Bir süredir gündemimiz Erdoğan…
Her taraf Erdoğan afişleriyle donatılmış. TC Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan KKTC’ye gelecek diye herkes, her kurum seferber oldu.
Erdoğan, kendi ülkesinde bir yurt gezisine çıkmış gibi… Başka bir ülkenin değil de KKTC’nin Cumhurbaşkanı, sahibi! gibi karşılanmaya hazırlanılıyor…
Erdoğan gelecek, mecliste müjde verecek!..
CTP ve TDP’nin boykot edip katılmayacağı, Erdoğan’ın konuşacağı ve tek konuşmacı olacağı genel kurulda ne söyleyeceği, müjdesinin ne olacağı bilinmiyor.
Müjde tabii, müjdenin bilinmemesi doğal ama bu herhangi bir arkadaş, sevgili buluşması değil ki…
Yani “sana bir sürprizim var” dendiği ve karşıdaki kişinin de heyecanla o sürprizin ne olduğunu beklediği bir durum değil bu…
KKTC’nin meclisine geleceksin ve orada KKTC ile ilgili bir müjde vereceksin… Bu hangi diplomatik literatüre giren bir uygulama ki!.. Böyle bir uygulama ne görülmüş, ne de duyulmuştur…
Burada atanmış da olsa bir Cumhurbaşkanı var, atanmış da olsa bir Başbakan ve atanmış da olsalar bir hükümet var, beğensek de beğenmesek de halkın seçtiği bir meclis ve vekilleri var ama onlarla ilgili ve dolayısıyla temsil ettikleri halkla ilgili, belki gelecekleriyle ilgili bir şey söyleyeceksiniz ama kimse bunun ne olduğunu bilmeyecek.
Son yıllarda Türkiye’de olan gelişmeler, burası da oranın bir ili gibi göründüğünden aynı şeyler burada da oluyor… “Türkiye’de olan her şey KKTC’de de olacak” denmişti ya!.
İşte oluyor…Müjde var deniyor ve herkes müjdenin ne olduğunu bekliyor… Eve gelen kutunun içinden ne çıkacağını merakla bekliyoruz…
***
Herkeste, her tarafta bir telaş demiştik ya; Yollar temizleniyor, yıkanıyor, boyanıyor, yıllardır açılamayan yollar hızla bitirilip açılıyor… Alsancak’ta yerleştirilen çıkarma gemisi de son hızla bitiriliyor, çevre düzenlemesi yapılıyor, parkeler, ağaçlar hatta cemileler bile dikiliyor…
Sayfadaki fotoğrafı geçtiğimiz Cuma günü çekmiştim… Mutlaka ki bugün o çalışma bitirilmiştir… Neden? Çünkü büyük ihtimalle Erdoğan oraya da gelecek, üzerindeki seri numarası 128’in silindiği gemi ve düzenlenmiş etrafı da açılacak.
Yol yarım kalmış önemli değil!, ne kadar para harcandığı belli olmayan gemi ve etraf düzenlemesiyle birlikte, yine tam bitmemiş, önlemler alınmamış Lefkoşa çevre yolu da açılmış olacak.
***
Bu gelişmeler yaşanırken Kıbrıs’ın güneyinde Trodos’ta altın bulunduğu da açıklandı. Diyorum ki; Denizdeki doğal gazdan pay beklentimiz varken ve bölgeye gönderilen sondaj gemileriyle de doğal gaz aranırken, acaba Trodos’taki altından da pay istememiz gerekmiyor mu?
Yoksa iki devletlilikle ilgili yeni politikamız bu hak arayışını engeller mi!
Daha yeni bulunan altından önce biz iki devletlilik politikasını BM’ye sunduğumuza göre altından hakkımızı kaybetmiş olabilir miyiz!
Peki doğal gaz!... Doğal gazla ilgili hak iddia edişimiz iki devlet politikamızdan önce olduğu için o konudaki hakkımızı sürdürüyor olabilir miyiz?
Kafamda deli sorular… Belki Erdoğan, bizi bu konularla ilgili de aydınlatabilir.
Bir de şöyle bir beklentim var; Bir arkadaş sormuştu aslında… Hani Karadeniz’de doğal gaz bulunmuştu ya… Acaba Akdeniz’de de doğal gaz bulundu da onun müjdesini ve verecek Erdoğan bize!..
***
Bekliyoruz… Gerginiz… Müjdenin ne olduğunu merak ediyoruz… Birileri bizim hakkımızda gelecekle ilgili bir karar üretti de bizi o kararla ilgili mi bilgilendirecek?
Yoksa yukarıda anlatıldığı gibi altın veya doğal gazın sahibi mi oluyoruz!
Heyecanlar katmerlendi; 20 Temmuz’du, bayramdı derken bir de müjde!
Ne heyecanlı bir hayatımız varmış da yine beğenmiyoruz…
Nankörmüşüz! vesselam.
‘Yeni’ eskiler de özlenir oldu
Bayram tehlikesiyle de geliyor…
Evet, bayramlar güzeldir, aileler buluşur, dostlar görüşür, paylaşımlar olur, eller öpülür, bayramlıklar alınır ama bu güzellikler pandemi öncesinde kaldı.
Pandemi öncesinde “ah o eski bayramlar” diye yakınır, yenilerde yaşadığımız bayramları beğenmezdik. Ancak şimdi o pandemi öncesi yaşanan ve beğenmediğimiz bayramları da arar olduk.
Pandemi öncesi bayramları tam yaşayamayacak olsak bile yine insanlar bir araya gelecek, yine öpüşmeler, el öpmeler olacak, toplu yemekler, buluşmalar yaşanacak.
Aman biraz dikkat! Zaten artan vakaları bayram sonrası daha da artırmamak için biraz daha özlem çekmekte fayda var.
Hazırladığımız sonuç…
Dünya böyle gittikçe, insani sorumsuzluklar sürdükçe eskileri daha da çok arar olacağız… Hem de çok eskileri de değil, ‘yeni’ eskileri de... Sözünü ettiğim gibi pandemi öncesi bayramlar gibi…
Bütün bunların suçlusu biziz. Yani insan. Virüsler uygun ortamı bulduklarında ürerler. O uygun ortamı yaratan da biziz. Daha önceki virüsler, salgınlar gibi şimdi de covid-19.
Bir gün bitecek bu salgın ama başka salgınların gelmeyeceğini kimse söyleyemez. Hatta geleceği de biliniyor.
İklim değişikliği… Sorumlusu kim? Yine biz.
Başka yerlerde, hatta yakın yerlerde yağmurlar, seller, heyelanlar ama örneğin burada aşırı sıcaklar… Kuraklık ve aşırı yağışlar aynı coğrafyalarda yaşanır oldu. Denizler kirlendi, hava yarıldı, toprak çatladı… Toprağın altı boşaldı… Ne varsa hepsini sahiplenmek istedik. Hep daha fazla beton, hep daha fazla kâr, doğayla uyumsuz üretim, bilinçsiz veya bilinçli yanlış kalkınma… Sadece o günün kârı, yarını umursamamak…
Gelinen durum… Sonuçlarını yine biz yaşıyoruz… Yaşamaya da devam edeceğiz maalesef… Akıllanır mıyız bilmiyorum ama bugün akıllansak bile hazırladığımız sonuç yaşanacak.