FİLİZ İLE VELESBİT 4
Filiz Uzun
Filiz ile Velesbit sayfasının 1.’sinde bisiklet sürmek için gerekli materyallerden bahsetmiştim size, okuyanlar hatırlayacaktır. Nasıl böyle bir hata yaptığımı bilmiyorum ama en mühim şeyi yazmayı unutmuşum. Yol. Bisiklet sürmek için en öncelikli ve olmazsa olmaz olan şey yoldur. Gönül isterdi ki bu minicik adamızın her yerinde güvenle bisiklet sürebileceğimiz bisiklet yolları olsun. Fakat sürmek için illa bisiklet yolları şart değildir elbette. Güvenli yol şart ama. Güvenli yol nedir peki? Güvenli yol düzgün yoldur, tehlikesiz yoldur. İçinde çukurları olmayan, arabaların geçtiği yolun kenarında bisikletin de geçebileceği genişlikte banketlerin olduğu yollardır elbet.
Yıllardır bisiklet süren bir kadın sürücü olarak hedefim; İnsanların bisikletlilere karşı bilinçlerini değiştirmek.
GÜVENLİ YOLLAR
Kıbrıs’ta yaşayan hemen hemen herkesin bir kez de olsa yurtdışı deneyimi vardır. Ve evet insanlar bisikletlerini yollarda sürerler oralarda. Yalnız, arada ufak bir fark olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Oralarda sürülecek YOL vardır. Bizde değil bisikletle, yaya olarak bile yürüyebileceğimiz yol neredeyse yok. Elbette yollarımızdaki sorunların tek suçlusu şu anki belediye başkanı değildir. 44 küsur yıldır Lefkoşa Belediye başkanlığı yapmış her belediye başkanı ve ekiplerinin suçudur bu. Devletin karayolları yetkililerinin de, bakanların da. Çökmeyen, kenarında kaldırımların olduğu, ambulans geçit yolunun olduğu, dünya standartlarına yakın yolları yapmayan, yapamayan her yetkili bu durumdan sorumludur. Lefkoşa sokaklarında bisiklet sürenler bilecektir. Lastiğinizin bir çukura girmemesi, tökezlememeniz neredeyse imkansızdır. Ben dahil bir çok bisiklet sürücüsü arkadaşlarım bir çok kez önemli kazalar atlatmışızdır bu yollarda. Hatta aramızdan ayrılanlar bile olmuştur araçların altında kalarak. Bu yüzden bu güne kadar belediye başkanı olmuş tüm başkanları, karayolları müdürlerini ve yol yapımında etkisi olan tüm bakanları toplayıp hep birlikte bir Lefkoşa bisiklet turu planlamayı düşünüyorum. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır.
LEFKOŞA’NIN DİĞER YARISINDA BİSİKLET SÜRMEK
İnsan iki adım ötesine geçince yaşadığı şehrin diğer yarısındaki farkı görüp üzülmemesi elde değildir. Neden diyor insan? Neden aynı şehrin diğer yarısındaki bu denli fark var? İster istemez sorguluyor insan 44 yılda neden düzgün bir yol yapılamadığını, neden bisiklet sürebileceğiniz, çocuk çoluğunuzla gidip nefes alabileceğiniz, piknik yapabileceğiniz bir park yapılamadığını. Çok mu zordu? İmkansız mıydı? Elbette hayır. Bir şeyi yapmak için önce istemek gerek. İsteyecek ve tüm şartları bunun için seferber edeceksiniz. Biraz vizyon, biraz da çaba. Peki tüm bunları talep etmeyen bizler suçlu değil miyiz? Elbette, bu işler arz-talep meselesi. 44 yıldır bize masallar anlatanları uyarmayarak, zorlamayarak suçun en büyüğünü üstlenmiş oluyoruz.
Bisiklet sürmeye başladığım yıldan beri Lefkoşa’nın diğer yarısında birçok kez bisiklet sürmüşümdür. Ne yalan söyleyeyim. Çok keyif alıyorum. Sadece bisiklet yolları olan parklarda değil yollarda sürmeyi de seviyorum. Her gidişimde farklı bir yolda sürmeyi tercih ediyorum ve yıllardır sürdüğüm halde hala gitmediğim, saatlerce sürülebilecek yeni yolların varlığı hayli şaşırtıyor beni her seferinde. Lefkoşa içinde ne kadar çok yol yapıldığını ve yeni yapılan her yolun çift şerit, kenarlarında kaldırımları ve bu kaldırımların bir kısmının da bisiklet yolu olarak düzenlendiğini görüyorum. Yeni şehirleşen bölgelerde de yollar aynı şekilde. Bir standart var. Kaldırımlar aynı yükseklikte. Bisiklet yollarına ayrılan kısımlar da öyle. Dünya standardına uygun.
