Tufan Erhürman
tufaner@yahoo.com
Lefkoşa halkı, 7 Nisan 2013 tarihinde sandık başına gitti ve belediye başkanı ile birlikte 15 belediye meclisi üyesini seçti. Bu seçimler de, daha önceki seçimler gibi, öğrenmeye meraklı (belki de “niyetli” demek daha doğru olacak) olanlara birçok şey öğretti. Bu yazıda, çok fazla sistematik kaygısı gütmeden, kendi adıma öğrendiğimi sandıklarımı okuyucuyla paylaşmak istiyorum.
1. Bir Seçim Kolluğu Oluşturmak Farz Oldu
Daha önceki birçok seçimde ve referandumda karşılaşılan oy satma-satın alma iddiaları bu seçimde de gündemi ciddi biçimde meşgul etti. Osmanlıcada sevdiğim bir laf vardır: “Şüyuu vukuundan beter” denir. Bu atasözü, bazı şeylerin dedikodusunun yapılmasının o şeylerin gerçekleşmesinden bile daha kötü olduğu anlamına gelir. Gerçekten de, bir ülkede yapılan her seçimde, belli bölgelerde insanların oylarını pazara çıkardığı ve adayların da bu oyları satın aldığı yönünde dedikodular çıkarsa, demokrasiye ve seçime duyulan inanç, bu tip olayların gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak zarar görür.
Bu ülkeyi yönetenler demokrasinin zarar görmesinden çok da şikâyetçi olamasalar gerek ki hiçbir seçimden sonra bu tip olaylarla ilgili birtakım düzenlemeler yapmayı gündemlerine almamışlardır. Kanımca, önümüzdeki milletvekilliği genel seçimlerine gitmeden önce bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması artık farz olmuştur. Benim aklıma gelen, nasıl ki seçimlerin yönetim ve denetimini Yüksek Seçim Kurulu yapıyorsa, seçimlerle ilgili kolluk faaliyetlerini yürütmek üzere de, bu konuda uzmanlaşmış bir seçim kolluğunun oluşturulması ve bu kolluğun doğrudan doğruya Başsavcılığa bağlanması, yani onun emri altında görev yapmasıdır. Bu arada oy satma ve satın almanın da yasayla, özel bir suç olarak düzenlenmesi ve çok ağır yaptırımlara tabi tutulması gerekmektedir. Aksi hâlde, bu tip olayların gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak, her seçimde aynı iddiaların ortaya atılmasının ve halkın seçim sonuçlarına güven duymamasının asla önüne geçilemeyecektir.
2. Belediye Meclisi Üyeliği İçin Seçime Gidilirken Bazı UBP’li Belediye Meclisi Üyelerinin İstifa Etmemiş Olmasını Kabul Etmek Mümkün Değildir
Seçimlere gidilirken bazı UBP’li belediye meclisi üyelerinin istifa etmeyerek makamlarını korumuş olması bu seçimlere gölge düşüren ve asla unutulmaması gereken olgulardan biridir. Kanımca, bu seçimin sonuçları doğrultusunda bu üyelerin meşruiyetleri ciddi biçimde sarsılmıştır ve bu seçimden sonra yurttaşların yeni seçilen üyelerle bu üyeleri demokratik teamüller doğrultusunda bir tutmamaları, halkın iradesini eksiltmeye yönelik bu hamleyi unutmadıklarını her fırsatta ortaya koymaları gerekir.
3. Seçime Katılma Oranı Son Derece Düşüktür
Temsili demokrasinin özellikle “gelişmiş ülkeler”de en ciddi sorunlarından biri, halkın seçimlere duyduğu ilginin günden güne azalmasıdır. Halkın seçimlere duyduğu ilginin azalması, siyasete ve dolayısıyla demokrasiye olan inancın zayıfladığının göstergelerindendir.
Lefkoşa’daki seçimlere katılma oranın % 58.63’te kalmıştır. Bu noktada, 2010 yılında yapılan seçimlere katılım oranının da % 60.21 olduğu hatırlatılarak ciddi bir düşüş yaşanmadığı iddia edilebilir. Bununla birlikte, bu durum, Lefkoşa halkının belediye konusunda tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşamasının ardına rastlayan seçimlere bu denli düşük bir oranda katılmış olmasının düşündürücü olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Elbette katılımın bu kadar düşük olmasının sebeplerinden birinin UBP’de yaşanan kurultay sürecinin bu partinin seçmenlerinde yarattığı küskünlük olduğu tahmin edilebilir. Bu arada UBP seçmeni, Bulutoğulları döneminde belediyede yaşanan başarısızlığın etkisiyle de sandığa gitmemiş olabilir. Ama sonuç itibarıyla bu seçmen kitlesinin sandığa gitmemiş olması ciddi bir sorundur. Çünkü bu katılma oranı, bize, Lefkoşa’da aşağı yukarı iki seçmenden birinin sandığa gitmediğini göstermektedir ki bu durum kuşkusuz, seçimi kaybedenler kadar kazananları da düşündürmelidir.
