Arkadaşımın annesiyle birlikte arabaya biniyoruz ve hep birlikte Lapta’da ilerliyoruz, bize bu eski evi göstersin diye ilerliyoruz…
Bu ev, büyük, taştan bir ev, çok güzel bir ev, 1974’ten bu yana bu evde hiç kimseciklerin yaşamadığını öğreniyoruz… Lapta’da öylece yıkılıyor, zamana karşı yapayalnız direnmeye çalışıyor… Okan Oktay’la Kallis eve girmeye çalışıyorlar ancak 40 yıllık ihmal, bahçesini otların, çalıların bürüdüğü korkunç bir yere dönüştürmüş… Evin içinde pek çok top buluyorlar, çocuklar topları bu eve düştüğünde, gidip onları almaya cesaret edememişler besbelli!
“Sanki de perili bir ev bu” diyor Okan Oktay…
Fotoğraf çekiyoruz, koordinatlar alıyoruz – Kallis de bu evin geçmişte havadan çekilmiş fotoğraflarını bulmaya çalışacak ki evin arkasındaki kuyunun yeri belirlenebilsin…
Okurumun annesine teşekkür ediyoruz ve onu evine bırakıyoruz…
Sonra Lapta yöresinden ayrılmadan önce Zihni Bey’i ziyarete gidiyoruz. Zihni Bey’in dedesi Zihni Tahir Poli’den “kayıp”mış… Vasilya’dan Lapta’ya uzanan sahil yürüyüş yolu üzerinde küçücük bir berifterosu var…
Zihni Bey’in dedesi “kayıp” – bazı TMTcilerin onu Poli’de otobüsten indirdiklerini, dövdüklerini ve bu dayak sonucu dedesinin öldüğünü anlatıyor, buna inanıyor, dedesi 1964’ten beridir “kayıp”… Dedesi Zihni Tahir Akama’da bir çiftlikte doğmuş, Faslı köyünde yaşamaya gitmiş ve Yialu Çiftliği’nde çalışmaktaymış… Hayvancılıkla uğraşıyormuş… Bazı TMT’ciler tarafından “Kıbrıslırumlar’la görüşmemesi, alış-veriş etmemesi” yönünde “uyarılmış”… Zihni Tahir pek az Türkçe konuşabiliyormuş, çok iyi Rumca konuşuyormuş…
Zihni Bey dedesinin Poli’deki olası gömü yerini söylüyor:
“Bize ortaokulun altında gömülü olduğunu söyledilerdi” diyor.
“O günlerde yani 1963-64 yıllarında hapishane yoktu, o nedenle insanları dövüp korkutmak istediklerinde bu bölgedeki mağaralara götürürlerdi… Orada mağaralar vardı” diye anlatıyor.
“Ama biz o bölgeye gittik!” diyorum Zihni Bey’e… “Sanırım 2005 veya 2006 yılında olabilir… Poli’den bir Kıbrıslıtürk okurum bize orada, ortaokulun yanında olası bir gömü yeri göstermek istemişti. O dönem Kayıplar Komitesi yetkilileri olan Bay Yeorgiades ve Bay Erdengiz’le gitmiştik oraya… Ancak bildiğim kadarıyla orada hiç kazı yapılmadı bugüne kadar… Bize bu yeri gösteren Kıbrıslıtürk, başka bazı Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın burada gömülü olduğunu sanmaktaydı… Cengiz Ratip ile Turgut Sıtkı’nın buraya gömülmüş olduğunu duymuştu…”
Belki de bu okurumu tekrar bulup bir kez daha Poli’ye gitmeliyiz ve “kayıp” Zihni Tahir hakkında da araştırma yapmalıyız… Çünkü “kayıp” Zihni Tahir’in öyküsünü ilk kez duyuyorum…
Zihni Bey’le vedalaşıp Lefkoşa’ya dönüyoruz…
Ertesi hafta bu kez Ayyorgi’ye (Karaoğlanoğlu) bir başka okurumla buluşmaya gidiyoruz, o da bize üç olası gömü yeri gösterecek… 1 Temmuz 2015 Çarşamba sabahı yola koyuluyoruz, Kayıplar Komitesi yetkilileri Okan Oktay ve Ksenofon Kallis’le birlikte…
Ancak Ayyorgi’ye gitmeden önce, St. Hilarion’da iki Kıbrıslırum okurumla buluşuyoruz. Bu okurlarımdan birisi bir “kayıp” yakını – kardeşinden geride kalanlar yıllar önce bulunmuş ve ailesine defnedilmek üzere iade edilmiş. Ancak onun için “kayıplar” konusu orada kapanmamış… Bir süreden beridir gerek Kıbrıslıtürk, gerekse Kıbrıslırum “kayıplar”ın olası gömü yerlerinin bulunması için uğraş veriyor… Uzun süreden beridir St. Hilarion bölgesinde buluşmak istiyorduk – bu buluşmayı ancak şimdi ayarlayabildik. Bu okurumun elinde bazı koordinatlar var, bunları daha önce de Kayıplar Komitesi yetkililerine vermiştik… 1963 “kaybı” bir Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yeri olduğunu söylediği bu koordinatları ve haritayı bir kez daha Kayıplar Komitesi yetkililerine sunuyoruz.
Bu okurum yaşlı bir adam tanıyor, 1966 yılında bu bölgede askerlik yapmış ve o dönem askeri karargaha birisinin bir kemik getirdiğini hatırlıyor. O dönem, bazı insan kalıntıları bulmuşlar ve koordinatların da bu “kayıp” şahsın olası gömü yeri olduğunu söylüyor. Okurlarıma bu konuda gösterdikleri çaba için teşekkür ediyoruz ve onlarla vedalaşıp Ayyorgi’ye (Karaoğlanoğlu) gidiyoruz.
DEVAM EDECEK