PARKUR PARK
Lokmacı, Ledra ve Metehan sınır kapılarının üçünden de bisikletinizle geçiş yapabilirsiniz. Ledra kapısından geçtiğinizde yaklaşık 1-2 km sonrasında “Parkur” adı verilen bir park var. Bisiklet sürebileceğiniz ya da yürüyüş yapabileceğiniz bir park burası. Girişinden itibaren asma bir köprünün üzerinde gidiyorsunuz bisikletinizle birinci bölümünde, ağaçlar başınıza değe değe. İkinci bölümüyle arada yol var. Yolda dikkat etmek gerekir geçişlerde. Baştan sona 1-1.5 saatlik bir yoldur Parkur. Mola vermek isterseniz kahve içebileceğiniz tatlı bir kahve var. Ledra giriş kapısından parkın sonuna ve tekrar geriye dönüş hesaplandığında yaklaşık 25-30 km’lik bir yol. Bir öğleden sonra sürüşü için ideal. Bana yetmiyor bu parkur, genellikle yola da çıkıyorum parkuru tamamladıktan sonra. Süreceksem tam olmalı.
ATHALASSA PARK
Daha uzun bir yol tercih edenlere Athalassa parka gitmelerini öneriyorum ben. Lokmacı sınır kapısından geçtikten sonra Makarios Caddesi’nden hiç sapmadan yukarıya doğru çıktığınızda yaklaşık 10-15 km uzaklıkta bu park. Yolda karşılaştığınız ilk üst geçitten sola sapıyorsunuz. 1-2 km yokuştan sonra Parkın ilk giriş kapısı ile karşılaşacaksınız. Manzara karşısında büyüleneceğinizden eminim. Parkın ilk giriş kapısından girmişseniz göl karşınıza çıkacak. Bizler park görmemiş Kıbrıslılar olarak her seferinde cennete düşmüş hissi yaşıyoruz burada. Park ağaçlarla kaplı bir orman. Patikalar toprak. Parkın ortasında, içinde ördeklerin ve kocaman balıkların yüzdüğü göl var. Buraya çocuklarıyla gidenler ellerinde bir çanta ekmek götürüyorlar ördek ve balıkları beslemek için. Çocukların mutluluğu görülmeye değerdir. Göl kenarında oturup piknik yapabilirsiniz. Etrafınıza onlarca kedi toplanacaktır. Onları sevmek de gününüze renk katacaktır hayvan severler için. Hayvan sevmeyen bisiklet de sürmez zaten. Minik bir dip not sadece.
Athalassa Park parkurunu bir çok kez yaptım bisiklet sever dostlarla birlikte. Tarık Ertuğ ile, tüm hayatı boyunca tek taşıma aracı bisiklet olan sevgili dost Nazan Bıyıklı, kalabalık bir bisiklet grubu ve elbette yıllardır yol arkadaşım sevgili Sami Saygun ile bir çok kez. Her seferinde yeni yollar keşfettik bu parkta. Her seferinde de her gittiğim arkadaşımla aynı şeyi konuştuk. Bizde neden böyle parklar yok? Hatta neden hiç bisiklet sürebileceğimiz park yok diye.
Parkın yukarı tarafındaki daha yokuşlu olan Athalassa Parkın 2. kısmı var. Her iki parkı dolaşmak birkaç saat sürebiliyor. Yaklaşık 35-40 km kadar. Parkın içinde kahve içebileceğiniz harika bir alan var. Burada dinlenebilir, sandüviçlerinizi, meyvelerinizi yiyip kahvenizi içebilirsiniz. Parkın her yeri ağaçlarla, çiçeklerle kaplı. İnsanın içi huzurla doluyor. E ağaçlar olunca kuşlar böcekler de oluyor tabii. Ağaçlar arasında kuş sesleri size eşlik ederek sürebileceğiniz harika bir park. Eğer bu parka Pazar günü gitmeyi tercih etmişseniz eğer mutlaka bu parkı keşfeden bisikletçi dostlarla karşılaşacaksınız. Bizler bir seferinde 2 genç arkadaşımızla karşılaşmış parkın bir bölümünde birlikte sürmüştük. Bisiklet kardeşliği diye bir şey var. Hemen ahbap oluyorsunuz. Bisiklet seven insanı da, doğayı da, hayvanı da sever. Asla zarar vermez.
BİR TEK LEFKOŞA VARDIR
Bizler bisiklet severler yol bulduk mu süreriz, doğal güzellikleri gördük mü ayrılamayız oralardan. Yurdumun her tarafı bizimdir. Öyle ülkemi kuzey güney diye ikiye bölenlere inat bir tek Kıbrıs vardır diyoruz. Kuzey Lefkoşa - Güney Lefkoşa yoktur. Yolları olmayan, Parkları olmayan, ormanı olmayan Lefkoşa vardır. Ve artık bu durum değişmelidir. Lefkoşa’nın her tarafı aynı olmalıdır. Bizler de artık uyanmalı ve arabalardan inmeliyiz. Ne kadar çok bisiklet sürersek arabalar o kadar azalacaktır. Ne kadar az araba o kadar çok oksijen. Talep etmeliyiz. Bizim çocuklarımız da böyle parkları hak ediyorlar. Bizler de böyle yolları, böyle doğayı hak ediyoruz.
Haydi o zaman, birer bisiklet edinelim ve yollara düşelim, çoğaldıkça güçleneceğiz. Güçlendikçe de taleplerimiz daha çok duyulacak. Yol istiyoruz. Park istiyoruz. Özgürce, güvenlice bisiklete binmek istiyoruz. Bisikletin sadece spor aracı değil taşıma aracı olmasını da istiyoruz.
Bizler bisiklet sürmeye devam edeceğiz. Bizlere katılın. Bisiklet candır. Hayattır. Özgürlüktür.