KURTULUŞ

Sami Özuslu

 

Dünya iyiye gitmiyor.
Teknoloji gelişiyor, ulaşım eskisinden çok kolay, iletişim ‘çocuk oyuncağı’ oldu. Hayatın birçok alanında yeni cihazlar var. Falan…
Lakin dünya iyiye gitmiyor.
Yaşadığımız ülke de iyiye gitmiyor.
Kağıt üstünde ekonomik göstergeler, geçmişe kıyasla daha modern bir yaşam tarzı var.
İnsanlar mutlu olamıyor.
En azından çok büyük bir bölümü…
Acaba neden?

*  *  *

20’nci yüzyıl ‘iki dünya savaşı’ ve sayısı zor hesaplanabilecek bölgesel, ülkesel bir yığın savaşla geride kaldı.
21’inci yüzyıla girdik, savaşlar durmadı. Aksine arttı.
İçinde Kıbrıs’ın da yer aldığı birçok coğrafyada sürekli ya da zaman zaman şiddetlenen çatışmalar eksik olmuyor.
Afrika’da açlık, kıtlık, etnik savaşlar durulmuyor.
Latin Amerika’da mafya sürekli can alıyor.
Terör Avrupa ülkeleri dahil küresel bir bela halinde.
Bir yandan bilimin ürünü robotlar günlük hayatımızı kolaylaştırıyor ama diğer yandan da bilimin ürünü silahlar başımıza bomba yağdırıyor.
Neden acaba?

*  *  *

İnsanların ‘mutsuz’ oluşu, ‘tehdit altında’ hissetmesi sadece savaşlardan da değil.
Kapitalizm insanları sürekli yütüyor. Emekçi kesimler sürekli kaybediyor. ‘Hak’ mücadelesi geri plana itiliyor. Bireyselleşme geçer akçe haline geldi. Örgütlü yaşam unutulmaya yüz tutuyor.
Yalnızlaşan birey ekonomik, ailevi, sosyal dertlerle boğuşurken bitap düşüyor.
Bir de ‘devlet’ yoksa ortada, kaderiyle baş başa kalıveriyor insan…
‘Sosyal devlet’ten uzaklaştıkça, ‘maaş ödemek’ten başka bir hedef kalmayınca, bir de ‘bağımlılık’ alışkanlık haline gelip içselleştirilmişse, gerisi zaten yoktur.
İnsanlara ‘umut’ vaat etmek zordur.

*  *  *

Dahası da var.
Çevre mesela… Güya herkes duyarlı ama doğal yaşam sürekli su alıyor. Kıyılar peşkeş çekiliyor, rant uğruna araziler çok katlı betonlara mahkum oluyor.
Kentler yeşilsiz, kıyılar sahilsiz kalıyor.
Ormanları yakmakta, her yeri çöplük yapmakta sakınca görmüyoruz.
Yaşadığımız mekanları ‘cennet bahçesi’ne çevirebilmek varken ‘cehennem ateşi’nin altına odun taşıyoruz.
Sistem hepimizi buna zorluyor.
Sürekli düşen alım gücü, bozulan sosyal ilişkiler, tatmin edilemeyen egolar da cabası…

*  *  *

Peki ‘kurtuluş’ nerede?
Çok klasik ama olsun: Dünyayı güzellik kurtaracak!
Var mı ötesi?
Güzel insanlar, güzel yürekler, güzel düşünceler, güzel vizyonlar getirebilir güzelliği ancak…
İçinde çevre bilinci, içinde barış kültürü, içinde hoşgörü zenginliği taşıyan zihniyetler lazım bize…
Hep beraber ‘kurtulmak’ için…
‘Tek başına kurtuluş’ da mümkün tabii…
Lakin halihazırda denenen de bu…
Artık ‘faz’ değiştirsek nasıl olur?
Yoksa siz hala ‘tek başına kurtuluş’a mı inanıyorsunuz?
E kolay gelsin madem…