1950’li yılların başında solcu Kıbrıslı Türkler üzerinde, özellikle milliyetçi kesim tarafından gitgide yoğunluk kazanan bir baskı vardı.
‘40’lı yılların sonuna doğru özellikle işçi kesmin örgütlenmesi, grevler derken emekçi kıbrıslı Türkler de örgütlü mücadele içerisinde yer almak için önceleri Kıbrıslı Rumlar tarafından oluşturulan sendikalara, birliklere üye olmaya başlamıştı. Bu konu üzerine kitaplar ve araştırmalar yayınlayan çok değerli araştırmacılarımız vardır. Özellikle Ahmet An’ın bu konudaki yayınları önemli kaynak teşkil etmektedir.
İşte bu dönem içerisinde PEO işçi sendikasının Türk Bürosu başkanı olan Ahmet Sadi bey de, o “komünist avının” Kıbrrıslı Türk faşistlerce de başlatıldığı yıllarda eşiyle birlikte 22 Mayıs 1958 tarihinde kurşunlara hedef olmuş ve yaralı olarak kurtulan ilk kişi olarak siyasi tarihimize geçmişti.
‘50’li yılların başından itibaren Kıbrıslı Rumların “ENOSİS” teziyle, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin ortak “TAKSİM” tezleri gitgide yoğun bir kitle anlayışına dönüşürken, her iki toplum arasında bu görüşlerin ve istençlerin kan ve göz yaşıyla sonuçlanacağını sezinleyen sol hareket ise, adada barış ve huzurun devamı ve kalıcılaşması için çaba harcamayı sürdürüyordu.
İşte Ahmet Sadi bey de adadaki her iki toplumun arasına nifak ve kin sokmaya yarayacak olan bölünme ve kutuplaşma karşısında, insaların barış istençlerini belgelemek için elinden geleni yapmaya uğraşanlardan biriydi.
Köy köy dolaşıp toplumsal barış için imza toplamaya çalışanlardan biri olan Ahmet Sadi bey, o günün “komünist nefreti” algısı içerisinde zaman zaman hakarete uğruyor zaman zaman bulunduğu yerden ayrılmak zorunda kalıyordu.
Tüm dünyada olduğu gibi komünizm karşıtlığı Kıbrıs adasında da “popüler” bir duruş ve beraberinde getirdiği kan ve gözyaşıyla yoğrulmaktaydı.
Ahmet Sadi bey hakkında kısa bir bilgi daha eklemek gerekirse, 1952 yılında Kıbrıslı Türk İşçiler tarafından kurulan Türk Eğitim Kulübü’nün kurucularından (TEK) ve 19 Mayıs 1948 tarihinde yayın hayatına başlayan ilk Kıbrıslı Türk işçi gazetesi “EMEKÇİ”nin de sahibiydi.
Az sonra okuyacağınız haber-yorumda Ahmet Sadi beyin söz konusu adadaki barışın sağlanması-sürdürülmesi için Lâpta köyüne yaptığı ziyaretin yansıması yer almaktadır. Gazete haberinde kullanılan dilin küçümseyici ve düşmanlık ruhuna sahip olduğunu eminim sizler de fark edeceksiniz.
“Hür Söz- 11 Temmuz 1951, syf:3
KIZILLARIN SULH OYUNLARI DEVAM EDİYOR
Lapta’ya Giden Ahmet Sadi! Muvaffak Olamadan Geri Döndürüldü
Kıbrıs’ta intişar eden komünist Rum gazetesinin uzun zamandan beri kominformadan aldığı talimat gereğince Ada’da bir sulh kampanyası açtığı bilinmektedir. Zaman zaman bu gazetede neşredilen rakamlarda belirtildiğine göre, komünistlerin ustaca bir oyunundan ibaret olan bu sulh beyannamelerini bir çok Kıbrıslılar imzalamakta imişler. Kıbrıs’ta Rum cemaatı arasında ekseriyeti teşkil ettiğine inanılan komünist Rumlarının bu beyannameleri esasen tabiî idi. Fakat, Türk cemaatı arasında böyle bir ihtimalin varid olmıyacağı şüphesizdir.
Son günlerde, haber aldığımıza göre, Türküm diye geçinen bazı komünist uşakları köylerde faaliyete geçmiş bulunuyorlar. Birkaç kişiden ibaret olan bu uşaklar, bundan kısa bir müddet evvel Lefkoşa’da ve diğer kaza merkezlerinde imza avına çıkmışlarsa da, birkaç zavallı müstesna hiç bir başarı sağlıyamamışlardır. Şimdi sağdan soldan aldığımız mektuplardan öğrendiğimize göre, bu kızıl uşaklar köylü kardeşlerimizi avlıyacakları zannıyle köylere çıkmışlar ve “harp istemeyiz! Sulh isteriz!!” tarzında konuşmalarla akıllarınca herkesi kandırmaktadırlar. Lâptalı bir okurumuzdan aldığımız bir mektupta ezcümle şöyle deniliyor:
“8-7-951 tarihinde köyümüze Ahmet Sadi isminde bir zat gelmişti. Bu efendi kahvehanede biraz konuştuktan sonra, elinde bulunan bazı formaları göstererek bizi imzalamaya davet etmiştir. Bizden ne maksatla imza istediğini sorduğumuz zaman ‘harp istemeyiz, sulh isteriz; hepsi de bu formaları imzaladılar’ diyerek komünistlik lehine propaganda yapmıştır. Fakat, biz Lâpta Türkleri kendisiyle alay etmekten başka bir çare bulamadık. Bu durum karşısında zavallı, formalarını toplayıp kaçmak mecburiyetinde kalmıştır. Son olarak bu efendiye başka defa köyümüze gelip böyle çirkin hareketlerde bulunmamasını tavsiye ederiz.”
Sulh propagandası yapacak diye Kremlin’in borusunu öttürenlerin, Kıbrıs Türk cemaatı arasında bu şekilde karşılanacakları şüphesizdir. Lâpta Türk halkının gösterdiği salim görüş ve anlayış bütün Türk köylerine de hakim olduğundan şüphe etmiyoruz.”