Bitkisel ve hayvancılık üretimi, bir ülkenin en önemli stratejik üretim alanlarının başında gelmektedir. Ülkelerin gıda üretiminde kendi kendine yetmesi son derece kıymetlidir Bunun önemi, pandemi döneminde daha çok gözler önüne serilmişti. Temel gıda üretimi göz bebeğimiz olmalıdır.
Gıda ürünleri fiyatlarının, uluslararası piyasalarda da pandemi döneminde yükselişe geçtiğini hepimiz görmüştük. Yani, gıda ürünlerini ithal etmek zorunda kalan ülkelerin halkları, bu ürünleri çok yüksek fiyatlarla tedarik etmek zorunda kalmışlardı.
Öte yandan, son dönemde, ülkemizde bazı gıda ürünlerinin fiyatlarının aşırı yükselmesi, özellikle, patates, domates ve et fiyatlarının çok yükselmesi halkın tepkisini çekmiştir. Zira, bu ürünlerde kendi kendine yeten ve geçmişte bu ürünleri ihraç eden bir ülkenin, bu ürünleri ithal eden bir duruma düşmesi düşündürücüdür.
Et fiyatlarındaki yükselişten dolayı, tüketim Güney’ e kaymış durumdadır. Hükümet bu durumu seyretmektedir. Aslında, Güney’ den veya başka ülkelerden karkas et ithalatı yapılsa ve kaçakçılık önlense, devlet de vergi geliri elde edecek ve piyasadaki fiyatlar dengeye gelecektir. Ayni zamanda, hayvancılara teşvikler de artırılıp, et fiyatlarının düşmesi sağlanabilir.
Başta bu ürünler olmak üzere, tarımsal ve hayvansal ürünlerin fiyatlarının aşırı yükselmesinin temel nedenleri, üretim miktarının düşmesi, girdi maliyetlerinin yükselmesi, devlet desteklerinin yetersiz kalması ve üreticiden makul fiyatlarla alınan ürünlerin, tüketiciye ulaşana kadar geçen süreçlerde fiyatlarının aşırı derecede yükselmesidir.
Gelinen noktada, piyasada oluşan fiyatlardan, ne üreticiler ne de tüketiciler memnun olmaktadır. Muhtemelen, tek memnun olan aracılık faaliyetinde bulunanlardır.
Sektörden aldığımız bilgiye göre, pek çok üretici ağıllarını, hayvanlarını, bahçelerini, tarlalarını satmaya çalışmaktadır. Hayvancılarımızın ve çiftçilerimizin üretimden kopması endişe vericidir.
Üretimin, arzın azalması, fiyatları daha da yükseltecektir. Bunun yanında, tarım sektöründen ayrılanlar, devletten ve özel sektörden iş talep edecek veya göç etmeye başlayacaktır. Bu da, başka sosyal problemler yaratacaktır.
Öte yandan, yazımımızın konusunu ilgilendiren Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi, yaklaşık 4 milyar 258 milyon TL olarak belirlendi. 2024 yılı tadil bütçesindeki rakam ise yaklaşık 4 milyar 728 milyon TL idi. Yani, geçen yılki rakam, bu yıldan 470 milyon TL fazla idi.
Daha sonra, Bütçe komitesinde yapılan 400 milyonluk artışa rağmen, Tarım Bakanlığı bütçesinin geçen yılki tadil bütçeye göre, yaklaşık 70 milyon TL küçüldüğünü ve bunun olumsuz etkilerinin sektörde yaşanacağını düşünüyorum.
Bakanlık bu bütçeyi nasıl kabul etti? Bu bütçe ile sorumluluklarını, ödemelerini nasıl idame ettirecek? Merak ediyorum doğrusu. Tarım Bakanlığı'nı ve üreticileri, önümüzdeki yıl çok zor günler beklemektedir.
Narenciyede bu yıl yaşanan yeşilleme hastalığı şüphesi ve ihracatta yaşanan sorunlardan dersler çıkarılmalıdır. Umarım gelecek yıl, bu yılki sorunlar yaşanmaz. Bu bağlamda, ihracat konusunda yeni pazarlar yaratılmalıdır.
Geçen sezondan beri ödenmeyen, 160 milyon TL tutarındaki üreticilerin narenciye alacakları, süratle ödenmelidir. Bu konuda üreticilere devamlı tarih verilmekte ama söz verilen tarihlerde ödemeler yapılmamaktadır.
Hayvan hastalıkları ile mücadele titizlikle sürdürülmeli, bu yıl yaşanan mavi dil hastalığı ve diğer hastalıklar konusunda üreticilere destek verilip, hastalıklarla ilgili halk da bilgilendirilmeli ve kafalardaki şüpheler ortadan kaldırılmalıdır.
2023 yılında, Hal Yasası geçmesine rağmen, tüzükleri geçmediği için maalesef uygulamaya geçilememiştir. Sağlıklı, güvenilir gıda ürünlerine ulaşım için çok önemli bir yasadır. Ülkenin çeşitli yerlerinde meyve, sebze halleri kurulacaksa, Hükümet bunu mutlaka belediyelerle işbirliği yaparak kurmalıdır. Belediyeler, sürecin dışında tutulmamalıdır.
Zeytinyağı imalatında, yağlara başka yağ karıştırıp satanlara (tahşiş yapanlara) fırsat verilmemeli, denetimler düzenli yapılıp, tahşiş yapanlara caydırıcı cezalar verilmelidir. Ayrıca, Harup satışında yaşanan sıkıntılar mutlaka çözülmelidir.
Açıklanan milli gelir rakamlarına göre, Tarım ana sektöründe yüzde -2,7 küçülme görülürken, alt sektör olan bitkisel üretimde ise yüzde -8,4 küçülme görülmüştür. Muhtemelen ürün rekoltelerindeki ve istihdam sayılarındaki düşüşlerden kaynaklanmıştır. Bunun etkilerini 2024 yılında da yaşıyoruz.
2025’de, özellikle gıda ürünlerinde ucuzluk sağlanması için, tarım ve hayvancılıkta üretimin desteklenmesi ve teşviklerde artış yapılması gerekmektedir. Ancak, 17,6 milyar TL tutarındaki rekor devlet bütçe açığı ve geçen yıla göre küçülen Tarım Bakanlığı bütçesi ile tarım ve hayvan üreticileri ile işletmelerine yeterli destekler verilemez.
Hükümet, enflasyonun düşürülmesi, ekonomik büyümenin yükseltilmesi, yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılmasını temel hedefler olarak belirlemeli ve bu doğrultuda politikalar uygulamalıdır. Ancak, bu vizyonu Hükümet de maalesef göremiyoruz.