Bir okurumuzla birlikte Kayıplar Komitesi yetkililerine Larnaka’da “kayıp” edilmiş iki Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yerlerini gösterdik
İmam, onların mezarlık içine gömülmesini kabul etmemiş.
Bu yüzden mezarlığın dışına, yan yana üç mezara gömülmüşler…
Bunlar mermer mezarlarmış, yani yapılmış mezarlar…
Fakat şimdi yerlerinde yeller esiyor…
Okurum bu üç mezardan birinin üstünde “Hüseyin” yazdığını hatırlıyor…
Ancak mezarlar yok edilmiş…
“Aslında ben bu tür mezarların oldukları yerde hikayeleriyle birlikte kalmalarını isterdim...Toplu mezarlar da dahil... “Kayıplar”a Kayıplar Komitesi tarafından DNA kimlik tesbiti yapıldıktan sonra oldukları yere gömülmeli ve tarihi olarak kalmalıdır... Toplu mezarın yanına orada neler yaşandığı da yazılmalıdır. Gelecek nesiller Kıbrıs tarihini oldukları yerden okumalı…” diyor okurum…
Bir keresinde arkadaşımız Sevina’nın Leymosun’daki evine gitmiştik arkadaşımız Hristos Eftimiu’yla birlikte – toplu mezarlar konusunda uluslar arası alanda ne tür çalışmalar yapıldığı hakkında bize bilgi vermişti Sevina…
Böylesi toplu mezarlar hakkında UNESCO’nun öngördüklerini aktarmıştı bize…
Palekitre’de (Balıkesir) bir grup Kıbrıslırum kadın ve çocuğun gömüldüğü böylesi bir toplu mezara ne olacak?
Muratağa’daki (Maratha) toplu mezara ne olacak?
Peki ya Dohnililerin ve Zigililerin gömülmüş olduğu Yerasa ve Pareklişa’daki toplu mezarlara?
Minareliköy’deki (Neahorgo Kythrea) toplu mezara ne olacak?
Karpaz’da, Galatya gölündeki toplu mezara ne olacak?
Atalassa Akıl Hastanesi’nin bahçesinde, hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum hastaların öldürülüp birlikte gömülmüş olduğu toplu mezara ne olacak?
Sevina Floridu’yla Leymosun’daki evinde buluştuğumuz o günlerde, Atalassa’daki bu toplu mezarı koruma altına alarak İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları’nın “Birlikte Başarabiliriz” örgütü olarak buraya bir anıt yaptırmayı düşündüğümüz için başka ülkelerde neler yapılmış olduğunu öğrenmeye gitmiştik…
Bir diğer sanatçı arkadaşımız, ünlü şair Hacıbaba’nın kızı Sofia da bir tür “mobil anıt” yaptırmış ve bu anıtı farklı toplu mezarlara götürerek fotoğraflarını çekmişti. Bunları postere ve kartpostallara dönüştürmüştü… “Kayıplar”la ilgili “Gerçeğin Rengi” resim sergimizde Sofia’nın bu “mobil anıtı”nı ve onun toplu mezarlarda çektiği fotoğrafları sergilemiştik.
Almanya’da, farklı şehirlerde, yolda yürürken, kaldırımın üzerinde metal plakalar görebilirsiniz, üstünde yazılar vardır.
Ben Hamburg’ta yürürken böylesi plakalarla karşılaşmıştım kaldırımlarda. Bu plakalara orada yaşamış ve toplama kamplarında ölmüş insanların öyküsü yazılmıştı. Son derece sade plakalardı, kaldırım taşlarının arasına örülmüş – hiç kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde kaldırıma yerleştirilmişler ve orada neler olduğunu hatırlatmanın bir yöntemi olarak karşımızda duruyorlardı. Plakanın üzerinde o evde yaşamış insanların ismi, Dachau veya Auschwitz’teki toplama kamplarına götürülüşleri ve orada öldürülmeleri kazınmıştı.
Son derece basit ama son derece anlamlıydı bu…
Geçmişi hatırlatan, burada neler yaşandığını bize anlatan plakalar…
Bunu Kıbrıs’ta denemeye ne dersiniz?
Toplu mezarları ve toplu öldürme alanlarını işaretlemeliyiz Kıbrıs’ta, bu memlekette neler yaşanmış olduğunu hatırlayabilmek ve geleceğe doğru ilerleyebilmek için…
Korkunç geçmişimizi hatırlamalıyız ki gelecekte bunlar tekrar edilmesin…