomacılar, en önde giden milliyetçi!

-*-*-

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy hakkı olan tüm Kıbrıslı Türklere çağrımdır; ne olur AKEL’i – Niyazi Kızılyürek’i yeniden seçelim…

Çok çok çok önemlidir…

Kızılyürek, şu anda Dünya ile Avrupa ile AB ile tek bağlantımızdır, tek uluslararası sesimizdir…