4. CTP Seçimi Kazanmış Ancak Oyunu Artıramamıştır
Seçim sonuçlarındaki dikkat çekici noktalardan biri de seçimin tartışmasız galibi olan CTP’nin oylarında 2010 seçimlerine oranla ciddi bir artışın yaşanmamış olmasıdır. 2010 yılında 7004 oy alan CTP belediye başkan adayı, 2013 seçimlerinde 7042 oy almıştır. Artış sadece 38 oydur. Oysa iki dönem arasında seçmen sayısında önemli bir artış olmuştur. 2010 seçimlerinde 33748 olan seçmen sayısı, 2013 seçimlerinde 35531’e çıkmıştır. Bir önceki seçimde toplam 11162 olan UBP ve DP oyları ise bu seçimde toplam 9647’de kalmıştır. Bu durumda bir önceki seçimde Bulutoğulları’na oy veren seçmenlerden 1515’i bu seçimde UBP veya DP’ye oy vermemiştir. Bu 1515 seçmene, seçmen sayısındaki artış olan 1783’ü de eklersek 3298 rakamına ulaşırız. Bu durumda, CTP’nin bu 3298 kişiden sadece 38’ini kendine oy vermeye ikna ettiği sonucu çıkar ki, bu durumun CTP’yi, özellikle 2014’teki seçimler açısından düşündürmesi gerektiği açıktır.
5. Oyunu Açıkça Artıran Tek Parti TDP’dir
TDP, seçimden dördüncü parti olarak çıkmıştır. Ancak, TDP’nin 2010 yılında 1382 olan oyu 2013 seçimlerinde 2859’a çıkmıştır ki bu önemli bir başarıdır. Bir önceki seçimde aday göstermeyip Bulutoğulları’nı destekleyen DP’nin oylarını artırıp artırmadığını hesaplayabilmek ise mümkün değildir.
6. Oyların Lefkoşa İçindeki Coğrafi Dağılımı Bazı Dikkat Çekici Sonuçlar Ortaya Koymaktadır
Meseleye sınıfsal perspektiften bakılırsa, sol partilerin alt gelir gruplarının, sağ partilerin ise üst gelir gruplarının yaşadığı bölgelerden daha çok oy alması beklenir. “Gelişmekte olan” birçok ülkede alt gelir grupları şehirlerin merkezinde, üst gelir grupları ise dışarıda yerleşmiştir. Bu durumda, CTP ve TDP’nin Lefkoşa’nın iç mahallelerinden, UBP ve DP’nin ise dış mahallelerinden daha fazla oy alması beklenebilir. Oysa durum böyle değildir. Surlariçi diye anılan bölgede UBP birinci partidir. Bu partinin oyları şehrin dışına doğru çıkıldıkça oransal olarak azalmaktadır. CTP’nin oyları ise tam tersine şehrin dışına doğru çıkıldıkça artış göstermektedir. Bu arada TDP’nin oyları da Surlariçi’nde Lefkoşa genelinde alınan oy oranının yarısına kadar gerilemektedir. Elbette bu durum kimileri tarafından oy satın alma ya da Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı üzerinden okunmak istenecektir. Ama umarım ki sol partiler bu hataya düşmezler ve daha çok şehrin iç kesimlerinde yaşayan alt gelir gruplarından insanlarla daha fazla iletişim kurulması gerektiğinin farkına varırlar. Bu konuda özellikle Belediye Başkanı Kadri Fellahoğlu’na büyük iş düşeceği açıktır.
Sonuç
7.4.2013 tarihinde yapılan seçimin bunlar yanında tartışılması gereken başka yönleri de vardır. Örneğin, Baraka’nın desteklediği Merter Refikoğlu’nun 1000 oyun üzerine çıkmış ve YKP’nin ağırlıklı olarak gençlerden oluşan belediye meclis üyesi adaylarının bazılarının seçmenden azımsanamayacak bir destek görmüş olması dikkat çekicidir. Bu sonuçlar, CTP, TDP ve DP’den belediye meclisine girme hakkı kazanan gençlerin aldıkları sonuçlarla birlikte değerlendirilirse, seçmenin genç adaylara gösterdiği ilginin artmakta olduğu tespiti yapılabilir.
Kıbrıslı Türkler genelde seçimleri, birilerinin kazanıp diğerlerinin kaybettiği ve sonuçların açıklanmasıyla sona eren oyunlar gibi algılarlar. Oysa siyasette seçimler, ders almak isteyenlere, kazanıp kaybetmenin dışında da çok fazla şey öğretir. Dilerim 7.4.2013 seçimleri, ders alması gerekenlerin bir an önce silkinip kendilerine gelmelerini sağlayacak bir etki gösterir.