LANET ve YAZIK

Ferdi Sabit Soyer

 

Amacı ne isterse olsun, kendine göre en doğruyu ve güzeli ifade etsede, terör ve şiddetle güzel ve aydınlık bir sonuç elde etmek mümkün değildir. Ayni olgu, devlet ve hükümetler içinde geçerlidir.

Bir güzel amaç ve hedef, ister sağ, isterse sol anlayışla şekillensin. Ya da bu güzel hedef ve amaçlar ulusal veya dinsel bir  düşünceye dayalı bir hareketin hedefi  olsun.

Bütün bu hareketlerin tümü, kendini  ne kadar haklı ve meşru bir gerekçeye, fikre  dayalı olarak temellendirirse temellendirsin;  amacına, hedefine ulaşmak için takip edeceği yollar, usuller ve metotlar, en az, o amaç kadar demokratik ve insanı odağa koyan bir öze sahip olmalıdır.

Güzel, haklı ve meşru hedeflerinizi  yaşama geçirme yollarınız eğer, darbecilik, komploculuk, şiddet, terör ve buna dayalı usul ve yöntemleri içeriyorsa,  ister hareket olun veya bir parti veya devlet yönetimi, ulaşacağınız sonuç, asla ifade ettiğiniz güzel hedefler olamaz.

Bela ve sıkıntıdan  başka bir şey üretemezsiniz.

Tarihten bir örnek vermek gerekirse ,özgürlük ve eşitlik diye diye Osmanlı'nın son döneminde iş başına gelen İttihat ve Terakki Hareketi, takip ettiği metotlar ve uygulamalarla yalnız doğuşunu sağlayan o güzel ana demokratik ilkelere ters düşmedi. Ama tüm Anadolu'ya çok büyük felaketlerin gelmesine de yol açmıştı.

Arap ülkelerinde özgürlük ve aydınlanma için iş başına gelen BAAS hareketleri de o güzel hedef ve amaçlarına ters uygulamalarla, günümüzde hala etkileri ve acı sonuçları yaşanan  olayların gelişmesini sağladılar.

Ayni olgu devletler içinde geçerlidir..

20. Yüzyıl bunun örnekleri ile doludur. Devleti kurtarmak adına darbe ile iş başına gelen faşist hareketler, yönetimler, devlet şiddeti ve terörü ile ülkelerine ve halklarına beladan başka bir şey getirmediler,

Bu yüzden şiddet ve terörle asla insani ve demokratik sonuçlar gelişemez. Bu yalnız örgütler için değil ama devletler içinde esastır.

Dünya siyaset tarihi,  güzel iddialarla yüklü, pek çok hareketin veya devlet yönetiminin, uyguladıkları metotlarla o güzel hedeflerine gerçekte en büyük ihaneti yapmalarının örnekleri ile doludur.

Üstelik şiddet veya terörü kendine metot seçen sol veya sağ siyasi hareketlerin "kurtaracak" dediği halkına ve ülkesine verdiği zararların da dünya siyaset tarihinde pek çok örneği yer almaktadır.

Türkiye'de her gün acı içinde yaşamamıza yol açan olayları görmekteyiz. Halka dönük yapılan terör saldırıları. Patlatılan bombalarla ölen güzel insanlar. Toplumda oluşan karşılıklı öfke, nefret, acı ve korku.

Bütün bunlardan ötürü yara alan demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri olmaktadır.  Bu arada şehirlerde meydana gelen çatışmalar, savaş halleri, insanların evlerini kentlerini terk etmeleri, tüm bunlarda ülkenin geleceğini ve demokratik birlikteliğini yaralamaktadır,.

Patlayan bombalardan sonra ölen insanların kimliğine göre, kiminin için için sevinmesi veya olaya karşı çıkarken bile, amalı veya fakatlı ifadelerle, ayni duyarlılıkta ortak tepki gösterilmemesi ise ölümler kadar kahredicidir.

Yada her terör saldırısından sonra, siyasi hesaplaşmanın öne alınması, bu acıların, karşılıklı siyasi suçlamaların temeli olması ise, inanın, yaşarken dahi herkesin ruhunu ağır yaralayan bir bomba etkisi oluşturmaktadır.

İster asker, polis olsun, isterse terörist olarak nitelenen insanlar olsun, olaylarda gerçekleşen bu genç yaşta ölümler, çok acı veriyor. Tıpkı 12 Mart 1971 öncesi ve sonrası ile 12 Eylül 1980 öncesi öldürülen sağcı - solcu gençlerin acılarının o dönemlerde değil ama, daha sonra müşterek acı olarak his edildiği gibi, bu yeni olaylarda günümüzde Türkiye'nin demokratik  birliğini sarsıyor.

Bu yüzden kendini,  ister solcu, ister Kürt veya  dini  veye milli hareket olarak tanımlasın, amacı için terörü ve şiddeti yol olarak seçene karşı ortak karşı duruş sergilemek gerekir.

Devletin hukuk dışı usullerle,  terörle mücadele etmek amacı ile geliştireceği hukuk dışı uygulamalara da sivil ve demokratik siyasetle ve diyaloga açık kapı bırakarak demokrasi içinde mücadele etmek gerekir.

Türkiye'nin geleceği için silahların susması, şiddete,  teröre son vermek için en başta demokratlar, demokratik muhafazakarlar, solcular bunu önder olmalıdır.  Sivil ve demokratik siyaset insanlarla buluşmalıdır.

Bunun için yalnızca hükümeti eleştirmek yetmez.

İster iktidarda,  isterse muhalefette olsun, tüm siyasi hareketler bu temelde buluşmanın yollarını yaratmak zorundadır.

Ya iktidarda olanlar veya muhalefette olanlar, eğer bu ortamdan kendilerine erk yolunda bir avantaj elde edeceklerini zan ederlerse, bilsinler ki bindikleri dalı kendileri kesecektir. Tarih bunun acı örnekleri ile doludur.

Darbe yönetimlerine yol açmaktan tutun, kazanacağını düşünerek bir insan ömrüne dahi sığacak denli ulusal ve demokratik felaketlerle  dolu acı yaşanmışlıkları ülke tarihine yazdıranlar var. Bunun için hem dünya, hem de kendi  tarihimize baksınlar, bunların bolca örneği var.

Lanet olsun teröre, insanı yok sayan şiddete. Yazık olsun savaşla, baskı ile sonuç alacağını sananlara.  

Irkçılık ve ötekileştirmeyi, dar milliyetçiliği; ister hakimiyetçilik, isterse ayrılıkçılık hedefi ile öne almaya kalkanlara yazıklar olsun.

Ayrıca yazıklar olsun, bunca birikime karşın, hala demokratik birlik için ortak payda üretemeyen herkese.